NİĞDE MÜZESİ

Şirin bir İç Anadolu şehrimiz olan Niğde, eski çağlardan günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği etmiş bir kentimizdir. Bir müzeci olarak Niğde’den Paleolitik Dönem’den günümüze uzanan bu kentin tarih ve kültürel serüvenine dair en önemli ünik eserlerin sergilendiği, binlerce yıllık mirasın korunduğu müzeyi görmeden gidemezdik. Niğde gezimizde bize refakat eden araştırmacı yazar dostum Mustafa Eryaman bölge tarihi, kültürü ve yerleşim biçimleri konusuna hâkim ve Niğde Müzesini gezdirmek konusunda bizi teşvik etti. Şehirde bulunma sebebimiz olan Eski Ermeni Kilisesindeki Uluslararası 5. Artquake Resim Sergimizin açılışı sonrası hemen müzeye geçiyoruz. Türkiye tarihi açısından da çok önemli bir müze burası, II. Dünya Savaşı sırasında, savaş tehlikesine karşı ülkemizin en önemli kültürel mirasının korunduğu İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan eserler trenle Niğde’ye getirilmiş ve Ak Medrese İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin deposu olarak kullanılmıştır.

 

Yaklaşık 10 bin eserin sergilendiği müze binası dışarıdan bakıldığında oldukça mütevazı bir yapı, lakin içine girdiğinizde müze sizi yüzyıllar öncesine götürüyor. Anadolu Arkeolojisinin nadide eserlerinin sergilendiği 6 teşhir salonu var müzede.

 

I. Salon: Bu salonda bölgenin Neolitik Dönemi’ne tarihlenen Köşk Höyük, Pınarbaşı Höyük, Tepecik Höyüğü ve Kaletepe Obsidiyen Atölyesi kazılarında bulunan Obsidiyen aletler ile Neolitik ve Kalkolitik Çağ’ın önemli merkezi durumundaki Köşk Höyük kazılarında ortaya çıkartılan buluntular, heykeller, mezar objeleri ve ünik eserler sergileniyor. Ayrıca yine modern müzecilik anlayışı ile oluşturulmuş MÖ 4883 yılına tarihlenen “Köşk Höyük Kalkolitik Ev”inin bir kurgusu ziyaretçilerin ilgisine sunulmuş. Bundan dolayı salonun bir diğer ismi de “Köşk Höyük Salonu” olarak adlandırılmaktadır.

II. Salon: Burada ağırlıklı olarak Göltepe Höyüğü, Acem Höyük ve maden ocaklarında ortaya çıkartılan eserler sergilenmektedir. Bununla birlikte yine aynı bölgede bulunan Kestel antik kalay maden ocağındaki galeri girişi orijinaline uygun olarak kurgulanarak ziyarete sunulmuştur. Ayrıca Acemhöyük kazıları ile Ulukışla, Darboğaz Kasabası’ndan getirilen eserler de 1. büyük vitrinde sergilenmiştir. 2.büyük vitrinde ise; Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın merkezi kabul edilen Acemhöyük (Puruşhanda) kazısında açığa çıkarılan eserler, buluntuları sergilenmektedir.

III. Salon: Geç Hitit-Frig Salonu adı verilen bu salon Niğde’ye adını veren Geç Hitit şehir devletlerinden Nahita ve Tuvanuva krallıklarına ait fırtına ve bereket tanrısı stelleri, Hitit hiyeroglifiyle yazılmış kitabeler, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig Dönemi seramikleri ve “Göllüdağ Aslanı” sergilenmektedir.

IV. Salon: Bu salonda ağırlıklı olarak  Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi eserlerine yer verilmiştir. Ayrıca Tepebağları, Porsuk Höyük ve Acemhöyük kazılarında elde edilen buluntular ve müze envanterine sonradan çeşitli yöntemlerle kazandırılmış küpler, toprak kaplar, cam objeler, Roma Dönemi Heykelcikleri ve Bizans Dönemi objeleri bulunmaktadır. Salonun başka bir bölümünde Tyana’da ortaya çıkarılmış ve MS II. yy. Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen mezar stelleri ve heykeltıraşlık objeleri sergilenmektedir.

