PARİS PİCASSO MÜZESİ’Nİ GEZİYORUZ!

Bir şehre ya da kasabaya vardığımda “Ölmeden önce mutlaka görmem gerek” diyebileceğim yerleri öncelikle görmeye çalışırım. Bu yüzden Paris’e gelir gelmez ilk olarak Picasso Müzesi (Musée National Picasso-Paris)’ne gittim.

Giriş ücreti 14 €’yu ödeyip XX. yüzyılın en önemli ressamlarından biri olan Picasso’nun hayatına doğru bir yolculuğa çıktım…

Müze binası Paris’in en eski semtlerinden biri olan Marais bölgesindeki Hotel Salé’de yer alıyor. Defalarca el değiştiren bina bir dönem Venedik Elçiliği, bir dönem de okul olarak kullanılmış. Fransız yazar Balzac da burada eğitim görmüş.

Broşüre bakılırsa müze 5.000'den fazla eser, 200.000 arşiv öğesi içeriyor. Picasso'ya ait en büyük koleksiyon olarak biliniyor. Sanatçının resim, seramik, heykel, gravür, pentür çalışmalarını görmek, yaratıcı sürecine tanık olmak heyecan verici.

Aynı zamanda Picasso’nun özel koleksiyonunda yer alan Cezanne, Degas, Matisse gibi dünyaca ünlü sanatçılara ait eserleri de görebilirsiniz.

  Picasso, Kübizm akımının öncüsüdür. Yaşarken adına filmler yapılan, kitaplar yazılan, müze açılan nadir ve şanslı, aynı zamanda tarihin en üretken sanatçısı olarak bilinir. Bir dönem ısınmak için resimlerini yakmasına rağmen pek çok eseri günümüze ulaşmıştır.

Hayatı boyunca 50.000’den fazla sanat eserine imza attığı söylenen Pablo Picasso, kendisini “kendi eserlerinin en büyük koleksiyoneri” olarak nitelendirirmiş. 

Picasso, 1881 yılında İspanya'nın Malaga şehrinde doğdu. Asıl adı Pablo Ruiz Picasso’dur. Babası José Ruiz Blasco resim öğretmeniydi. Oğlunun yeteneğini küçük yaşlarda keşfetti. Resim sanatı konusunda onu eğitmeye başladı. 13 yaşına geldiğinde artık babasından çok daha iyi resim yapıyordu. José Ruiz Blasco bu sebepten dolayı resim yapmayı bıraktı.

Picasso, 1895'te Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren annesinin soyadı olan “Picasso”yu kullanmaya başladı. 15 yaşında “İlk Cemaat” adlı yağlı boya tablosu ile Barselona'daki bir sergide yer aldı. Bir yıl sonra “Bilim ve Yardımseverlik,” adlı tablosu Malaga'da bir yarışma kazandı. 19 yaşında ilk kişisel sergisini açtı.

Klasik tarzda yapılmış eserleri sıkıcı buluyordu. 1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre parasızlık içinde hayatını sürdürdü. Paris, yeni insanlar tanımasında ve vizyonunu geliştirmesinde etkili oldu.

Yeri gelmişken Picasso’nun sanat hayatındaki dönemlerden de kısaca bahsetmem gerekecek. Bir gün müzeyi gezerseniz bu dönemlerin izlerine yakından tanık olursunuz.

MAVİ DÖNEM (1901-1904): Bu dönemde sanatçının mavi tonların hâkim olduğu hüzünlü sahneleri betimleyen biraz iç karartıcı resimler yaptığını görürüz.

            GÜL DÖNEMİ (1904-1906): 1904'ten itibaren Picasso'nun tarzı değişir, eserlerinde daha fazla renge rastlarız, özellikle de gülün tonlarına. Bu yüzden bu yıllara “Gül Dönemi” denir. Resimleri kasvetli, iç karartıcı olsa da daha parlak renklerle çalışmıştır. Eserlerinde daha çok Paris toplumunun dışlananları olarak gördüğü sirk sanatçıları yer alır.

AFRİKA ETKİSİ (1907-1909): 1907'de Picasso, Afrika heykelleri ve şekillerinden etkilenir. Bu dönemde yaptığı resimlerde, heykellerde ve seramik çalışmalarında Afrika sanatının etkisi oldukça belirgindir. Öncüsü olduğu Kübizm Akımı’na ilham kaynağı olduğu iddia edilmektedir.

KÜBİZM AKIMI: (1907-1914) Picasso Kübizm Akımı’nın öncüsü olarak kabul edilir. Bu dönemde kübist resimler yapar. Bunlar daha çok geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş ya da geometrik şekillere bölünmüş resimlerdir.

KLASİKLİĞE DÖNÜŞ (1918-1936): Geleneksel tarza döndüğü yıllardır.

SİYASİ (1937-1945): Guernica'nın bombalanmasını tasvir eden bir duvar resmi de dâhil olmak üzere çalışmalarının politikleştiği dönemdir.

1911 yılında Leonardo Da Vinci’ye ait Mona Lisa eserini, Floransa’ya kaçırmakla suçlanır. Ancak iddialar hiçbir zaman kanıtlanamaz.

Picasso, aynı zamanda çalkantılı ilişkileri ile de tanınır. Yıllar boyunca birkaç karısı ve birçok sevgilisi olur. Asla bir kadına sadık kalmaz. En çok bilinenleri, sıklıkla resimlerini yaptığı Olga Khokhlova, Marie-Thérèse Walter, Dora Maar ve Françoise Gilot'tur. Olga, Marie-Therese ve Françoise'den çocukları vardır. Son 20 yılını gerçekten mutlu olduğu söylenen eşi Jacqueline Roque ile geçirir. 1973'te 92 yaşında vefat eder.

Picasso’nun çizimleri basit olduğu kadar eğlendirici.  İnsanı mutlu ediyor. Eminim ilk yıllarındaki gibi resim yapsaydı bugünlere asla gelemezdi. Onu unutulmaz kılan bu sıra dışı resimleri.

Çılgın ressamın eserleri görmekle bitmez. O kadar çok ki dünyanın pek çok yerinde rastlamanız mümkün. Böyle bir koleksiyonu gördüğüm, büyük ustanın sanatsal yaşamına tanık olduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyor, resim yapma arzum tavan yapmış, kalbim Picasso aşkı ile dolu halde müzeden ayrılıyorum…

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
BENİAN ÇULHAOĞLU