PARILDAYAN SARAY TEKFUR SARAYI MÜZESİ

Tarihi yarımadada Edirnekapı ile Eğrikapı arasında yer alan Tekfur Sarayı, İstanbul’daki Bizans saray mimarisinin günümüze ulaşmış tek örnek anıtsal yapısıdır. İBB tarafından haziran ayı içinde düzenlenen Carft Week (Zanaat Haftası) etkinliği kapsamında Tekfur Sarayı Müzesi kapılarını açtı. İmparator Theodosius kara surlarına bitişik olarak inşa edilen Blaherne saray kompleksinin ayakta kalan tek yapısı olan saray, bundan sonra artık müze vazifesi görecek.

 

Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisi karşısından surları solunuza alıp Hoca Çakır Caddesi üzerinden yürüyerek beş dakikalık bir mesafeden Parıldayan Saray’a ulaşabilirsiniz. Parıldayan Saray denmesinin sebebi; imparatorların dinlenmek için kullandıkları Tekfur Sarayı’nın pencere kemerlerindeki süs çömleklerine yansıyan güneş ışınlarının oluşturduğu parlaklıktan dolayı “Parıldayan Saray” denmiştir. Tarih boyunca birçok farklı amaçlarla kullanılan yapı, saray, dinlenme ikametgâhı, yabancıların Osmanlı padişahlarına hediye ettikleri egzotik hayvanların barınağı, en önemlisi de çini ve cam atölyesi, mumhane, çömlekhane, bir dönem de Musevi çocuklar için yetimhane olarak hizmet etmiştir.

 

Müzenin oluşturulmasında çok büyük emekleri bulunan Arkeolog Prof. Dr. Sümer Atasoy Hocamıza göre; Tekfur Sarayı’nın tam olarak tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmese de araştırmacıların ortak görüşü yapının 11. ve 13. yüzyıllar arasına tarihlendiğidir. Uzun yıllar kaderine terkedilmiş bu süreçte yapının önemli bölümleri yok olmuş bu muhteşem yapıdan geriye sadece bugün müze olarak açılan kısım ulaşabilmiştir. Tekfur Sarayı, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 15 yıllık çalışmaları sonucunda bu muhteşem yapının restorasyonu tamamlanarak müze haline getirilmiştir.

 

İlk girişte sizi sur duvarları arasında etkileyici geniş bir avlu karşılıyor. 2000 metre açık 1000 metre kapalı alana sahip olan Saray, zemin katta sağdan başlayan gezi rotası ile ilk olarak Saray’ın tarihçesi görsellerle desteklenerek interaktif uygulamalarla İngilizce, Türkçe detaylı olarak anlatılıyor.

 

Sonrasında Prof. Dr. Filiz Yenişehirli Hocamız tarafından yürütülen kazılarda ortaya çıkartılan iki adet çini fırınından birisi hologram ile canlandırma yapılarak fırın yapısı ve çini yapım aşamaları son derece anlaşılır şekilde dönemsel özellikleriyle birlikte ziyaretçilere gösteriliyor.

Zemin katın son bölümde ise yine çağdaş müzecilik teknolojilerinin kullanıldığı aktarım teknikleriyle kazılar, çini fırın kazıları, Tekfur Sarayı restorasyon aşamaları, mozaik ve sütun kalıntıları hakkında verilen bilgiler size yapıyı ve 15 yıllık sürecin bütün yönlerini tüm detaylarıyla anlatıyor.

 

Müzenin birinci katında Tekfur Sarayı Cam Atölyesi’nde üretilmiş kazılardan çıkan örneklerin sergilendiği vitrin ve interaktif dijital ekranlarda da dönemsel üretim fırınlarının simülasyonlarını izleyebiliyorsunuz. Tekfur Sarayı fırınlarında üretilen çömlek ve pota örneklerinin sergilendiği vitrinler, yine ekran uygulamaları ile desteklenmiş.

