
Bugüne kadar gezdiğimiz ülke sayısı kırkı geçti ama bir ülkeye ikinci kez
giderken bile her seyahatten önce ilk kez yurt dışına çıkıyormuş gibi
heyecanlanırız. Zaten insanda bu heyecan ve merak duygusu olmasa evden çıkmaya
bile hevesi olmaz. Orta Asya’daki pek çok ülkeyi görmemize rağmen bugüne kadar
Moğolistan’a yolumuz düşmemişti. Bildiğiniz gibi uzun bir süreden beri
“Türklerin Mirası” adlı bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bendenizin de
fotoğrafçı olarak görev yaptığı bu proje Türk tarihiyle ilgili coğrafyaları
kapsıyor. Projenin diğer bir yönünü de müzeler oluşturuyor. Dolayısıyla çok
geniş bir alanı kapsayan projenin çalışma sahası elliye yakın ülkeden oluşuyor.
İşte bu kapsamda bir zamanlar atalarımızın yaşadığı coğrafyalara gitmenin yanı
sıra şu anda dünyanın farklı şehirlerinde bulunan müzelerde sergilenen Türk
tarihiyle ilgili objeleri de araştırıyoruz. Bu vesileyle 2-17 Eylül 2024
tarihleri arasında Moğolistan’a bir seyahat gerçekleştirdik.
Bu seyahat sırasında tarihî yapıların yanı sıra yolumuz Moğolistan’da genellikle
Kazak azınlıkların yaşadığı Bayan Ölgii eyaletine bağlı Tolbo ilçesine de
düştü. Özellikle geleneksel yurt (çadır) hayatını görmek ve fotoğraflamak için
Tolbo’nun kırsal bölgelerinde hayvancılıkla uğraşan bir Kazak ailenin misafiri
olduk. Sabahtan ikindi vaktine kadar aileyle birlikte yaşadık. Aile dede, nine,
oğul, gelin ve torunlardan oluşuyordu. Burada hayvan sağımı, bakımı, koyun
kesimi, çadır yaşantısı, yemek yapımı gibi günlük işleri fotoğrafladık. Mobil
telefon, televizyon gibi elektronik aletlerin de bulunduğu çadır küçük bir Türk
odası gibi döşenmiş. Güneş panelleriyle üretilen elektrik ise çadırın günlük
ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Çadırın tam ortasında bulunan bir soba odayı
ısıtıyor. Anadolu’nun pek çok köyünde olduğu gibi burada da yakıt olarak kemre
kullanılıyor. Kullanma suyunu çadırın yakınında bulunan göletten, içme suyunu
ise arabayla başka bir kaynaktan getiriyorlar. Tabii her iki suyu da
kullanmadan önce sobanın üzerinde kaynatıyorlar. Yemekleri de sobada
pişiriyorlar. Kazak ailenin yanında geçen saatler benim açımdan Moğolistan
gezimizin en verimli anlarıydı. Burada bir sergi ve albüm çıkarabilecek sayıda
fotoğraf çektim. Tolbo’daki bu obada geçirdiğim saatler benim için unutulmaz
bir hatıra oldu.
Bu küçük
obadaki çekimlerimiz bitince Tolbo ilçesinde kartal eğiten bir Kazak ailenin
evine gittik. Türk kültürünün yanı sıra diğer bazı milletlerce de kartal güçlü
bir varlık olarak kabul edilir. Orta Asya’da ve dünyanın diğer bölgelerinde
kurulmuş birçok medeniyetin dinî ve sosyal hayatında kartal kültürel bir değer,
bir sembol olarak önemli bir yere sahiptir. Türklerin egemenlik ve kuvvet
simgelerinden biri olan kartal Şamanizm’de Gök Tanrı’nın, koruyucu ruhun,
adaletin ve en yüksek ruhları taşıyanın, Göktürk ve Uygurlarda hükümdar ya da
beylerin sembolüdür. Hâkimiyeti, gücü, otoriteyi, iyiliği, hürriyeti,
yiğitliği, koruyucu ruhu, asaleti, güneşi, talih ve bilgeliği temsil eden
kartal aynı zamanda gelecekten haber veren kuş olarak da kabul edilir.
Kartal gerek
Türkler gerekse diğer milletler tarafından tarih boyunca abidevî yapıların
görünür yerlerinde, eşyalarda, kıyafetlerde figür olarak sıkça kullanılmıştır.
Ayrıca çift başlı kartal, Orta Asya Türk devletlerinden beri kültürümüzde
varlığını sürdüren sembolik figürlerden biridir. Güç, nazarlık, totem ve
bilgelik gibi sembolik anlamları da içeren kartal figürü; türbelerden burçlara,
halı, kilim ve kumaşlardan sikkelere kadar pek çok farklı yerde kullanılmıştır.
Temelinde gök ve yer unsurlarının yer aldığı Türk mitolojisinde gökte yer alan
tanrılar, yeryüzünde yaşayan insanlar ve yer altında bulunan kötülüğe meyilli
varlıklar yer almaktadır. Bu unsurlar arasında irtibatı sağlayan kişi ise
şamandır. İşte bundan dolayı şamanlar için kartal oldukça önemli bir simgesel
anlama sahiptir. Bu sebeple şamanlar kartalı sembolize eden elbiseler giyip
kartal tüylerini çadırlarında bulundururlar. Tarih boyunca Türk halkı için de
sembolik anlamlar taşıyan kartal özellikle Yakut Türklerinde soylu boyların
bağlı olduğu hayvanlardan biri olarak kabul edilirdi ve şamanların, yeryüzüne
bir kartal tarafından getirildiğine inanılırdı.
