Kudüs’e yolculuk
düşüncem Konya’da tanıştığım ve şehrimizden bir ev satın alan Filistinli Ihab
ve eşi İsrail vatandaşı Ora’ya tapu sürecinde tercümanlık vesilesiyle
yardımlarım neticesinde oluşan muhabbetimiz ve akabinde
kurulan kadim bir dostluğun koklerini salacak gönülden gelen bir davete icabet
ile gerçekleşti.
Antalya’dan yaklaşık bir saatlik bir
yolculuktan sonra Tel Aviv Ben Gurion Havalimanına iniyoruz ve bizi karşılayan
dostlarımızın aracı ile yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra Yafa’ya
geliyoruz. Denize nazır evlerine gidiyoruz. Tertemiz, sakin ve oldukça huzurlu
görünen bir şehir.
Artık heyecanla ziyaret edeceğimiz yerlerin
planını yapıyoruz. Bayram sabahı Yafa’da bulunan Osmanlı eseri Mahmudiye
Camiinde Bayram namazımızı eda ediyoruz. Aile bayramlaşmalarının ardından Mescid-i Aksaya gitme
vakti…
Kudüs Hakkında Bilgiler
Kudüs’ü anlatmak zor. Ama dilim döndüğünce
anlatmaya çalışacağım. Kudüs, Ortadoğu’nun batısında, Akdeniz’in doğu
sahillerinin 40 kilometre uzağında bulunan, tarihi boyunca 50’den fazla kez el
değiştirmiş, uzun yıllar Osmanlı Devletinin himayesinde kalmış, İslam, Yahudilik
ve Hıristiyanlık için de kutsal olan bir belde.
Kudüs, 610 yılında biz Müslümanların ilk
kıblesi olmuş. Kuran’a göre Peygamber efendimiz (SAV) 10 yıl sonra Miraç’a bu
şehirden çıkmış. Yahudiler için önemi, Tevrat’a göre Hz. Davud’un bu şehri
Büyük İsrail Devleti için inşa etmiş olması. Hıristiyanların kutsal kabul etme
sebebi ise İncil’e göre Hz İsa’nın Kudüs’te çarmıha gerilmesi.
İlk İzlenimler
Yafa’dan yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk
sonrası Kudüs’e ulaşıyoruz. Bayram dolayısıyla çok kalabalık yok. Bizim adımıza
oldukça güzel. Anlattıklarına göre normalde son derece kalabalık bir yermiş.
Mescid-i Aksa’ya bir an önce gitmek üzere dar
sokaklara dalıyoruz. Bu daracık sokaklarda yolunuzu kaybetmeniz çok kolay! Neyse ki yanımızda yol yordam
bilen dostlarımız var.
Evlerin mimarileri oldukça hoş. Açık tonlu
taş evler Orta Doğu’da olduğumuzu hissettiriyor. Sağlı sollu dükkanlar var ama
Bayram dolayısıyla çoğu kapalı.
Sonunda Kudüs’ün surları gözüküyor. Eski şehri çevreleyen bu
surlar 16. yüzyılda Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman
tarafından yaptırılmış.
Surlar eski Kudüs’ün çevresinde 4 kilometrelik
bir uzunluğa sahip. Ortalama 12 metre yüksekliğindeki duvarlarda sık sık
gözetleme kuleleri görebiliyorsunuz.
Tabi bu surların içerisine ulaşmak için
yapılmış kapılar da var. İlk olarak karşımıza Yeni Kapı çıkıyor.
Adından anlayacağınız üzere burası Kudüs’te
yapılan son kapı, yani en yenisi. Sultan 2. Abdülhamit tarafından 1887 yılında
yaptırılmış. Kapı eski şehrin kuzeybatısındaki Hıristiyan Mahallesi’ne
açılıyor.
Yafa Kapısı yine Osmanlı zamanından kalma, bu
şehrin sekiz kapısından biri. 17. yüzyılda Yafa Limanı’ndan gelen yolun sonu
burada bitiyormuş.
Günümüzde en aktif olarak kullanılan kapı
burası, girişi de oldukça heybetli. İnsan kendini büyülü bir dünyaya giriyormuş
gibi hissediyor. Sanki Osmanlı zamanına dönmüşüz hissi veriyor!
Kubbet-üs-Sahra
Çoğu zaman Mescid-i Aksa ile karıştırıldığını
düşündüğüm Kubbet-üs-Sahra bu şehirde gezdiğim ilk nokta oluyor.
Kubbet-üs-Sahra bu şehrin simgesi denebilir. Kudüs adına bir fotoğraf
görüyorsanız içinde bu yapı kesin var. Öylesine güzel ve etkileyici bir
mimarisi var ki ilk gördüğünüz andan itibaren adeta kutsal bir açık hava müzesi.
