Usta yazar selim ileri ile Edebiyat dünyasına yolculuk

Eserlerinde maziye karışan sinemayı, edebiyatı bizimle paylaşır; geçmişin unutulmaya yüz tutmuş yazarlarını, sanatçılarını yaşamaya, yaşatmaya çalışır. Onun kaleminden semtler, sokaklar, bahçeler, çiçekler nasıl bir ayrıntılar ziyafetidir anlatamam. İstanbul’u adeta bir ‘insan’ haline dönüştürür; dile gelir, konuşur kaleminde. Kimi zaman ağlar, kimi zaman güler İstanbul; kimi zaman fırtınalı bir âşık, kimi zaman da terk eden sevgili…

Bu sayımızın konuğu Türk edebiyatının usta kalemi Selim İleri. Kendisini, eserlerini yıllardır tutkuyla takip ederim. Kitaplığımın bir rafı Selim İleri eserlerine ayrılmıştır. İlk kitabım ‘Hayat Akıp Giderken’ in ‘Sevdiklerim’ adlı bölümünün ‘Okurun Not Defterinden’ başlığı altında yazarlığından eserlerine, ona olan sevgimi paylaşmıştım. Bu kez de kendisiyle Everest Yayınevi’nde dergimiz okurları için buluştum.

 

Selim Bey, kitaplarla ilk tanışmanız nasıl oldu?

On yaşındaydım. Reşat Nuri’nin ‘Kirazlar’ adlı hikâyesiyle oldu. Daha önce okuduğum çocuk kitapları vardı. Ancak ‘Kirazlar’, ‘Okuma Kitabı’mın içindeydi. O hikâye çarptı beni. Yıllar geçmesine rağmen hala etkisinde kaldığım bir hikâyedir. Onu okuduğumda o tarz kitaplar okumak istedim, çocuk kitabı olmayan türden. Yazma isteği de böyle oluştu.

 

İlk eserinizin yazım ve yayımlanma süreci nasıl gelişti?

Lise yıllarımda kendimi romancı zannediyordum. ‘Karanlık Yüzlü Günün Aydınlığı’nı roman diye yazmıştım, kayboldu gitti. Başka şeyler de yazıp gazetelere, yayınevlerine götürdüm. Yayımlamadılar. Lise son sınıfta Fransızca Hocam Vedat Günyol’du. O, ‘Yeni Ufuklar’ dergisini çıkartırken hikâye yazmamı teşvik etti. Sonra da 1968’de ‘Cumartesi Yalnızlığı’ adlı hikâye kitabım yayımlandı.

 

Edebiyat hayatınızda etkilendiğiniz, esinlendiğiniz yazarlar oldu mu?

Her zaman esinlendiğim sayısız yerli, yabancı yazarlar olmuştur, olmaya da devam ediyor. İlk başlarda önüme ne çıkarsa okurdum. Sonra ‘Aşk-ı Memnu’da Halit Ziya ile tanıştım. Tüm eserlerini okudum. Sevdiğim yazarların tüm eserlerini okumaya çalışırım.

 

“Bir kitap okudum, hayatım değişti” diyebileceğiniz türden bir kitap girdi mi hayatınıza?

Öyle sadece bir kitap değil, okuduğum bütün kitaplar hayatımı değiştirmiştir.

 

Kendi kitaplarınız da olmak üzere okurlara tavsiye edeceğiniz kitaplar, yazarlar hangileri?

Yarın Yapayalnız’, ‘Bir Denizin Eteklerinde’  kitaplarımı “İyi ki yazmışım,” derim. Son yazdığım ‘Kumkuma’yı da çok sevdim. Dostoyevski’nin ‘İkiz’, diğer adıyla ‘Öteki’ isimli eserini, Anna Karenina’yı ve bizden bir klasik olan Reşat Nuri’nin ‘Eski Hastalık’ adlı romanını tavsiye ederim.

 

Başucu kitaplarınız hangileri?

Devir devir değişiyor aslında. Uzun yıllar Virginia Woolf başucu yazarım oldu. Gün geldi Thomas Mann oldu, bizden Peyami Safa… Zaman elverdikçe bazılarını yeniden okuyorum. 30’lu yaşlarda, 40’lı, 50’li yaşlarda tekrar tekrar okuduğum kitaplar olmuştur. Yıllar geçtikçe esere farklı yaklaşıyorsunuz, başka bir gözlem ortaya çıkıyor.

 

70 civarında yayımlanmış kitabınız var. Roman, hikâye, şiir, deneme, senaryo, hatta yemek kitapları bile yazdınız…

Evet, bir dönem yemek kitapları da yazdım. Maddi imkânsızlıklar neticesinde ortaya çıktı. Lütfü Tınç Bey, ‘Lezzet’ dergisi için yazmamı istemişti. Öyle başladı. Birçok okurum oldu. Beni o kitaplarla tanıdıklarını söylediler. Diğer eserlerimi hiç bilmiyorlarmış.

 

En çok hangi edebiyat türünde eser vermek hoşunuza gidiyor?

