
Selam ay dostlar necesiniz? Gününüz xeyir.
Azerbaycan dilinde danışırsınız? Şaka şaka, bu siz değerli okuyuculara Türkçe
dilinde rehberlik edeceğim bir gezi olacak. Sizleri geçmişte İpek Yolu’nun en
önemli duraklarından biri olan ve ‘Ateşler Ülkesi’ anlamına gelen Azerbaycan'a
götürmek istiyorum. Öncelikle ilk gidişinizse ve adrenalinden korkuyorsanız,
uçak inişe hazırlanırken hostesin "Sayın yolcularımız samalyotumuz
(uçağımız) beş dakika içinde düşmek üzere" anonsunu duyduğunuzda
paniklemeyin, çünkü uçak düşmüyor aksine inişe hazırdır anlamına gelir. Bunu
bilmeyen arkadaşlar hayatlarını film şeridi gibi bir - iki saniye izleme
fırsatını bulabilir:) İnişte hava
meydanının yanına Türkler tarafından inşa edilmiş olan Bakü Haydar Aliyev
Aeroport (Havaalanı) sizleri karşılar. Bakü'nün en büyük hava alanıdır. Her ne kadar kardeş ülke desek de bizden gene
de vize istiyorlar. Eğer konsolosluktan vize almadıysanız, ülkeye girişte
havaalanında da bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz.
Azerbaycan halkı yetmiş yıl Sovyetler
Birliği sistemi ile idare edilmiştir. Türk dünyasının coğrafi yapısını göz
önüne alacak olursak, Azerbaycan coğrafi konumu ile Türk dünyası arasında tam
bir köprü vazifesi yapmaktadır. Karasal, deniz ve hava bağlantıları itibarıyle
Kafkasya’da stratejik ve askeri açıdan çok önemli bir yere sahiptir. Bakü
Azerbaycan'ın ve Hazar Denizi'nin bence İstanbul'u. Targovi semti ile yer yer
Kafkasların sanki Paris’ini andırıyor diyebilirim.
Aynı dili konuştuğumuz için insan kendini
rahat hissediyor. Bazen ufak tefek kelimeleri kullanırken aksan farklılıkları
olabiliyor tabi. Burada slogan "Bir millet, iki devletiz, özümüz
birdir!" Dili bizim dilimizin katıksız hali. Konuşmalarına şahit olduğunuzda
kendinizi 1960'lı yılların Yeşilçam filmlerinde hissediyorsunuz. Azeriler çok
misafirperver bir toplum. Herhangi bir ikramı reddetmek çok ayıp. Sizi
ağırlamak için paralanıyorlar. Hele ki ilk defa birinin evine misafir
olduysanız sizin için hazırlanmış hoşgeldin sofrasında etsiz bir yemek önünüze
konulmaz. Tabi eğer benim gibi vejetaryen iseniz, bu durum pek lehinize
olmamakla beraber aç kalabilirsiniz. Bakü'de birçok kez bulundum ve her
gidişimde farklı bir duygu seli içinde olduğumu söylemeden geçemeyeceğim.
Ruslardan kalma sistemli, Bakü metrosu Azerbaycanlılara ucuz bir ulaşım
sağlıyor.
Bakü'ye en ideal gitme zamanı aslında
bahar ayları, özellikle ilkbahar ve sonbaharı tavsiye ederim. İlkbahar da
doğanın uyanışına şahitlik edebilme şansına varabilirsiniz.