 

Ziyaretçilerin ilgi odağında ise; sergi katının sonunda bulunan normal duvar boyutlarında tasarlanıp Bizans Dönemi Tekfur Sarayı’ndaki günlük yaşamı anlatan dijital büyük ekranlar yer almakta. Osmanlı Dönemi’nde Tekfur Sarayı günlük yaşamından objelerin yanı sıra yine ziyaretçilerin ilgisini çeken kiosk uygulaması, Tekfur Sarayı ve çevresindeki 165 tarihi ve dini yapının drone ile çekilmiş görüntüleri ve yakın plan görüntüleri dokunmatik ekranla ziyaretçilere ulaştırılıyor. Kariye, Anemas Zindanları, İvazağa Cami, Mihrimah Sultan Cami gibi yapılar bunlardan bazıları…

 

Ayrıca ziyaretçilerin keyifli zaman geçirebilecekleri bir odak noktası oluşturulmuş. Kazılarda ortaya çıkarılan buluntuların bir kısmının sergilendiği cam yürüme yolundan girilen bu kısımda Tekfur Sarayı’na bitişik olan Sur Kulesi içinde konuşlandırılan dokunmatik ekranla, müze ziyaretçileri interaktif bir şekilde Tekfur Sarayı’nda üretilen çinilere ait desenlerden istediğini seçerek bir küp üzerine projeksiyon tekniği ile yansıtabiliyor. Bu da ziyaretçilere ayrı bir keyif yaşatıyor. Müzenin bu kısmı ziyaretçilerin kendilerini özellikle sosyal medyada ifade ettikleri yeni özel bir alan…

 

Tekfur Sarayı’nda bir kattan diğerine mekâna uygun zarif ahşap merdivenlerden çıkarak ulaşıyorsunuz. Sarayın 2. katında Tekfur Sarayı fırınlarında üretilen Eyüp Çömlekleri, Kütahya Çanakkale Seramikleri, ithal porselenler, Eser-i İstanbul ve Yıldız porselenlerinin anlatıldığı vitrinler modern sergileme teknikleriyle dizayn edilmiş…

 

Tekfur Sarayında çini yapımı, çini fırınları ve atölye malzemeleri, Tekfur Çinileri üzerinde kullanılan motifler sergilenmekte olup ayrıca Tekfur Çinilerinin Türkiye ve yurt dışında bulunan örnekleri ile saray atölyelerinde üretilmiş çinilerin Türkiye ve yurtdışındaki tarihi eserlerdeki örnekliklerinin replikaları, kiosk ve duvar dijital ekran uygulamaları mevcuttur.

 

Türkiye/Tekfur Sarayı Üretimi Çinilerin Yer Aldığı Bazı Tarihi Yapılar

Ağalar Cami; Topkapı Sarayı’nın üçüncü avlusunda, Ağalar Cami’nin yanında yer alan mekân duvarları, Mehmed Ağa Cami; 16. yüzyılda yaptırılan caminin içi, 16. yüzyıl İznik ve Kütahya ve 18. yüzyıl Tekfur Sarayı çinileriyle kaplıdır. Topkapı Sarayı Harem Cami; Sultan III. Ahmed tarafından yaptırılan caminin tüm duvarlarında mevcuttur.

Cezerî Kasım Paşa Cami; Eyüp’te, 1515 yılında Cezerî Kasım Paşa tarafından yaptırılan yapının içi, 18. yüzyıl Tekfur Sarayı çini atölyesinde üretilmiş çinilerle kaplıdır. İç mekânın güney cephesinde, pencere üstünde sivri kemerli bir çini panoda Kâbe betimlenmiştir.

Hekimoğlu Ali Paşa Cami; 1734-35 yılında yaptırılan ve Osmanlı mimarisindeki Barok mimari eğilimlerin öncülerinden biri olan caminin içi Tekfur Sarayı çini atölyelerinde üretilen kaliteli çinilerle kaplanmıştır. Çini bezemenin en önemli ögesi, Kâbe’yi gösteren panodur. İznik’ten gelen bir çini ustası tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Osmanlı resim sanatında 18. yüzyılda görülmeye başlayan üç boyutlu resimsel anlayış ve perspektif tasarım panoda yer almaktadır. Kâbe tasvirli pano, 1 m x 1 m boyutunda 16 çini karodan oluşur. Bu çini pano, Tekfur Saray üretiminin son Kâbe tasvirlerindendir.

Kandilli Cami; 1632’de yapılan caminin mihrap kısmında yer alan çiniler Tekfur üretimidir. Sultan III. Ahmed Çeşmesi; 1728 yılında yaptırılan ve Topkapı Sarayı'nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında Türk Rokoko tarzının en güzel örneklerinden olan Sultanahmet de bulunan çeşmede Tekfur üretimi çiniler yer almaktadır. Ayasofya Müzesi: Sultan I. Mahmud Kütüphanesi’nde kullanılan çiniler, Tekfur atölyelerinde üretilmiş en güzel örneklerdendir.

