
Bu kez dünyanın en
küçük ülkelerinden biri olan Andorra’ya gidiyoruz.
Geçen
yıl aralık ayında ziyaret etmiştim bu şirin ülkeyi. Paris’te başlayan seyahatim,
Lyon, Nice’in ardında Barselona’ya uzanmıştı. Aslında sırf bu küçük ülkeyi merakımdan farklı
bir güzergâh izlemiştim. Hem daha önce görmediğim Katalonya’nın başkenti ve en
büyük şehri Barselona’yı görecek hem de hemen hiçbir zaman yolumun düşmeyeceği
bu küçük devleti ziyaret edecektim.
Türk
vatandaşlarına vize uygulanmaması güzel, hoş da gitmesi pek de kolay sayılmaz.
Maalesef ne bir tren istasyonu ne de hava alanı var bu ülkede. En yakın
havalimanları: Toulouse-Blagnac Havalimanı (180 km), Girona-Costa Brava
Havalimanı (271 km), Perpignan-Rivesaltes Havalimanı (163 km) ve Barselona
Havalimanı (208 km). Türkiye’den sadece
Toulouse ve Barselona’ya uçuş bulunuyor.
Sonuçta
gitmek için karayolunu kullanmak şart. Barselona’dan Andbus ve Andorra Direct
otobüsleri ile gidebiliyorsunuz. Biletinizi önceden aldığınızda mutlaka
gideceğiniz gün terminalde rezervasyonunuzu ve pasaportunuzu gösterip, üzerinde
pasaport numaranız ve adınız olan biletinizi almanız gerekiyor.
Yılbaşı
öncesi ya da hafta sonu gidecekseniz, konaklamada ve otobüslerde sıkıntı
yaşayabileceğinizi düşünerek önceden rezervasyon yaptırmanızda yarar var. İspanya
ya da Fransa sınırından geçmeniz gerektiği için de mutlaka Schengen vizenizin
olması gerekiyor.
Dünyanın
en küçük ülkelerinden biri olan Andorra’nın pek çok kişi tarafından yeri bilinmiyor,
hatta böyle bir ülkenin varlığından haberdar olmayanlar da yok değil.
Andorra
Prensliği Fransa ve İspanya arasında, Pirene Dağları üzerinde konumlanıyor. Kışın
bile doğa bu kadar muhteşemse her mevsimi ayrı bir güzel olsa gerek diye
düşünüyor insan.
Yönetim
şekli: Monarşi. Halkı ortaklaşa ve eşit olarak temsil eden iki devlet başkanı,
Urgell Piskoposu ve Fransa Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyor. Yerel dil Katalanca olup İspanyolca,
Fransızca ve Portekizce de yaygın olarak kullanılıyor. Halkın çoğunluğu Katolik.
2018 sayımına göre nüfusu: 76,177. Para birimi ise Euro.
Barselona
otogarında başlayıp 3, 5 saat süren otobüs yolculuğunun ardından şehre vardım.
Ülkeye girişte minik bir kontrol noktası bulunuyor. Yılbaşı öncesi gittiğim
için otel bulmakta zorlandım. Başkent Andorra la Vella’da bir butik otelde
kaldım. Biraz pahalıydı. “Gördüklerine değdi mi?” diye sorarsanız cevabım: “Kesinlikle
evet,” olacak.
Burası
oldukça renkli bir şehir. Hem hafta sonu, hem de yılbaşı öncesi olması
nedeniyle her yer ışıl ışıl ve kalabalık. Şehri yürüyerek gezmek mümkün ve bu
son derece eğlenceli.
Cıvıl
cıvıl kafeleri, alışveriş merkezleri, sanat galerileri, adım başı karşınıza
çıkan el sanatları satan dükkânları ile süslü şehir, inişli çıkışlı caddeleri, tarihi
sokaklarıyla hoş bir görüntü sergiliyor.
Alışveriş
cenneti olarak bilinen ülkenin alışveriş adresi de tabii ki başkent Andorra la
Vella. Vergiden muaf olması nedeniyle özellikle hafta sonu Avrupalı turistlerin
akınına uğruyor. Kozmetikten elektronik eşyaya, içkiden çikolataya insanlar alışveriş
yapmak için geliyor ve çılgınca alışveriş yapıyor.
Kayak
merkezleri de bir diğer turizm kaynağı. Şehir merkezinden teleferikle ulaşım
sağlanıyor. Bu nedenle neredeyse bütün oteller şehir merkezinde. Her yer otel
diyebilirim.
Başkentte
görülebilecek yerler arasında tarihi 11- 12. yüzyıllara dayanan Sant Esteve
Kilisesi bulunuyor. Şehrin sembolü ise Rotonda Meydanı’ndaki Dali’nin tablosundan
fırlamış hissi yaratan “La Noblessedu Temps” yani Salvador Dali heykeli. Nehrin
iki yakasını birleştiren “Puente de Paris” köprüsü en çok fotoğraf çektirilen
yerlerden bir diğeri.
1580
yılında yaptırılmış bir malikâne olan Casa de la Vall yani Andorra Hükümet
Binasını ziyaret ediyorum. Savunma amacıyla da kullanılmış bu tarihi yapı, vadi
manzarasıyla göz dolduruyor. Hem ülkenin, hem de binanın tarihini merak
ediyorsanız 5 Euro karşılığında 30 dakikalık turlara katılabilirsiniz. Ne yazık
ki içeride fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor.
Gran
Valira Nehri şehri ikiye ayırıyor. Bir tarafta alışveriş merkezlerinin olduğu
caddeler diğer tarafta küçük meydanlara açılan tarihi binaların yer aldığı
sokaklar... Alışverişin adresi: şehrin en uzun caddesi olan otel ve
restoranların yanı sıra en seçkin markaları bulabileceğiniz, Meritxell Caddesi.
Bununla da yetinmeyip yılbaşı öncesi gelmenin avantajından yararlanıyor Noel
pazarını da geziyorum.
Görülebilecek
bir başka tarihi yer olan Roma Dönemi’nden kalma 12. yüzyılda yapılmış olan Santa
Coloma Kilisesi, 18 metrelik kulesiyle dikkat çekiyor. Hem kule hem de içi
fresklerle süslü ana yapının duvarları ponza taşından yapılmış.
Kayak
sporuna ilginiz varsa 210 kilometreden fazla kayak pisti alanı ile Grandvalira
Kayak Merkezi tavsiyeler arasında. El Tarter, Canillo, Soldeu, Encamp, Grau
Roig ve Pas de la Casa dâhil olmak üzere diğer altı farklı kayak merkezinden
oluşan oldukça büyüleyici bir kayak merkezi.
Yemek
kültüründe Fransız ve İspanyol mutfağının etkisi görülüyor. Katalan nüfusunun
yoğunluğundan Katalan mutfağı ağır basıyor. Envai çeşit deniz ürünleri, Akdeniz
mutfağının etkisinin de olduğunun göstergesi. Kalamar kızartması, “Calçots”
yemeği ve “crema Catalana” tatlısı damağımda kalan lezzetlerden...
Bir
gün yolunuzu bir şekilde bu tarafa düşürüp ziyaret edin Andorra’yı. Ancak öyle günübirlik
değil. En azından bir gece konaklayın. Alışverişte kendinize hâkim olun. Dünyanın
en küçük ülkelerinden biri olan bu şirin prensliğin kültür-sanatını, tarihi
izlerini, gecesinin gündüzünün güzelliklerini hayatınıza katmadan gitmeyin.
Yazı Ve Fotoğraf
Benian Çulhaoğlu