Renklerin Sokakla Dans Ettiği Kasaba Dozza

Arka planda Ornello Vanoni’den “L’appuntomento” şarkısının çaldığı, sımsıcak bir yaz gününden bahsetmek isterdim ancak bu hikaye, İtalya’nın dahi soğuğun elinde olduğu bir kış gününe dayanıyor.

            Hava -1 derece ve buz gibi, sırtımda çantam, Imola tren istasyonundan çıktım ve etraftaki insanlara sormaya başladım “Come posso andare a Dozza?” (“Dozza’ya nasıl gidebilirim?”) Tam böyle anlarda çevrimdışı çeviri araçlarına ve teknolojiye bir kez daha teşekkür ettim. Girdiğim trattoria’daki genç garson bana bir otobüs durağı tarif etti. Tarif ettiği yere gittiğimde bomboş bir anaokulu ve anaokulunun otoparkı karşıladı beni. Arabasına koşan bir adam gözüme çarptı uzaktan, o arabasına ne kadar hızlı gidiyorsa ben de adımlarımı ona yetiştirdim ve yakaladım. İngilizceyi çat pat konuşan bu kişi, benim yanlış yerde olduğumu, Dozza’ya giden otobüs durağının başka yerde olduğunu ve beni götürebileceğini söyledi. Gözümü karatmıştım ve artık bu Dozza denen yeri görmeden dönemezdim.

            Otobüs durağına gittiğimizde bir telefon numarasıyla karşılaştık. Anladığım kadarıyla kış tarifesi uygulandığı için otobüsü aramamız gerekiyordu, ki gelip beni alsın. Numarayı aradık ve birkaç dakika sonra servise benzer ama otobüsle alakası olmayan bir van çıktı ara sokaktan. Karşılaştığım kişi beni orada bıraktı, ben servise bindim ve çantama sarılarak bu gittiğim yerin değer bir yer olduğuna kendimi ikna etmeye çabaladım.

            Vardığımda masif bir kapıdan geçerek bu küçük kasabanın sokaklarına girdiğim anda gözlerimin feri yerine geldi. Aslında iki sokak ve bir kaleden oluşan bu kasabanın en büyük özelliği, kamu binaları dahil tüm dış yüzeylerin dünyadan gelen sanatçılar tarafından resimlerle donatılmış olması. İki yılda bir eylül ayının üçüncü haftasında yapılan “Muro Dipinto” (Boyalı Duvar) kapsamında özellikle Avrupa’dan birçok sanatçı izlerini bırakabilmek için bu küçük kasabaya akın ediyor. 1960 yılında Dozza Vakfı tarafından kasabayı güzelleştirmek adına ortaya çıkan etkinlik 1965 yılında bienale dönüştü. Boyalı Duvar Bienali’ndeki ana özelliğin, sanatçıların doğrudan halkla temas içinde oluşu ve kentsel bağlam içeriğinde resim yapmaları, sanat ve sanatçı turizmi açısından nefes kesici bir yenilik. Sonuncusu 2019 yılında yapılmış olan bienale katılacakları seçmek için bir komisyon oluşturulduktan sonra, davet edilen sanatçılar halka açık bir şekilde sanatlarını icra ediyorlar. Pencereler, kapılar, revaklar ve hatta su boruları bile sanatçıların malzemesi!

Kübizmden realizme, empresyonizmden sürrealizme kadar çeşitli sanat akımlarında icra edilmiş bu duvar resimlerinin arasında yürürken her türlü duyguyu tattıktan sonra, bir sonraki bienalde sanatçıların nasıl işler ortaya koyacağını hayal ederek gezimi sonlandırıyorum ve Imola’ya vararak ben de kendi realiteme geri dönüyorum. 

Yazı Ve Fotoğraf
Doruk Conker Şahin