Efsanevi
özelliklerinin yanı sıra kartal hâlen Moğolistan ve Asya’daki diğer Türk ülkelerinde
avcılık amacıyla da eğitiliyor. Eğitilecek olan kartal ilk olarak 5-6 aylıkken
anne kartal yokken yuvadan alınıyor. Sadece bir yavru bulunan yuvaya
dokunulmuyor, genellikle iki yavru bulunan yuvalar tercih ediliyor. Erkeklere
göre daha zeki ve eğitime yatkın oldukları için genellikle dişi kartallar
tercih ediliyor. Tabii bir de dişi kartallar daha hafif oldukları için kolda
taşınmaları kolay oluyor. Erişkin bir dişi kartal 7-8 kg, erkek kartal ise 15
kg ağırlığındadır. Kanatlarını açtığı zaman, kanat uzunluğu yaklaşık olarak 2,5
metreye yakındır. Eve getirilen yavru kartal karanlık bir odaya konuyor ve
eğitici, kartalla birlikte birkaç gün bu odada yaşıyor. Zaman içerisinde
eğiticiye alışan kartal yemek yemeye psikolojik olarak hazır hâle geliyor. Eğitici,
kartala ilk defa yemek verdiği zaman kendisi de aynı yemekten yiyor. Daha sonra
kartala bir isim veriliyor ve eğitimler sırasında sürekli olarak bu isim
kullanılıyor.
Kartal
eğiticisine iyice alıştıktan sonra bir tepeye çıkarılıyor ve uzak bir yerden
adıyla çağrılıyor. Sesi duyan kartal, sahibinin yanına gelirse eğitimin bu
aşaması da tamamlanmış sayılıyor. Bir yavru kartal yuvadan alındıktan sonra
inatçı bir özellik sergilerse o kartal vakit kaybetmeden serbest bırakılıyor ya
da başka bir eğiticiye veriliyor. Avlanma eğitiminden önce kartala, gözlerini
kapatan deri başlık takılıyor. Avdan önce başlık çıkarılıyor ve kartal atın
arkasında sürüklenen vahşi hayvan postuna saldırmayı öğreniyor. Bu eğitimler
sonucunda avını yakalayan kartal, sahibi yanına gelmeden avını yemeye
başlamıyor. Yanına gelen sahibi, kartala bir parça et verince kartal avını
bırakıyor ve verilen eti yemeye başlıyor. Eğitimlerin ikinci yılı biterken
kartal kendi başına avlanıp eve dönmeyi öğreniyor.
Eğitilen bu
kartallar bazen de koyun, keçi, at sürülerini kurt saldırılarından korumak için
kullanılıyor. İyi eğitilmiş bir kartal, Orta Asya bozkırlarında kurtların
saldırısına gerektiği karşılığı verir. Kartalla eğitici arasındaki ilişki
sadece bir avcılık hikâyesi olmayıp bazen 15-20 yıl devam eden bir
beraberliktir. Bir kartal yeterince eğitilmeden uçurulursa sahibini terk
edebilir. Ortalama 50-60 yıl yaşayan kartallar 20 yaşına yani çiftleşme yaşına
geldikleri zaman sahipleri tarafından serbest bırakılıyor. Kartallar sıcak ve güneşli
havalarda uçmayı çok severler. Kartallar daha güvenli olması için yuvalarını
yüksek kayalıkların üzerine kurarlar.
Kartallar diğer
yırtıcı kuşlardan daha iri ve daha güçlüdürler. Göklerin hâkimi olan bu asil
kuşlar, hızlı uçuş ve ani manevra yapabilmeleriyle de bilinirler. İyi birer
avcı olan kartalların gözleri çok keskin görüşe sahiptir. Yüksek irtifalarda
uçarken keskin gözleriyle yeri tarayarak avlarını kolayca tespit edebilirler.
Güçlü pençeleri ve kaslı bacakları sayesinde avlarını kolayca yukarıya
kaldırabilirler. Kilitlenebilen pençeleriyle kendilerinden daha ağır avları
bile uçarak taşıyabilirler. Eğri gagaları sayesinde avlarının etlerini kolayca
parçalarlar.
Kartallar avın
yanı sıra turistlere gösteri yapmak amacıyla da kullanılır.
Moğolistan’da biz de bu kadim Türk geleneğini fotoğraflamak için üç ayrı kartal
eğiticisini ziyaret ettik. İlk gittiğimiz kişi, kartal bugün uçmaz çünkü tok
dedi. İkinci eğitici ise kartalı babasının eğittiğini, şimdi evde olmadığını
söyledi. Daha sonra kartal bana da alışkın, uçurmayı deneyelim dedi. Çiftliğin
yan tarafındaki arazide at üzerinde kartalı uçurmaya çalıştı ama kısa süreli
uçuşlar haricinde çekime değer bir uçuş yaptıramadı. Üçüncü kartal eğiticisi
diğerlerine göre daha profesyonel birine benziyordu. Hafif yağmur çiselemesine
rağmen köyün ilerisindeki tepeye gidelim, ben orada kartalı uçururum dedi.
Eğitici, küçük oğlu ve kartalı alıp arabayla tepenin yamacına ğittik. Çocuk
kartalı tepeye çıkardı ve birkaç deneme sonucunda kartal eğiticisinin çağrısı
üzerine havada süzülerek yanına geldi. Tabii kartal eğiticileri bu gösterileri
belirli bir ücret karşılığında yapıyorlar. Her şeye rağmen bu kartal maceraları
Moğolistan gezimizin unutulmaz anlarındandı.
Yazı Ve Fotoğraf
Ahmet KUŞ