
2015 yılıydı.
İtalya, Slovenya, İsviçre olmak üzere 33 gün süren bir seyahate çıkmıştım. Roma,
Napoli, Siena, Milano derken yolumu Verona’ya düşürdüm. Shakespeare’in ünlü
eseri Romeo ve Juliet ile ilgili bir müze ev olduğunu öğrenir öğrenmez heyecanıma
yenildiğimi itiraf etmeliyim.
İtalya’da hızlı trenle hemen her
yere ulaşabilirsiniz. İstasyona yakın bir yerde konakladığınızda gider gitmez vakit
kaybetmeden şehri kucaklarsınız. Bu kez de öyle oldu. Otelim istasyona çok
yakın, dolayısıyla bulmakta zorluk çekmedim. Yeni yerler görecek olmanın
heyecanıyla, çantayı odama bırakır bırakmaz gezmeye başladım. Hem de Romeo ve
Juliet’i yaşatan, beni buraya sürükleyen meşhur müze Casa di Guilietta’dan...
Öncelikle belirtmeliyim ki Juliet ya da İtalyanca
yazımıyla Giulietta, Shakespeare tarafından yaratılan kurgusal bir karakter;
dolayısıyla hiç bir yerde yaşamamış. Ancak “Juliet’in Evi” olarak adlandırılan
bu evde bir öykü kahramanının yaşamış olduğuna inananların sayısı
azımsanmayacak denli çok. Peki, Verona'daki XIII. yüzyıldan kalma bir ev nasıl
olur da sonsuza dek Romeo ve Juliet’i yaşatmayı başarabilir?
Cevap isminde
saklı: bu taş ev bir zamanlar Cappelletti olarak bilinen Dal
Capello ailesine aitmiş; kasaba sakinleri de Capello ile Juliet’in soyadı
olan Capulet arasındaki benzerlikten ötürü bu evi “Juliet’in
Evi” ilan etmişler. Kısa süre içinde turistlerin başlıca uğrak yerlerinden birisi haline gelmiş.
Günümüzde Colesseum’dan bile daha ünlü. Evin girişinde içeri girmeye
çalışan kalabalık bunun en iyi göstergesi.
Bina
1200’lerden kalma. 1950’li yıllarda müzeye dönüştürülmüş. Her ne kadar her şey
kurgudan ibaret olsa da burada olmak heyecan verici. Üst katta: 1968 yılında
çekilen, İngiliz-İtalyan ortak yapımı, Franco Zeffirelli’nin yönettiği Romeo ve Juliet filminde kullanılan birtakım
eşyalar sergilenmiş. Sözde Juliet'e ve diğerinin Romeo'ya ait
olduğu söylenen iki kıyafet hafızamdan silinmeyecek gibi. Freskler, resimler, seramikler
kısacası her şey oyunun hikâyesini yansıtacak şekilde düzenlenmiş.
Mobilya ve döşemelerin geneli XVI ve XVII. yüzyıllara ait. Ziyaretin
bedeli ise 6 €.
Ancak burayı ilgi
çekici kılan asıl şey: balkon ve altındaki Juliet heykeli. Her gün yüzlerce insan, balkonda fotoğraf çektirmek için müzeyi ziyaret ediyor. Eserin en
önemli yeri sayılan “balkon sahnesi”ni bilmeyen yoktur: yıldızlı bir gecede
Juliet balkonda, Romeo da balkonun altındadır; birbirlerine olan duygularını büyüleyici aşk sözcükleri ile
açıklarlar. O geceden sonra Romeo, her gece Juliet'in odasına balkondan gizlice
girer…
İlginç olan XX. yüzyıl başlarında evin
orijinal halinde balkon olmaması. Sonradan ilave edilmiş. Sanırım o meşhur sahneyi düşünerek “Juliet’in
evi balkonsuz olmaz,” demişler.
