
Özel Pendik Bölge Hastanesi Yönetim
Kurulu Başkanı, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Yazar, Koleksiyoner
Prof. Dr. Turgut Göksoy nadir parçalardan oluşan koleksiyonunu, bilgi ve
tecrübelerini Köşe Bucak Dünya dergisi okurları ile paylaştı.
Turgut Bey, ülkemizin değerli koleksiyonerlerinden
birisiniz. Bu yolda attığınız adımlar eminim hekimliğinizden çok önceki yıllara
dayanıyor. Nasıl başladı bu tutkunuz?
Pek çok kişi gibi ilk önce pul biriktirmekle
başladım. Biriktirirken pulun ne olduğunu öğreniyorsunuz. Damgalı, ucuz
pullarla başlayan bu serüven beni Cumhuriyet Dönemi’nin tüm pullarını
biriktirmeye kadar götürdü. Yabancı pullar da biriktirdim. Geçmişte çok pul
koleksiyoneri vardı. Birbirimizle takas ediyorduk. Babam da pul koleksiyonu yapıyordu.
Koleksiyonculuğumun farkına varmam ise şöyle oldu: Gün geldi pek çok şeyi atmadığımı
gördüm. Mesela kardeşlerim karnelerini atarken ben atmamışım. Başarı
belgelerimi, nüfus cüzdanlarımı saklamışım. Yıllar içinde kartpostallar gelmiş,
biriktirmişim. Sadece bana gelenler 500 tane olmuş. Yıllar içinde almaya,
biriktirmeye devam ettim.
Toplama, biriktirme derken bu merak
sizi saygın bir koleksiyoner yapıyor. Bu süreçten bahseder misiniz?
Bilinçli olarak satın almaya başlamam
90’lı yıllardan sonra oldu. Sahafları dolaşıp kendi ilgi alanıma giren kitaplar
almaya başladım. Yabancı yazarların Atatürk, İstanbul ve Türkiye hakkında
yazdığı kitapları topladım. Yüzyılı aşan kitapları bulmaya çalışarak bir seri
oluşturmaya başladım. 1700’lü, 1800’lü yıllara ait olanlar var. 2000’li
yıllardan itibaren de kitaplaştırabileceğim, üzerinde konuşabileceğim şeyleri
biriktirmeye yöneldim. Bunların dışında kapağında Türklerin yer aldığı Time
dergilerini biriktiriyorum. Atatürk, 1923 ve 1927‘de kapak olmuş. Mesela İnönü,
Menderes, Saraçoğlu kapak olmuşlar.
Mesleğinizle ilgili olarak
koleksiyon yapıyor musunuz?
Aslında ilk anda öyle yapmalıyım diye
düşünüyor insan. Fizik tedavi uzmanıyım. Fizik tedavi aletleri biriktirdim. Koleksiyonumda
yüzyılın başındaki aletler var. Günümüzde küçük telefon büyüklüğünde bir aletin
yüz yıl önce çamaşır makinesi büyüklüğünde olduğunu görüyoruz. Sağlıkla ilgili
eski kitaplar topluyorum.
Hekimlik ve koleksiyonerliğin yanı
sıra yazarsınız. Mesleğinizle ilgili yayımlanmış birçok makaleniz, yazdığınız, editörlüğünü
yaptığınız kitaplarınız bulunmakta. Ancak bir tanesi var ki koleksiyonerlere
yönelik: “Otomobil Uçar Gider” adlı kitabınız
ve otomobil sevdanıza ilişkin neler söylemek istersiniz?
Evet, 11 tıp kitabında editör ve/veya
yazar olarak yer aldım. Tıp dışında yazdığım kitaplar da var. Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu Başkanıyken sakatlarla ilgili eğitim kitapları çıkarttım. Hobilerimi
kitaplaştırmam ise otomobil kitabıyla oldu. Otomobil biriktiriyordum. Yıllarca
otomobillerle ilgili efemera, fotoğraf, kayıt topladım. Bir şeyler toplarsanız
yazabilirsiniz. İlk yarışa ait belgeyi buldum. Hem Türkiye, hem de dünyadaki
tüm otomobil yarışlarına ilişkin belgeleri bir araya getirdim. Kitap iki
cilttir. İçinde otomobile dair her ne varsa yer aldı. Osmanlı otomobille ne
zaman tanışmış, dünya ne zaman görmüş. Araştırırken bir takım ezber bozan
şeyler çıktı. Bunları da yazdım.
Otomobil koleksiyonu da yapıyorsunuz.
Büyük bir bütçe gerektiriyor olsa gerek?
