Ötzi - Buzelların Sakladığı Miras

Ötzi’nin romatizma sorunları olduğu belirtildiğinden o dövmelerin aslında akupunktur noktalarını işaretlemek için yapıldığı teorileri ortaya atılmış. Bu da o çağlarda akupunktur tekniklerinin bilindiğinin ve kullanıldığının anlaşılması adına mumyayı ayrı bir öneme sahip kılıyor.

Geride bıraktığımız Ağustos ayı içerisinde, her sene yaptığım gibi bavulumu hazırlayarak tatile çıktım. 24 gün süren bu seferki yolculuğumda rotam yine daha önce gitme imkânı bulamadığım farklı ülkelerdeki farklı şehirleri barındırıyordu. Bu şehirlerin arasındaki en önemli durağım İngiliz edebiyatçı William Shakespeare’nin ölümsüz eseri Romeo ve Juliet’in unutulmaz aşk hikâyesine ev sahipliği yapan, Ortaçağ’ın en görkemli şehirlerinden biri olan Kuzey İtalya’da bulunan Verona şehri oldu. Verona intibalarını başka bir yazıya bırakarak, bugün siz değerli okurlara Verona üzerinden kolaylıkla ulaşılabilen Bolzano (Almanca ismi: Bozen)’ya günübirlik gerçekleştirdiğim seyahatten ve bu şehirde bulunan orijinal bir müzeden bahsetmek istiyorum.

Bolzano, İtalya’nın en kuzeyinde Avusturya sınırına yakın bir noktada Güney Tirol olarak bilinen bir bölgede yer alıyor ve bu bölgenin başkenti. Bölge, 1918’e kadar Avusturya'daki Tirol eyaletine aitmiş ancak Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda savaş tazminatı olarak Avusturya’dan alınarak İtalya’ya verilmiş. Bu nedenle nüfusun çok büyük bölümü Alman kökenlidir ve anadilleri Almancadır. Bu, o kadar belirgin ki her yerde İtalyan bayrağı dalgalanıyor olmasına rağmen gerek mimaride gerek lokantalarda gerekse insanların genel hal ve tavırlarında Cermen ekolünü rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Özellikle Verona ziyaretimden sonra İtalyan kültürüne kıyasla bu belirgin farkın beni oldukça şaşırttığını ifade etmeliyim; o kadar ki, bir an için Avusturya’da bulunduğumu düşünmedim değil. Bu bölgenin zihinlerinizde daha iyi şekillenmesi için buraya en yakın Avusturya şehri olan kış sporları merkezi Innsbruck’un sadece 118 kilometre uzaklıkta olduğunu belirtmek isterim. Sokak tabelaları, lokantalardaki mönüler, süpermarketteki açıklamalar, tren garındaki yönlendirmeler hem İtalyanca hem Almanca. 

Verona’dan harika dağ ve tabiat manzaraları eşliğinde iki saatlik bir tren yolculuğunun ardından ulaştığım Bolzano’ya gerçekleştirdiğim seyahat bir Cumartesi gününe denk geldiği için dar sokaklarda kurulmuş olan pazarı ve bu pazarda ailecek alışveriş yapan, yemek yiyen ve hatta yer yer şarkılar söyleyen yerel insanları en keyifli halleriyle gözlemleme ve hatta aralarına karışıp onlarla beraber anın tadını çıkarma imkânı buldum. Saat henüz öğleye doğru 11 olmasına rağmen sokaklar çok kalabalık ve renkliydi. Tabii erken saatlerde başlayan bu sürpriz eğlencenin bir de bedeli olacaktı, esas görmek istediğim ve bu yazıyı hazırlamama vesile olan Güney Tirol Arkeoloji Müzesi’ne vardığımda içeri giriş kuyruğunun yandaki caddeye kadar uzanıp devam ettiğini görünce elimde olmadan endişeye kapıldım. Meğerse hafta sonu olduğu için civar şehirlerden ya da yakın bölgelerden sadece müzeye özel sürekli tur otobüsleri gelir gidermiş.

Kuyrukta yaklaşık 35 dakikalık bir bekleyişin ardından müzeye girebildim. Bu müzeyi pek çoklarından farklı kılan şey 5300 yıl önce yaşamış bir adamın Alp Dağları buzulları sayesinde oldukça iyi korunarak günümüze kadar ulaşmış ve artık doğal yollarla mumyalaşmış gerçek bir bedenin sergileniyor olması. Buz Adam Ötzi’yi diğer tüm mumyalardan farklı kılan şey ise ölenlerin iç organları çıkartıldıktan sonra mumyalandıkları halde Ötzi’nin bağırsaklarında son yediği ve sindirilmemiş yemek dahi mevcut bir şekilde doğal yollardan mumyalaşarak günümüze değin ulaşmış olması. Müzeye giriş ücreti 10 Avro ve sadece nakit ödeme yapılabiliyor. Kapıdaki hostes müzeye girişte ziyaretçileri içeriye onarlı gruplar halinde davet ediyor. Müzede farklı dillerde anlatım yapan ve grupları gezdiren bir rehber bulunmuyor. Üç katlı olan müzede mumyanın sergilendiği ikinci kat dışında diğer katlarda duvarlarda İngilizce, Almanca ve İtalyanca olarak resimli açıklamalar bulunuyor. İçeride fotoğraf ya da video çekmek kesinlikle yasak, hatta bu konuda disiplini sağlamakla görevli olan müze çalışanlarını oldukça somurtkan bulduğumu söyleyebilirim. Bu nedenle bu yazıyı destekleyici olması açısından paylaştığım mumya odasına ve mumyanın kendisine ait fotoğraflar,  kaynakları anonim olan ve internet üzerinde küçük bir araştırma ile sıkça görebileceğiniz fotoğraflardan iki tanesidir.