Balkonun altındaki bronz Juliet
heykeli efsane olmuş. Sağ göğsüne el sürmek şans getiriyormuş. Nişanlanmak,
evlenmek için burayı fırsat bilenler de yok değil; hatta aşkta şansı kapalı
olanlar için bir nevi hac yeri burası. Heykelin arkasındaki duvara, sonsuz aşkı
arayan, romantik ruhlardan gelen mesajların yazılı olduğu post-itler, mektuplar
yapıştırılmış.
Pek çok kişi, Juliet’e aşk hayatları
hakkında yakınan, tavsiye isteyen mektuplar gönderiyor. Binanın ikinci katındaki
gönüllü bir Juliet grubu da onlara cevap yazıyor. Bu aynı zamanda 2010 yılı
yapımı Aşk Mektupları (Letters to Juliet)
adlı bir filme de konu olmuş. Mektup yazmadım, keşke yazsaydım, diyorsanız boş
yere üzülmeyin; sırf bunun için bilgisayarlar var, oturup yazabilirsiniz. Hatta
üzerinde "Juliet burada yaşıyor, ona yaz" diye yazılı küçük bir posta
kutusu bile koymuşlar. Kısacası aşk beyannamesi kaleme almak için en doğru
adres burası.
Juliet’in evi olur da Romeo’nun
olmaz mı? Sözde evi Casa di Romeo’yu aramaya başlıyorum. Kime sorsam Juliet’in
evini söylüyor. Haritada belirtilmiş olsa da Romeo’nun evini bilen bir Allah’ın
kulu yok. Epeyce aradıktan sonra buluyorum. Ne yazık ki kapalı. Açılacağı da
yok. Kapısını bile görmek yeterlidir, diye düşünürseniz Via Arche Scaligere‘ye
gitmeniz gerekir.
Bu
gezide kesin olarak bilinen tek şey: Shakespeare'in eseri için seçtiği şehrin
Verona olduğu. Ancak bu durum gerçek büyüyü bozmuyor. Yıllardır dünyanın her yerinden binlerce turist, yolculuklarına romantik
bir mola verip Juliet’in Evi’ni ziyaret ediyor. Kim bilir belki bir gün sizin
de yolunuz aşk kokan bu eve düşer…
Adres:
Juliet’in Evi (Casa di Giulietta)
Piazzetta Navona, 37121
Verona, İtalya
İtalya’da hızlı trenle hemen her
yere ulaşabilirsiniz. İstasyona yakın bir yerde konakladığınızda gider gitmez vakit
kaybetmeden şehri kucaklarsınız. Bu kez de öyle oldu. Otelim istasyona çok
yakın, dolayısıyla bulmakta zorluk çekmedim. Yeni yerler görecek olmanın
heyecanıyla, çantayı odama bırakır bırakmaz gezmeye başladım. Hem de Romeo ve
Juliet’i yaşatan, beni buraya sürükleyen meşhur müze Casa di Guilietta’dan...
Öncelikle belirtmeliyim ki Juliet ya da İtalyanca
yazımıyla Giulietta, Shakespeare tarafından yaratılan kurgusal bir karakter;
dolayısıyla hiç bir yerde yaşamamış. Ancak “Juliet’in Evi” olarak adlandırılan
bu evde bir öykü kahramanının yaşamış olduğuna inananların sayısı
azımsanmayacak denli çok. Peki, Verona'daki XIII. yüzyıldan kalma bir ev nasıl
olur da sonsuza dek Romeo ve Juliet’i yaşatmayı başarabilir?
Cevap isminde
saklı: bu taş ev bir zamanlar Cappelletti olarak bilinen Dal
Capello ailesine aitmiş; kasaba sakinleri de Capello ile Juliet’in soyadı
olan Capulet arasındaki benzerlikten ötürü bu evi “Juliet’in
Evi” ilan etmişler. Kısa süre içinde turistlerin başlıca uğrak yerlerinden birisi haline gelmiş.
Günümüzde Colesseum’dan bile daha ünlü. Evin girişinde içeri girmeye
çalışan kalabalık bunun en iyi göstergesi.