 

 

Yurt Dışı /Tekfur Sarayı Üretimi Çinilerin Yer Aldığı Bazı Tarihi Yapılar 

Louvre Müzesi’nde Tekfur Sarayı üretimi çini pano, Victoria & Albert Museum’da Fuat Paşa Yalısı’ndan sökülen Çini Şömine/Ocak, (Bu eserlerin tekrar ülkemize getirilmesi konusunda Dışişleri Bakanlığımız ve Kültür Bakanlığımızın çalışmalar yaptığı biliniyor), Mısır da Fakahani Cami (Mosque of Al-Fakahani, Kahire, Mısır), Sabil Kuttab Ali Bey Al Dumyati (Kahire), Kırım Bahçesaray Sarayı Han Mahfili, Sabil Kuttab Mahmud I (Sultan 1. Mahmud Küttabı, Kahire), Tekfur üretimi çinilerin süslediği yapıları ve mevcut durumlarını görmeniz mümkün…

 

Bunun yanında Tekfur çinilerinin özellikleri ve örnekleri, replikalar sergilenmekte olup sergileme katı sonunda duvara Tekfur çinileriyle yazılmış ayetler projeksiyonlarla yansıtılıp farklı bir çalışma ile ziyaretçilere sıra dışı bir atmosfer oluşturulmuş… Sarayın üst katında çok özel küçük bir şapel mevcut, efsaneye göre burada Meryem Ana’nın peçesinin bulunduğuna dair söylenceler var. Bir diğer Tekfur Sarayı ile birlikte anılan söylence ise Kaşıkçı Elması’nın burada bulunmuş olması… Her iki söylencenin de bilimsel olarak bir karşılığı olmadığını Sümer Atasoy hocamızdan dinlemiştik. Lakin günümüz müzeciliğinde hikâyesi olan yapılar, objeler, mekânlar ziyaretçilerin ilgisini daha çok çekiyor, bundan da istifade etmek gerekir diye düşünüyorum.

 

Müze vitrinlerindeki ekranlarda içerikler 2D-3D animasyon teknikleri ile ziyaretçilere detaylı bilgiler vermekte. Müzede çocuklar için hazırlanan iki ayrı oyunda, çinilerin boyanması ve parçaların birleştirmesi (puzzle) sağlanıyor, bu müzenin bir anlamda tematik olarak eğitici ve öğretici misyonunu da ortaya koyuyor.

 

Uygulamaların mobil telefonlarla eş zamanlı kullanımına imkân veren engelli dostu uygulamalar ile müzede, çağdaş müzecilik teknolojilerinin tarih anlatımında kullanılmasıyla sıra dışı başarılı tasarımlar ortaya koymaktadır. Her türlü ziyaretçi profiline uygun olarak tasarlanan müzede engelli ve yaşlı ziyaretçilere yönelik bina dışından yapıya zarar vermeden inşa edilmiş bir asansör mevcut. Müzenin eşsiz bir terası var, kara surları üzerinden baktığınızda sol tarafınızda Haliç Bölgesi, sağ tarafınızda boğaza kadar uzanan tarihi yarımada ve İstanbul manzarası gerçekten muhteşem…

 Açıldığı günden beri ziyaretçi sayısı artan müzenin; yeni oluşturulacak kara surları, Kariye Müzesi, Tekfur Sarayı, Anemas Zindanı destinasyonundan çok daha önemli bir konuma gelerek İstanbul’un kültürel mirası içinde eşsiz bir yere sahip olacağı kanaatindeyim.

Müze turunu tamamlayan ziyaretçiler, müzenin avlusundaki mağazadan tematik kitaplar ve hediyelik eşyalar alıp müzenin kafesinde demli bir çay ile tarihin içinde yorgunluklarını atabilirler.

 

Tekfurda dijital dünyadan 8.500 yıllık İstanbul tarihinin önemli bir dönemine tanık olmayı istemez misiniz? Yerli ve yabancı tüm tarih ve kültür dostlarını bu insanlık mirası müzeyi görmeye davet ediyorum. Fatih ilçesi Edirnekapı semtinde bulunan ve her yerden kolayca ulaşabileceğiniz Parıldayan Saray “Tekfur Sarayı Müzesi” haftanın her günü 09.00-18.00 saatleri arasında açık ve sizleri bekliyor. Keyifli geziler…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Ali Sami Palaz