Kubbet-üs-Sahra, 687 ve 691 yılları arasında
Emevi Halifesi Adbülmelik tarafından, tarihi milattan öncesine dayanan
Tapınak Tepesi’nin üzerine inşa edilmiş. Yapıldığı tarihten sonraki Kudüs
kuşatmalarında her dönem farklı anlamlar yüklenip çeşitli revizyonlar geçirse
de günümüzdeki mimariye, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı’nın Kudüs’ü
topraklarına katmasıyla ulaşmış.
Bu tarihten sonra yapı çokça zarar görürken
sırasıyla Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Abdülhamit tarafından büyük çapta tamir
ettirilmiş. Son olarak bölgede 20. yüzyılda da yaşanan savaşlar ve 1927
Filistin Depremi ile tekrar zarar görüp yine aynı yüzyıl içerisinde Türkiye,
Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin çabalarıyla son halini almış.
Kubbet-üs-Sahra
İç Bölümü
Yapının manevi önemi ise, tam bu noktada
havada durduğuna inanılan Hacer-i Muallak üzerinden Hz. Muhammed’in (SAV)
Mirac’a yükselmesi. Hacer-i Muallak, Yahudi ve Hıristiyan kitaplarında da
yer bulan kutsal bir kaya olarak anılıyormuş.
Teknik olarak bakarsak Kubbet-üs Sahra,
İslam mimarisinin bilinen en karakteristik örneklerinden birisi. Devasa
kubbesi ve çinilerle kaplı duvarları, yapının mühendislik açıdan da gelişmiş
özelliklerini temsil etmekte. Duvarlardaki çinilerin Kanuni Sultan
Süleyman tarafından özel olarak verildiği bilinen önemli özelliklerden biri.
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi ve Kabe ile
beraber İslam’ın kabul ettiği üç kutsal bölgeden biri. Müslümanlar
için en önemli özelliği buranın İslam’ın ilk Kıble’si olması. Hicret’in ilk
yılında Müslümanlar 16 ay boyunca buraya yönelerek namaz kılmışlar.
Arapça’da en uzak anlamına gelen
“el-aksa” kelimesinden gelen ismi, Kabe’ye olan uzaklığına ve Mekke’ye en uzak
mescid olmasına itafen konulmuş. Kur’an daki İsra Suresinin 1. ayetinde de aynı
şekilde yer buluyor.
Mescid-i Aksa’nın ilk olarak ne zaman
yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Peygamberimizin hadislerinden ulaşılan sonuca
göre, Kabe’den 40 yıl sonra inşa edilmiş ve İslam’ın ikinci ibadet noktası
olmuş.
Kudüs’ün geçirdiği güçlü
depremlerden Mescid-i Aksa da birçok kez zarar görmüş ve restore edilmiş.
Yüzyıllarca Osmanlı egemenliğindeki mescid, günümüzde Filistin, Ürdün ve
İsrail devletlerinin arasında ciddi bir siyasi anlaşmazlığın ortasında bulunuyor.
İslam’ın ortaya çıktığı yıllardaki Arap
ve Afrika kültürünün izlerini kolayca görebiliyorsunuz. Üzerine Osmanlı
zamanından kalma detayları da ekleyin işte size güzeller güzeli bir mabed.
Mescid’i Aksa’nın iç yapısı da dışı kadar
etkileyici. Alışık olduğumuz geniş kubbeli cami anlayışından uzak, devasa
sütunlar ile güçlendirilmiş muazzam bir alan. Tavandaki işlemeler ve çiniler
mükemmel bir uyum içinde.
Mescid-i Aksa’yı Ziyaret
Şartları
Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs-Sahra’yı
ziyaret edecekler için de birkaç not var. Kudüs eski şehrinin güneydoğusunda
kalan bu bölgeyi sadece Müslümanlar ziyaret edebiliyor. Avluya çıkan
kapıların başında duran İsrailli askerler kimlik kontrolü yapıp, Müslüman
olduğunuzu kanıtlamanızı isteyebiliyor.
Kutsal Kabir Kilisesi
Ortodoks’lar tarafından Yeniden Diriliş
Kilisesi olarak da adlandırılan Kutsal Kabir Kilisesi, Kudüs’ün Hıristiyanlar
için en önemli noktası. Yapı 4. yüzyılda inşa edilmiş.
Kilisenin, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği
tepede olduğuna inanılması nedeniyle Hıristiyanlar için oldukça saygıdeğer bir
nokta. Ayrıca Hz İsa’nın kabrinin burada olduğu ve burada yeniden dirileceğine
inanılıyormuş. Tüm bunlar kiliseyi Hıristiyanlar için bir Hac noktasına
taşımış.