Müzenin birinci katında,  Ötzi bulunduğu zaman beraberindeki balta, sırtındaki oklar ve içine konuldukları geyik derisinden yapılmış olduğu belirtilen sadak, yürümek için destek aldığı sopa gibi aletlerin yanı sıra ayakkabıları, baldırlarını örten dizlikleri, paltosu gibi o dönemde yaşayan bir insanın soğuk hava koşullarında nasıl giyinip yaşadığını ve avlandığını açıkça gözler önüne sererek arkeoloji biliminde yeni bir sayfa açan eşyalar tüm orijinalliği ile sergileniyor. İçeri girmek için beklenen süre düşünüldüğünde bu katta sergilenen eşyaları rahat rahat inceleyebiliyorsunuz. Ötzi’nin kıyafetleri 5300 sene önce o rakımda yaşamış bir insanın nasıl giyindiği hakkında çok iyi ipuçları veriyor. Müzede tuttuğum notlara göre başlığı boz ayı kürkünden, pantolonu ve dizlikleri keçi derisinden, mantosu da hem keçi hem koyun derisi karışımındanmış.

Nasıl olsa bu kata tekrar inerek daha detaylı gezerim düşüncesiyle ve mumyayı bir an evvel görebilme heyecanıyla ikinci kata yöneldim. Ancak bir de ne göreyim, yeni bir kuyruk daha! Nispeten karanlık olan bu katta ziyaretçiler sarmal bir şekilde kuyruk oluşturmuşlar ve sırası gelenin en fazla bir insan başının sığabileceği büyüklükte bir pencereden baktıklarını ve buna en fazla yirmi, yirmi beş saniye kadar zaman ayırdıklarını gözlemliyorum. Bu şekilde bile on beş dakika sonra bana sıra gelebildi.

Ve işte sıra bende… İnsanlık tarihi ve arkeoloji adına gerçekleşmiş en önemli keşiflerden bir tanesi karşımda duruyor. Ötzi, morg olarak nitelendirebileceğimiz soğuk bir odada sergileniyor, mumyanın üzerinde yer alan ince ince buz parçaları görülebiliyor. Mumyanın ayak bileklerinde yer yer dövmeler mevcut. 25 saniye içinde o dövmeleri fark edebilmem mümkün değil ama dersime çalışıp gittiğim için bunları hemen fark edebildim. Dövmeler giydiği kıyafetlerin altında kaldığı için dekorasyon amacıyla yapılmamış. Dövmelerin bulunduğu yer hesaba katıldığında ve otopsi raporlarına göre Ötzi’nin romatizma sorunları olduğu belirtildiğinden o dövmelerin aslında akupunktur noktalarını işaretlemek için yapıldığı teorileri ortaya atılmış. Bu da o çağlarda akupunktur tekniklerinin bilindiğinin ve kullanıldığının anlaşılması adına mumyayı ayrı bir öneme sahip kılıyor.

Bu noktada Ötzi’nin nasıl keşfedilmiş olduğu bilgisini paylaşmak istiyorum sizlerle. Keşfedildiği nokta Avusturya-İtalya sınırındaki Ötztal (Ötz Vadisi) Alpleri olduğu için mumyaya Ötzi adını veriyorlar. Müzenin İtalyan topraklarında kurulmasının sebebi de coğrafi olarak mumyanın dağlarda bulunduğu noktanın İtalya’da kalıyor olması. 1991 senesinde Avusturya-İtalya sınırında dağlarda yürüyüşe çıkan iki maceraperest Avusturyalı zirveye çıkarlarken kullandıkları yoldan farklı bir rota izleyerek geri dönmek istemişler. Bir dere yatağındaki buzların erimekte olduğu bir dönemdelermiş ve bu erime esnasında ortaya çıkmış olan bir karaltı dikkatlerinden kaçmamış. Yakınına gittiklerinde bunun bir ceset olduğunu görüp Avusturya polisine haber vermişler. Birinci Dünya Savaşı esnasında o bölgede çatışmalar olduğu bilindiğinden bunun savaşta ölmüş bir askere ait olabileceği düşünülmüş ilk başta. Olay yerine ekipler geldiğinde bunun 5300 yaşında olduğunu bilemeyeceklerinden ve cesedi çıkartmaya çalışırken biraz aceleci davranmış olmalarından dolayı kalça kemiğinde tahribat meydana gelmesine neden olmuşlar. 

Müzenin son katı olan üçüncü katında paylaşılanlardan öğrendiğime göre Ötzi yaklaşık 30 metre mesafeden okla vurulmuş, ok başı atardamarına isabet etmiş ve kan kaybından ölmüş. Tabii bu uzmanların ve arkeologların yapmış olduğu çalışmaların ardından ortaya atılan en güçlü varsayım.  Yine otopsi raporlarına göre öldüğünde 40 – 45 yaşları arasında olduğu sanılıyor ki o dönem koşullarına göre Ötzi aslında yaşlı bir insanmış. Müzenin bu son katında dünyanın önde gelen uzmanlarının yönlendirmeleriyle yaratılmış Ötzi’nin gerçek boyutlarıyla bir balmumu heykeli yer alıyor ve nihayet burada doyasıya fotoğraf çekmek serbest. 

Yolunuz bir gün doğrudan Bolzano’ya düşmese de İtalya’da Venedik, Verona, Garda Gölü gibi yerlere ya da Avusturya’da Innsbrück şehrine gidecek olursanız buraya muhakkak uğramanızı tavsiye ederim. Her şey bir yana size bu yolculuğunuzda harika bir tabiat manzarası eşlik ediyor olacak.  Bir başka yazıda yeniden görüşebilmek dileğiyle…

Yazı Ve Fotoğraf
Ahmet Saral