V. Salon: Müzenin en çok ilgi duyulan salonu mumyaların da sergilendiği bu salon. Mumyalar ve sikkeler bu 5. salonda sergileniyor. Sikke Bölümü: 6 büyük duvar vitrini içerisine, kronolojik olarak düzenlenmiş sırayla Grek, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami-Osmanlı Dönemi sikkeleri ile Selçuklulardan kalma gümüş define ile Kapadokya Krallığına ait Tepebağları definesi bulunmaktadır. Sikke basım tekniği ve genel tanımlarda iki panoda ziyaretçiye aktarılıyor. Tanıtım eser, obje etiketleme ve yönlendirmeler gayet net ve güzel kurgulanmış, müze çalışanları da gayet güler yüzlü ve ziyaretçiye ilgili.
Mumya Bölümü: Ziyaretçilerin olduğu gibi bizimde ilgimizi çeken mumyalar Aksaray Ihlara Vadisi’nde bulunan “Rahibe Kadın Mumyası” (X. yy.) ile Çanlı Kilise’den çıkarılan 4 adet bebek çocuk mumyası (XIII. yy.) vitrin içinde sergilenmektedir.

VI. Salon: Benim en çok ilgilendiğim bölgenin hatta Türk tarihi açısından kökeni Orta Asya’dan gelen binlerce yıllık kültürel mirasımız olan meşhur Niğde halılarının sergilendiği bu salon “Etnoğrafik Eserler Salonu”: Şehrin ve bölgenin sahip olduğu hatta bir kısmı kaybolmaya yüz tutmuş etnoğrafik, kültürel miras obje ve ürünlerinin sergilendiği bu salonda Sungurbey Camisi’nden alınan kündekari, ahşap kapı, mimber kürsü parça detayları, el yazmaları, yazı takımları, aydınlatma araçları, halılar, kilimler, âlemler, silahlar, süsler, takılar ve İlhanlı Dönemi’ne ait eserler ile birlikte Kaçar Türklerine ait bir sini sergilenmektedir. Salonda birde Anadolu evi şark köşesi oluşturulmuştur.

İç Anadolumuzun bu kültürel miras hazinesi şehri Niğde Müzesini gezip tarihte binlerce yıl geriye yolculuk yapmak bizim için güzel bir deneyim oldu, ilgililere teşekkür edip müzedeki Maria Gregoriu’nin mezar taşı kitabesinde Karamanlıca yazılan bir epigraf ile veda ediyoruz gezimize…

Sebeb-i mevtim civanıma meram etti felek,

Kenç yaşımda ömr ü dünyayi haram etti felek

Ne tehamül eylesin kardaş mader ehl-i ayal,

Yirmi peş yasımda ömrümü hıtam etti felek.

Yerde insan agledi kokte melekler etti ah,

Mezarim topragıni amperi fam etti felek.

Sebepi mevtim olan versin sualim aglesin,

Hakdıvanında beni mahsun aram etti felek

Okunsun rahmetile ismimi hep halkı cıhan,

Mezarim taşına köz yaşımi kam etti felek.

 

Tarihi mevt 1894 Haziran 23.… E. Esoloğlu

 

(Gençliğime göz koyan felek ölüm sebebimdir / Felek genç yaşımda dünya ömrümü haram etti / Halden anlamayan niye tahammül etsin kardeş / Felek yirmi beş yaşımda ömrümü sonlandırdı / Yerde insanlar ağladı, gökte melekler ah etti / Felek mezarımın toprağını güzel (renkli) kokularla doldurdu / Ölümüme sebep olan sorsun ağlasın / Felek beni hakkın divanında mahsun etti / Bütün dünya ismim(e)i rahmetle okusun / Felek mezar taşımı gözyaşı gam etti / Ölüm tarihi 23 Haziran 1894 / …)

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Salih DOĞAN - Mustafa Eryaman Arşivi