Roman sanırım. Hikâye yazmayı da sevdim. Okuduklarımı paylaşmak için birtakım kitaplar yazsam da roman yazmayı seviyorum.

 

Selim İleri eserlerini ne zaman yazar? Bir yazar olarak rutininiz var mı?

Eskiden gece çalışırdım. Şimdi 09.00 gibi başlıyor, öğleye kadar kalkmadan çalışıyorum. Akşamları da kitap okuyorum. Hemen her gün yazmaya özen gösteririm. Günün dört saatini yazmaya ayırırım.

 

Aynı anda birkaç kitabı birlikte mi yazıyorsunuz?

Hayır. Tek bir kitap üzerine yoğunlaşırım.

 

Okuma sürecinizden bahseder misiniz?

Masa başında ya da balkonda okurum. Okurken deftere ya da sayfanın kenarlarına notlar alırım. Sadece kitabın içindekilerden değil bana hatırlattığı anılar, izlenimler varsa onları da yazarım.  

 

Yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz? “Yazarken etkilenmekten korkuyorum, bu nedenle kitap okumuyorum” diyenlerle karşılaşıyorum, bu yaklaşım tarzı için neler söylersiniz?

Yazar adaylarına bol okumalarını tavsiye ederim. Evet, özellikle gençlerde böyle yanlış bir düşünce var. Okuma zevkleri olmadığı için söylediklerini düşünüyorum. Etkilenmekten korkmasınlar. Dünyanın en büyük yazarları bile okuduklarından etkilenmiştir.

 

Kütüphanenizde kaç kitap var? Daha çok ne türden kitaplar?

Kütüphanemi tasfiye ettim. Sonra da pişman oldum. Çünkü neyin ne zaman lazım olacağı belli olmuyor. Şu an 7000’i aşkın kitabım var. Farklı türden kitaplar. Çağdaş Türk edebiyatının bütün şiir, hikâye kitapları, çok sayıda roman ve tarih kitapları bulunuyor.

 

Romanlarınızı okurken sanki sizi görüyorum. Kendinizi mi anlatıyorsunuz?

Otobiyografik tarafım var. Haklısınız kendimden yola çıktım birçoğunda. Hatta ‘Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak’ adlı kitabımda adımı saklamadan kullandım. Karakterleri hayatın içinden, etkilendiğim kişilerden seçtiğim oluyor. Kurgu ile birleştiriyorum.

 

Kitap yazarken ya da okurken mekân önemli midir?

Evet, mesela evimde, ön odaki yazı masamda yazarım. Zaten hala daktiloda yazıyorum. Mecbursunuz evde yazmaya. Okumak için evimin balkonu da olabilir. Yazın bir yere gidersem ki pek gitmem, orada kitap okurum, düşünürüm, küçük küçük bir şeyler yazarım el yazısıyla.

 

Daktilo ile yazma alışkanlığınızdan vazgeçemiyorsunuz sanırım. Oysa bilgisayarda yazmak, düzeltme yapmak büyük kolaylık değil mi?

Birçok kez denedim, bir türlü alışamadım. Yazmayı öğrensem de olmadı. Daktilo gibi sesli klavyeyi bile denedim. Alışamadım. Daktiloda yazmak da ayrı bir sorun; şerit bulmak mümkün değil. Neyse ki hala İngiltere’de bir atölyede, isme özel şerit üretiyorlar. Sağ olsun bir dostumun imkânlarıyla temin edebiliyorum.

Ben ilk taslaktan itibaren daktiloyla yazarım. Düzeltmelerimi tekrardan yazarak yaparım. Bilgisayarda metin üzerinde düzeltme yaparken birçok şeyi yakalama şansınız olmuyor. Tavsiyem: üzerinde düzeltmek yerine bir şeyi yeniden yazmak. Çünkü yeniden yazarken önceki yazdığınızdan farklı duygular içinde oluyorsunuz. Daha iyi cümleler bulabiliyor, fazlalıkları görebiliyorsunuz. Defalarca aynı şeyi yazdığım olmuştur.

 

Yeni projeler var mı?

Yeni projem farklı bir roman olacak. Şu an üzerinde çalışıyorum. Kısmet olursa önümüzdeki yıl çıkacak.

 

Selim Bey edebiyat dünyasına yapmış olduğumuz bu güzel yolculuk için çok teşekkür eder, nice güzel eserlerle bizlerle birlikte olmanızı dileriz. Son olarak yakın zamanda yayına başlayan televizyon programınızdan bahseder misiniz?

Çok teşekkür ederim. Mehmet Barlas ile birlikte Cumartesi günleri NTV’de 12.15-13.00 saatleri arasında ‘Hayat Bir Sanat’ programına başladık. Tamamıyla edebiyat programı. İlk bölümde Reşat Nuri Güntekin’i ele aldık paylaşma ve hatırlatma şeklinde. Aynı bölüm içinde Dostoyevski’yi konuştuk göndermelerle. Her bölüm farklı ustaları ekrana getirecek.

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Benian Çulhaoğlu