Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti sadece bir sınır komşusu olmaktan ziyade
birbirimize kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz bir gönül coğrafyasıdır.
Coğrafya ve nüfus olarak Asya’nın en küçük ülkelerinden biri olan Nahçıvan
köklü bir geçmişe sahiptir. Nahçıvan, ülkemizin de taraf olduğu, 1921 Moskova
ve Kars antlaşmalarına istinaden özerk statüsü devam etmek kaydıyla
Azerbaycan’a bırakılmıştır. İç işlerinde özerk, savunma ve dış işlerinde ise
Azerbaycan’a bağlıdır. “Şark Kapısı” olarak da adlandırılan Nahçıvan, Kafkasya’nın
en eski yerleşimlerinden biridir. Müslümanların bu coğrafyayı fethetmesinin
ardından Nahçıvan; Arap valileri, Selçuklular, İldenizliler, Harzemşahlar,
İlhanlılar, Timurlular, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler ve Kaçarların
idaresinde kalmıştır.
Kuzey ve doğuda Ermenistan’la, güney ve batıda İran’la komşu olan
Nahçıvan’ın kuzeybatısında Türkiye ile kısa bir sınırı vardır. Dilucu/Sederek
adı verilen bu sınır bölgesinde, Aras Nehri üzerinde bulunan “Hasret Köprüsü”
Türkiye ile Nahçıvan’ı birbirine bağlamaktadır. Şimdilik Azerbaycan’la fiziki
bağlantısı olmayan Nahçıvan, Türk devletleri arasında Türkiye ile kara sınırı
olan tek ülkedir. Culfa’da Nahçıvan’ı kara ve demir yoluyla İran’a bağlayan bir
sınır kapısı daha bulunmaktadır. SSCB döneminde yapılan, Nahçıvan’ı Ermenistan
üzerinden Azerbaycan’a bağlayan kara ve demir yolu ise 1990’lı yılların
başından beri kullanılmamaktadır. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, başkent
Nahçıvan’la buna bağlı Babek, Culfa, Kıvrak, Ordubad, Haydarabad, Şahbuz ve Şerur
adlı 7 rayondan oluşmaktadır.
Sadece Türkiye ve İran’ın
Başkonsoloslukları bulunan Nahçıvan’a ülkemizden ulaşımın en kolay yolu Türk
Hava Yolları’nın İstanbul-Nahçıvan arasında düzenlediği uçak seferleridir.
Ayrıca İstanbul’dan uçakla Iğdır’a intikal edip karayoluyla Nahçıvan’a gitmek de
mümkündür. Nahçıvan’da astım hastalarının tedavisine yönelik olarak Duzdağ
Fizyoterapi Merkezi ve deri hastalıklarının tedavisi için Culfa’da Darıdağ
Arsenikli Su Tedavi Merkezi bulunmaktadır. Ayrıca ülkemizden çok sayıda genç
üniversite öğrenimi için gitmektedir. Nahçıvan’da üç üniversite mevcut olup
bunların bazı bölümleri ÖSYM’nin tercih kılavuzunda da yer almaktadır.
Nahçıvan tarih boyunca
yetiştirdiği devlet ve ilim adamları, sanatçılar, mimarlar, şair ve
edebiyatçılarıyla ön plana çıkmıştır. Bunlar
arasında ilk akla gelen Azerbaycan’ın ulusal lideri Haydar Aliyev’dir. Azerbaycan’ın ikinci Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey
de Nahçıvanlıdır. Mutasavvıf Baba Nimetullah Nahçıvanî, mimar Ebu
Bekir Nahçıvanî, devlet adamı-düşünür Fahrettin Hinduşah Nahçıvanî, şair-yazar Hüseyin Cavid, âlim Nasiruddin Tusî, kimyager Yusif Mammadaliyev, yazar Celil
Memmedguluzade, tiyatro sanatçısı M. Said Ordubadî, ressam Behruz Kengerli, şair Mehmet Araz ve ressam İbrahim Safi de Nahçıvanlıdır.