Bina
1200’lerden kalma. 1950’li yıllarda müzeye dönüştürülmüş. Her ne kadar her şey
kurgudan ibaret olsa da burada olmak heyecan verici. Üst katta: 1968 yılında
çekilen, İngiliz-İtalyan ortak yapımı, Franco Zeffirelli’nin yönettiği Romeo ve Juliet filminde kullanılan birtakım
eşyalar sergilenmiş. Sözde Juliet'e ve diğerinin Romeo'ya ait
olduğu söylenen iki kıyafet hafızamdan silinmeyecek gibi. Freskler, resimler, seramikler
kısacası her şey oyunun hikâyesini yansıtacak şekilde düzenlenmiş.
Mobilya ve döşemelerin geneli XVI ve XVII. yüzyıllara ait. Ziyaretin
bedeli ise 6 €.
Ancak burayı ilgi
çekici kılan asıl şey: balkon ve altındaki Juliet heykeli. Her gün yüzlerce insan, balkonda fotoğraf çektirmek için müzeyi ziyaret ediyor. Eserin en
önemli yeri sayılan “balkon sahnesi”ni bilmeyen yoktur: yıldızlı bir gecede
Juliet balkonda, Romeo da balkonun altındadır; birbirlerine olan duygularını büyüleyici aşk sözcükleri ile
açıklarlar. O geceden sonra Romeo, her gece Juliet'in odasına balkondan gizlice
girer…
İlginç olan XX. yüzyıl başlarında evin
orijinal halinde balkon olmaması. Sonradan ilave edilmiş. Sanırım o meşhur sahneyi düşünerek “Juliet’in
evi balkonsuz olmaz,” demişler.
Balkonun altındaki bronz Juliet
heykeli efsane olmuş. Sağ göğsüne el sürmek şans getiriyormuş. Nişanlanmak,
evlenmek için burayı fırsat bilenler de yok değil; hatta aşkta şansı kapalı
olanlar için bir nevi hac yeri burası. Heykelin arkasındaki duvara, sonsuz aşkı
arayan, romantik ruhlardan gelen mesajların yazılı olduğu post-itler, mektuplar
yapıştırılmış.
Pek çok kişi, Juliet’e aşk hayatları
hakkında yakınan, tavsiye isteyen mektuplar gönderiyor. Binanın ikinci katındaki
gönüllü bir Juliet grubu da onlara cevap yazıyor. Bu aynı zamanda 2010 yılı
yapımı Aşk Mektupları (Letters to Juliet)
adlı bir filme de konu olmuş. Mektup yazmadım, keşke yazsaydım, diyorsanız boş
yere üzülmeyin; sırf bunun için bilgisayarlar var, oturup yazabilirsiniz. Hatta
üzerinde "Juliet burada yaşıyor, ona yaz" diye yazılı küçük bir posta
kutusu bile koymuşlar. Kısacası aşk beyannamesi kaleme almak için en doğru
adres burası.
Juliet’in evi olur da Romeo’nun
olmaz mı? Sözde evi Casa di Romeo’yu aramaya başlıyorum. Kime sorsam Juliet’in
evini söylüyor. Haritada belirtilmiş olsa da Romeo’nun evini bilen bir Allah’ın
kulu yok. Epeyce aradıktan sonra buluyorum. Ne yazık ki kapalı. Açılacağı da
yok. Kapısını bile görmek yeterlidir, diye düşünürseniz Via Arche Scaligere‘ye
gitmeniz gerekir.
Bu
gezide kesin olarak bilinen tek şey: Shakespeare'in eseri için seçtiği şehrin
Verona olduğu. Ancak bu durum gerçek büyüyü bozmuyor. Yıllardır dünyanın her yerinden binlerce turist, yolculuklarına romantik
bir mola verip Juliet’in Evi’ni ziyaret ediyor. Kim bilir belki bir gün sizin
de yolunuz aşk kokan bu eve düşer…
Adres:
Juliet’in Evi (Casa di Giulietta)
Piazzetta Navona, 37121
Verona, İtalya
Yazı Ve Fotoğraf
BENİAN ÇULHAOĞLU