Bir an önce gezmenin ve görmenin doyumunu
yaşamak istiyorum dediğinizi duyar gibiyim. Azerbaycan güvenli bir ülke, gezi
sırasında bir problemle karşılaşmıyorsunuz. Tabi yanınızda pasaport ya da
kimliğiniz bulunduğu sürece. Çünkü sabah çörek (ekmek) almak için bile evden
çıksanız, polis sizi durdurup kimlik sorabiliyor. Eğer kimliğiniz yoksa ekmek
paranızı polise verip yakanızı kurtarabilirsiniz benden söylemesi! Çevre esnafı
sayesinde Rusçayı hemen hemen çözdüm gibi. Hele sabahları market işletmecisi
Bağışlayın Abi ile olan diyalog dinlemeye değer. Ben ekmek diyorum o çörek, ben
patates diyorum o kartof, ben domates diyorum o pamidor ve bu böyle uzayıp
gidiyor. Ama en sonunda o da benim lügatıma alışmıştı. En zevklisi futbol
maçını Azeri televizyonundan Azeri spikerin anlatımıyla izlemek. "Türk
Milli Yığma Komandoları (Türkiye Milli Takımı), Türk kapıcısı (kaleci), topu
gapı aralığından depti, yirmi birinci dakka olmasına rağmen maç heç heç (0-0)
devam etmekte, kapıcı künçten gelen topu arhayın bir şekilde tutu…" vb.
Hatta bir gün arkadaşlarla Türkiye kanalında maç izlerken arkadaşın biri maç
son 80. dakikaya gelmek üzereyken, "Derya heç ne bu adam corner corner
deyip durur ama bu oyuncuyu heç göstermeyipler" meğer bu arkadaş bizde
köşe vuruşu, onlarda künç vuruşu anlamına gelen corner kelimesini aslında bir
oyuncu ismi sanıyormuş ve maçın başından beri sürekli telaffuz edildiği için
arkadaşta başarılı bir oyuncuymuş kimmiş gibisinden olmayan bir oyuncuyu
görmeye çalışıyormuş. Epey bir gülmüştük yaaa... :)
En son kaldığım semt tam benlik bir yerdi.
Benim için mi yapılmış ne:) Sabah gün ışığıyla panjurları açmak ve dışarıdan
gelen seslerle güne enerjik başlamak. Kapıyı açıyorum veeee... birbirinden
güzel tablolar, antikalar, kitap sarrafları ve dahası... Evet yanlış
okumadınız, bu semt Bakü'nün en renkli mekanı olan Ressamlar Sokağı. Bu renkli
ve bir o kadar cıvıl cıvıl olan sokağa girdiğimde her şeyi incelemekten kendimi
alamazken gideceğim yeri unuttuğum bile olmuştur.
Bakü, körfezin çevresinde kat kat
yükselen bir şehir görünümündedir. İçeri Şehir denilen Eski Bakü tepe şeklinde
kuruludur ve en eski alanını oluşturan İçeri Şehir’in etrafı surlarla
çevrilidir. Labirenti andıran dar sokakları ve eski binaları ile tarihini
içinde barındıran bir manzaraya sahiptir. Bakü eski ile modernin meydana
getirdiği bir kenttir. Sovyet Rusya'dan kalma yüksek binalar ve çok sayıda
tarihi eseri bünyesinde barındıran kent, başkentin geçmişe dönük yüzünün
resmidir. Burası yüzlerce tarihi taş
yapıyı bünyesinde barındırır. Bunlardan Shirvanshakhs Sarayı (Şirvanşahlar
Sarayı), Gız Galası (Kız Kulesi), Sınıg Gala (Kırık Kule) İçeri Şehir'de
bulunan en etkileyici yapılardır. İçeri Şehir’in bu büyülü havasını soluyarak
gezerken ilginç bir sandık gözünüze çarpabilir. Bu sandığın özelliği hediyelik
eşya, yöresel biblolar gibi satılan ürünlerin bu sandığın açıldığında içinde
yer alan raflarda sergilenmesi ve gün bitiminde tezgahını kapatan satıcıların
ürünleri tekrar sandık içine koyup kilitleyerek orda bırakmaları.
Bu arada görmeden geçmeyin diyebileceğim
bir yer var. Bakü Sovyeti metrosunun yanı başında Zarife Salahova'nın
çabalarıyla oluşan 3 bin 800 parçadan oluşan dünyanın en büyük Minyatür Kitap
Müzesi. Burada Türkçe minyatür kitap olmadığı için, Türkiye müzede sadece
minyatür bir Kur'an- ı Kerim ile temsil ediliyor. Müzede bulunan en küçük
parça, kocaman bir merceğin arkasında yer alan bir iğnenin deliğine
yerleştirilmiş kitaptır. Ne ilginçtir ki, kimimiz bazen iğnenin deliğinden bir
ip geçiremezken, kimileride içine kitap yerleştirerek pes dedirtebiliyor.