Nahçıvan için stratejik öneme sahip
olan Zengezur Koridoru, İkinci Karabağ Savaşı’nın Azerbaycan tarafından
kazanılmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes
antlaşması gereğince Azerbaycan ile eksklav parçası olan Nahçıvan Özerk
Cumhuriyeti arasında kara ve demir yolu bağlantısı kuracak olan ulaşım
koridorudur. Ermenistan topraklarında inşa edilmesi planlanan koridor Nahçıvan
Özerk Cumhuriyetini Azerbaycan ve Türkiye ile bağlayarak, Nahçıvan’dan
Türkiye’ye, oradan Akdeniz üzerinden diğer Batı ülkelerine ulaşmayı
hedeflemektedir. Terter ve Arpa nehirlerinin üst akışından Aras Nehri’ne kadar
olan Zengezur Koridoru’nun uzunluğu 130 km’dir. İran ise şimdilik projeye sıcak
bakmamaktadır.
Ülkedeki tarihî eserler
genellikle başkent Nahçıvan’ın şehir merkezinde, Ordubad ve Culfa’da yer
almaktadır. Mümine Hatun Türbesi, Yusuf bin Kuseyr Kümbeti, Han Sarayı, Nuh
Peygamber Kümbeti, Cuma Mescidi, Devlet Tarih Müzesi, Karabağlar Zaviyesi ve
Türbesi, Ordubad Cuma Mescidi, Ordubad Tarih ve Yerel Kültür Müzesi, Gülistan
Kümbeti, Haydar Aliyev Müzesi, Devlet Halı Müzesi, Devlet Bayrakları Müzesi,
Millî Değerler Müzesi, Köhne Kale, Haydar Mescidi, Hüseyin Cavid Evi Müzesi,
Hüseyin Cavid Anıt Mezarı, Nahçıvan Turizm Danışma Merkezi (Zaviye), Nahçıvan
Tren İstasyonu, Nahçıvan Buzhanesi ve Duzdağ Tuz Mağarası, Takeşiyi Mescidi,
Ordubad Medresesi, Ambaras Mescidi, Dilber Mescidi, Ordubad Hamamı, Ordubad
Buzhanesi, Darkend Türbesi ve bir Selçuklu yerleşmesi olan eski Gilan şehri
kalıntıları, Kazancı Köprüsü, Leketag Köprüsü ve Şeyh Horasanî Türbesi,
Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinde görülmesi gereken belli başlı yerlerdir.
Elbette diğer tarihî eserler
de önemli ama sadece Mümine Hatun Türbesi’ni görmek için bile Nahçıvan’a
gidilebilir. Günümüzde genellikle Mümine Hatun Türbesi adıyla bilinen yapı
seyahatnamelerde “Atabey Türbesi” ve “Han Kulesi” adıyla da geçmektedir. Saray,
taç kapı ve camisi günümüze ulaşmayan külliye, 19. yüzyılın sonunda çekilen
fotoğraflardan anlaşıldığına göre kümbetle önündeki çifte minareli taç kapı ve yakınındaki
Cuma Mescidi’nden ibaret olup İldenizliler Sarayı’nın bir parçasını
oluşturmaktaydı. Külliyenin türbe dışındaki binalarının bulunduğu alan;
pazaryeri, park ve yol olarak düzenlenmiştir. Mümine Hatun Türbesi kitabesine
göre Azerbaycan Atabegi Şemseddin İldeniz’in eşi Mümine Hatun için oğulları
tarafından M.1186’da Ebu Bekir Nahçıvanî’ye inşa ettirilmiştir. Bazı kaynaklara
göre Mümine Hatun, Şemseddin İldeniz’in eşi olmadan Selçuklu hükümdarı II.
Tuğrul Bey’le evliydi. Ancak kitabenin bazı kısımları eksik olduğu için bu
hususlar karanlıkta kalmaktadır.
İldenizliler, Azerbaycan ve
çevresinde hüküm sürmüş bir hanedanlıktır. Hanedanlığın kurucusu Şemseddin
İldeniz, Kıpçak Türklerindendir. Devletin temelleri Şemseddin İldeniz’in
M.1148’de Azerbaycan valiliğine tayiniyle atılmıştır. M.1160’da üvey oğlu
Arslanşah bin Tuğrul’un atabeg olmasıyla İldenizliler bölgede önemli bir güç
hâline gelmiştir. Kendi adlarına sikke kestirip hutbe okutan atabeglerin ilk
üçü, Irak Selçuklu sultanları üzerinde tam bir hâkimiyet kurmuşlar ancak bu
arada şeklen onlara bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. M.1210’da Ebu Bekir’in
vefatından sonra yerine kardeşi Özbek geçmiştir. Özbek’ten sonra M.1225’te
hanedanın başına Celaleddin Harzemşah’ın onayıyla sağır ve dilsiz olan oğlu II.