Yahudi Mahallesi
Yahudi Mahallesi Kudüs eski şehrinin en
modern gözüken noktası. Geniş meydanlar, kaliteli butik dükkanlar ve
palmiyeleri ile hoş bir görünümü var.
Mahalledeki geniş meydanlardan birinde Batı
Cardo’nun kalıntıları da sergileniyor. Bu kalıntılar Roma dönemindeki önemli
bir ticaret yoluna ait. Herhangi bir kontrol olmadan kalıntıların yanına gidip
inceleyebiliyorsunuz.
Ağlama Duvarı
Orijinal adı ile Western Wall yani Batı
Duvarı, ülkemizdeki bilinir ismiyle Ağlama Duvarı, Kudüs’ün en önemli
noktalarından biri. Yahudiler için kutsal olan bu duvar devasa taşları ile
yüzeyden tam 18 metre yüksekliğinde.
Aslında bu duvar Yahudilerin kutsal kabul
ettiği Büyük Tapınak’ın günümüze
ulaşabilmiş batı duvarı oluyor.
Duvar yüzyıllar boyunca Yahudilerin geçmiş
kötü anılarını hatırlayıp, güçlü bir Yahudi devleti kurma istekleri
konusundaki hayal, dua ve
gözyaşlarına şahit olduğu için Ağlama Duvarı ismini almış.
Yahudilerin inancına göre bu duvar yıkılmayacak ve Allah batı duvarını
hiç terk etmeyecekmiş.
Duvarın hemen altındaki bölüm ibadet edenler
için ayrılmış durumda. Ben kimse olmadığı için özgürce gezdim tabii ama
normalde uzaktan izlemeneniz gerekebilir.
Kudüs’ün Tünelleri
Bu şehrin yer altındaki dünyasından söz
etmiştim. Şimdi sırada Ağlama
Duvarı’nın tünellerinde!
Ağlama Duvarı’nı karşınıza aldığınızda arka
sol çaprazınızda tünel yazısı ve tabelasını göreceksiniz.
Müslüman Mahallesi
Meydanın kuzey ucu Müslüman Mahallesi’nin bir
parçası oluyor. Burada sevimli bir cami ve dini eğitim veren bir okul var.
Sokakta simide benzer bir şeyler
satılıyor, Arapça tabelalar ise dikkat çekici.
Aslanlı Kapı
Şimdi rotamda Zeytindağı var. Buraya ulaşmak
için Lion’s Gate yani Aslanlı Kapısı’ndan Doğu Kudüs’e geçiyorum. Aslanlı Kapı,
Kudüs eski şehrinin en güzel kapılarından
biri.
Kapıdan dışarı çıktığınızda arkanıza bakmayı
unutmayın. Kaleyi andıran üst detayları ve üzerindeki karşılıklı aslan figürleri hoş bir manzara sunuyor.
Doğu Kudüs ve Batı Şeria
Buradan sonrası haritada teknik olarak Doğu Kudüs ve Batı Şeria olarak geçiyor. Fakat
söylediğim gibi İsrail kontrolü altında ve herhangi bir geçiş bulunmuyor, aynen
devam ediyorsunuz.
Batı Duvarı’nın Tünelleri
Batı
Duvarı’nın Tünellerinde
Ardından batı duvarına paralel şekilde
tünellerden ilerliyoruz. İki kişinin yan yana geçemeyeceği tüneller ile çeşitli
noktalara ulaşıyoruz. Eski su galerisi ve üzerinden geçen köprünün
kalıntılarını bu tünellerde görebiliyorsunuz.
Buraları gezmek 3 günümüzü aldı. Konaklamamız
yine Yafa’da. Günübirlik gidip geliyoruz.
Ölü Deniz (Lut Gölü)
Müslümanlar tarafından Hz. Lût’a izâfeten Lut
gölü / Lut denizi adıyla, Batılılar arasında da içinde ve kıyılarında canlı
yaşamadığından (sadece gölü besleyen Ürdün / Şeria nehrinin ağzında yosun gibi
bazı yeşillikler görülüyor) ve hakkındaki ölümcül efsanelerden dolayı
“Ölüdeniz” anlamına gelen adlarla tanınıyor. Kitâb-ı
Mukaddes ile çeşitli Grek, Roma, Bizans ve Arap coğrafyacı, tarihçi ve
seyyahlarının eserlerinde coğrafî-tarihî konumuna ve fizikî özelliklerine göre
Doğu denizi, Araba (Vâdilaraba) denizi, Sodom ve Gomore denizi, Sogar denizi,
Altüst Olmuş göl, Tuz denizi, Zift denizi, Fena Kokulu göl ve Ölüdeniz
manalarındaki çeşitli adlarla anılmıştır.
Yazı Ve Fotoğraf
Sami ÇAVUŞOĞLU