Surahana semtinde yer alan Ateşgah ise İpek
Yolu tüccarları ve Bakü’ye petrol çıkarmaya gelen Hindular için önemli bir
uğrak yeriymiş. Rivayete göre burada kesintisiz günün her saati ortada yanan
ateşe Zerdüştler yiyeceklerini atarak tanrıyla paylaştıklarına inanıyorlarmış.
Yüksek Lisans tezimde de ele aldığım
Gobustan arazisine değinmeden geçemeyeceğim. Azerbaycan arazisi kaya resimleri
bakımından oldukça zengindir. Bakü'nün 70 km. güneyinde yer alan Gobustan,
bulundurduğu kaya resimleri, mezar anıtları, mağaraları ile dünyada bilinen
önemli bir yerdir. Kayalar üzerinde bulunan sürtme, oyma usulüyle yapılan
çizimlere baktığınızda sizi şaşırtacak olan tek şey, çizimlerin ilk gün ki
canlılığını koruması olacaktır.
Bakü'de son yıllarda binaların büyük kısmında
restorasyon çalışmaları kendini gösterir. Çünkü petrolden gelen büyük bir gelir
var. 1972'den sonra petrolün bulunmasıyla beraber Bakü'ye çok görkemli binalar
yapılmıştır. Ne yazık ki bu yenileştirme düşüncesi kısa bir zamanda yüzlerce
eski anıtsal taş binaların tarihin çöplüğüne atılmasına neden oluyor. El
yazmalar Enstitüsü’nün yanı başındaki parka yerleştirilmiş Azerbaycan’ın dâhi
mizah ustalarından Mirza Elekber Sabir’in düşünceli duruşu bu yıkımın azabını
yansıtır gibidir.
12. yy. şairi Nizami Gencevi Müzesi,
Azerbaycan Ulusal Edebiyat Müzesi, kent merkezinde yer alan Devlet Halı Müzesi,
Cafer Cabbarlı adına Tiyatro Müzesi, Hüseyin Cavid Ev Müzesi başlıca
müzelerdir. Bu arada benim gibi resim sanatıyla gecesini gündüzünü geçiren
biriyseniz Devlet İnce Sanat Müzesi'ne bir gününüzü ayırıp görmeden gelmeyin
derim.
Bakü Azerbaycan'ın kültür merkezidir.
Ülkenin ilk operası, ilk ulusal tiyatrosu ve ilk kütüphanesi burada açılmıştır.
Hatta uzun soluklu kalıcıysanız Samed
Vurgun Rus Dram Tiyatrosu, Genç Temaşaçılar Tiyatrosu, Akademik Milli Dram
Tiyatrosu’nda seçkin tiyatro izleyebildiğiniz gibi Şehriyar Kulübü’nde
ferahlatıcı bir konserle huzurun doruklarına zahmetsiz tırmanabilirsiniz.
Şehir dışında kırsal kesimde yer alan
Guba'da farklı atmosfere sahip bir yerleşim yeri. Yaklaşık Bakü'den üç saat uzaklıkta. İsrail dışında yegane
Yahudilerin yaşadığı bir yer. Vakti zamanında 13 sinagog varmış ve Stalin
zamanında çoğu kapanmış. Fakat burada kültürlerini devam ettiren varlıklı bir
kesim hala bulunmaktadır.
Yeter Derya tabanlarımız ağrıdı, karnımız
guruldadı demeden sizleri yemek kültürüyle baş başa bırakıyım, sonra rehberimiz
bizi aç bıraktı demeyin. E hadi yemeğe o zaman :) Azerbaycan'da en hoşuma giden
şey, restoranlarda siz söylemeden önünüze taze kişmiş yaprağı, reyhan, dere
otu, maydanoz gibi yeşilliklerin konması. Azerbaycan sofralarında 300 çeşit
yeşillik olduğunu biliyor muydunuz? Et sevmeyen arkadaşlara duyurulur!