Öyle. Bu pahalı uğraşa 1996’da 1956 model
Chevrolet marka otomobil satın alarak başladım. Apar topar arabayı topladım. Parçaları
ayrı bir yerlerde olduğundan toplamak oldukça zordu. Sonra anladım ki doğru
toplama değilmiş. Çünkü otomobilin toplandıktan sonraki değeri çok önemlidir. Yapılan
masrafa değer mi, değmez mi? Zamanla öğrenmeye başladım. Bir ara 22 klasik otomobilim
oldu. Şimdi 8 otomobilim, 1 klasik sepetli motosikletim var. En yaşlısı 1937
model Chevrolet. En genci ise 1973 model Anadolu STC-16. Tasarımı Türkler
tarafından yapılmış seri üretilmiş bir arabadır. Bir arabadan 25 adet ve
üzerinde üretilmişse seri üretilmiş sayılır. Bu otomobilden 170 tane üretildi.
Şu anda piyasada 27 tane var. Biri de bende. STC, Sport Turkish Car yani “Spor
Türk Otomobili” anlamına geliyor. Gençler “Süper Türk Canavarı” diyordu.
Kaç çeşit koleksiyonunuz var? Başka
neler biriktiriyorsunuz?
Koleksiyon niteliğinde diyebileceğim 25
çeşit şey biriktiriyorum. İlk aklıma gelenler: Fes etiketleri, piyango, pul,
otomobil, sinema makineleri, fotoğraf makineleri, film afişleri, öğrenci, asker,
kadın, erkek, oyuncaklı çocuk fotoğrafları gibi tematik fotoğraflar, Osmanlı, Cumhuriyet
Dönemi ve yabancı kartpostallar…
Koleksiyon yapmak isteyip de
yapamadığınız bir şey kaldı mı?
Kuşkusuz vardır. Koleksiyon sonsuz bir
şey. Bazen isteseniz bile başlayamıyorsunuz. Yaptığınız koleksiyondaki eksiği
bulmaya çalışırken başka bir koleksiyona girmek istemiyorsunuz. Jilet, kibrit,
sigara koleksiyonu yapılabilir. İnsanı cezp ediyor. Ancak tamamlama imkânı
olmayan koleksiyonlar. Hangi ülkelerin kaç tane bastığını bilmediğiniz şeyleri
tamamladım deme şansınız yok. Mesela dünyada çıkan üzerinde 1 TL, 1 Euro gibi “1”
birim olan paraları biriktiriyorum. Bunları topladığınızda birinci seriyi
tamamladım dersiniz. Ancak bazı ülkelerde 5 ya da 10 yıl sonra yeni baskısını
yapıp getiriyorlar. Buna “emisyon” deniyor. Birinci emisyonunu koydunuz yedi
tane varsa yedisini de tamamlamanız gerekiyor. Bu da imkânsız hale gelebiliyor.
Neden 1 birim? 1, en küçük rakam olmakla birlikte bir ülkenin parasının
kıymetini gösteriyor. 1 milyar, 10 milyar, 100 milyar gibi üzerinde “milyar” yazan
paraları da biriktiriyorum.
Sadece koleksiyon yapmakla kalmamış
pek çok koleksiyonerin isteyip de yapamadığını başarmışsınız. Eviniz adeta bir
müzeye dönüşmüş. Fotoğraf makinelerinin yer aldığı bölüm ve mini sinema
salonunuz pes dedirtiyor insana. Bu denli kapsamlı bir koleksiyonla yaşamak
nasıl bir şey?
15 yıl önce evimin altında oldukça büyük
bir alanı bu işe tahsis ettim. Zaman içinde bahsettiğim koleksiyonlarımın
bulunduğu, fotoğraf ve sinema makinelerinin, afişlerin yer aldığı, mankenlerle
süslenmiş müze formatında bir yapıya dönüştü.
Bunlarla yaşamaya gelince: Bazen
biriktirdiklerinizle övünüyor bazen de esiri oluyorsunuz. Çoğu zaman esiri
olduğumu söyleyebilirim. Devamlı düzenli ve temiz tutmanız gerekiyor. Her bir
objeyi tek tek temizlemek kolay değil. Koleksiyonunuzu zamana karşı dik
tutabilmek, yıpranmalarını azaltabilmek büyük çaba gerektiriyor. Madem bu işe
girdik, bunların bekçiliğini yapıyoruz, bu çerçevede görevimiz onları temiz ve
düzenli tutabilmek.
Köşe Bucak Dünya dergisi olarak değerli
bilgi ve paylaşımlarınız için çok teşekkür eder, koleksiyonlarınızın artarak
devam etmesini dileriz.
Yazı Ve Fotoğraf
Benian Çulhaoğlu