Bakıyorsunuz pilavlarında bile yeşillik var. İçine bir bağ dereotu, kuş üzümü
ve kestanenin boca edildiği adına Şüyüd Pilovu (pilavı)denilen Azerbaycan
pilavı, Dolga çorbası (ince kıyılmış ıspanak, dereotu, kişmişli ve yoğurtlu
çorba)'nın ardından yediğim tek şey sanırım. Tencerenin dibine hamur açılıyor,
içine dereotu ve birkaç malzemenin eşlik etmesiyle üzerine pilav dökülüyor ve
nuş (Afiyet) olsun.
Doğrusu Azerbaycan mutfağı hiç birimize
yabancı değil. Mutfak kültürlerinin oluşmasında komşu halk mutfaklarının
etkileri çok. Bu etkileşimin sebebi, birçok kültür unsuru gibi mutfak
kültürlerinin de kaynaşmasına sebep olan İpek Yolu’ndan kaynaklanıyor sanırım.
Aaaa... bu arada kasaplarda "sümüklü
et" yazısı görürseniz sakın tiksinmeyin. Adı sümüklüde olsa bu aslında
süper lezzetiyle göz dolduran, bir yiyene ikincisini isteten lezzette kemikli
etten başka bir şey değil. Hazar Denizi'nden gelen deniz ürünleri de
mutfaklarda yerini almış. Bir öğle yemeğini restoranda yerseniz 10 Manat civarı
bir parayı gözden çıkarmanız lazım. Beh- Beh, Pencere, Deniz Restoran önerebileceğim
başlıca yerler. Tabi farklı mutfaklar deneme şansını elinizden aldıklarını
sanmayın. Müslim Magomayev Devlet Filarmoni Binası'nın yanında aynı ismi
taşıyan bir İtalyan restoranı var. Ayrıca Japon mutfağı tadabileceğiniz Mado
Restoran’da bunlardan bir diğeri. Ama yok Türk mutfağı deriz başka bir şey
demeyiz derseniz de problem yok, bol bol lahmacun yiyebileceğiniz yerler de
mevcut :)
Evet karnımızı da doyurduktan sonra
alışveriş yapmadan dönmek olur mu? Bakü'nün merkezinde yer alan eski Lenin Parkı
(Fıskiye Meydanı), kentin en iyi alışveriş alanıdır. Meydan da çok sayıda lüks
alışveriş mekânı bulabilirsiniz. Nizami Caddesi'nde birçok moda outletler de
uygun fiyatlarda alışveriş yapabilirsiniz. TSUM mağazası, kentin en büyük
mağazasıdır. Burada elektronik eşyalardan tutunda, otantik halılar,
mücevherler, antikalar, yerel hediyelik eşyalara kadar her şey var. Bu arada
Azerbaycan’ın kırmızı Zer'i (altın) meşhurdur.
Maddi durumu iyi olanlara buradan duyuru, küçükte olsa bir tane almadan
dönmeyin. Aldığınız takdirde devlet mühürlü bir belge ya da aldığınız yerden
imzalı bir belge almayı unutmayın yoksa gümrükte bir şeyler koparamazlarsa
olmaz dediğimiz görevliler direk sizden bunu alır. Türkiye ile kıyaslarsak biraz daha pahalı bir
ülke. Manat para birimleri ve dolardan
daha değerli. Bana göre parayı Türkiye'de kazanıp orda harcamak var. Azerilere
göre 1 Manat medeniyeti, 5 Manat edebiyatı, 10 Manat devletçiliği, 20 Manat
Karabağ sorununu, 50 Manat eğitim ve istikbali, 100 Manat ise ekonomik gelişmeyi
simgeler.
Ve son olarak, umarım sizler için eğlenceli
bir gezi olmuştur ve bu güzel yolculukta bana eşlik eden herkese teşekkürler,
özünüze yaxşı bakın, helelik!...
Yazı Ve Fotoğraf
Derya UZUN