Kızılarslan geçmişse de İldenizliler, Özbek’in ölümüyle fiilen tarihe
karışmıştır. Gürcü saldırılarına karşı Müslümanların müdafaasını üstlenmiş olan
İldenizliler Azerbaycan’ın iktisadi, içtimai ve siyasi hayatında önemli rol oynamışlardır. İldenizliler âlim, edip ve şairleri himaye etmişler, Nahcıvan,
Tebriz ve Hemedan gibi şehirleri mimari eserlerle süsleyip önemli birer medeniyet merkezi hâline getirmişlerdir. Dönemin mimarisine örnek oluşturan en görkemli
eser ise Mümine Hatun Türbesi’dir.
Mümine Hatun Türbesi’nin
yapımında tuğlanın yanı sıra cephelerde ve külâhta sırlı tuğla, kaidede ise
kesme taş kullanılmıştır. Mimaride tuğla kullanımı çok eski dönemlere kadar
giden bir gelenektir. Tuğlanın İslam mimarisinde duvar örgüsünün yanı sıra
kaplama malzemesi olarak süslemede kullanımı 10. yüzyıldan itibaren Horasan,
Türkistan ve Gazne’de başlamıştır. Tuğlanın hem yapı hem de kaplama malzemesi
olarak süslemede kullanıldığı ilk örnek Buhara’daki Samanoğlu İsmail
Türbesi’dir. Özbekistan’ın Semerkant şehrinin Tim köyündeki Arap Ata Türbesi de
10. yüzyıla ait diğer bir örnektir. Taş kaide üzerine tuğladan yapılmış kümbet
25 m yüksekliğinde olup dıştan ongen, içten silindirik planlıdır. Konik ya da
ongen olduğu tahmin edilen piramit külâhı yıkılmış ve içteki kubbesi ortaya
çıkmıştır. Külâhın sırlı tuğlayla kaplı olduğu kalan kısımlardan
anlaşılmaktadır. Altında cenazeliği bulunan yapının dış yüzeyleri çok güzel
süslemelerle kaplıdır. Bu tuğla süslemeler arasında yer yer firuze ve açık mavi
renklerde sırlı tuğlalar kullanılmıştır. Yapının doğusuna yerleştirilen kapı
dışında bütün cepheler aynı düzendedir. Kapının iki yanında geometrik süslemeli
çerçeveler devam ederken kapı üzerindeki yüksek sivri kemerli nişin içi
geometrik desenler ve çinilerle doldurulmuştur. Gövdenin üst kısmında, bütün
cepheleri dolaşan şeritte yer alan inşa kitabesi kûfi hatla yazılmıştır.
Kitabedeki baninin adının bulunduğu kısım tahrip olduğu için okunamamaktadır.
Tarih kitabesi portalı kuşatan bordür üzerinde bulunmaktadır. Usta kitabesi ise
portal kemeri üzerindeki dikdörtgen panoda yer almakta olup “Ameli Acemi bin
Ebu Bekir el-Benna el-Nahcivanî” yazmaktadır. Tuğla örgülü sivri kubbenin iç
yüzünde üç adet olduğu tahmin edilen rozetlerden biri yüzeyden taşkın olarak
yerleştirilmiş olup üzeri motiflerle süslenmiştir.
Türbenin cenazelik katına
doğudaki dehlizden inilmektedir. Ongen planlı bu bölümün ortasındaki ongen
payeden çıkan kaval silmeler, altyapının tonozunu ve tuğlanın değişik
dizilişleriyle duvarlarını sararak yıldız şeklinde bir görüntü
oluşturmaktadır. Türbenin gövdesi kuzeye
doğru yaklaşık 10 derece eğiktir. Kaidedeki taş kaplamalarla gövde, zeminden
yaklaşık 1,5 m yüksekliğe kadar yer yer yenilenmiştir. Dikkatli bakıldığı zaman
yenilenen kısımdaki süslemelerin orijinal olmadığı kolayca seçilebilmektedir.
Dış yüzeyinde son derece güzel süslemelere sahip olan türbenin alt kısmı nem
sebebiyle taş kanseri sorunuyla karşı karşıyadır. Tedbir alınmazsa nem
gelecekte üst kısımlarda da bozulmalara sebep olacaktır. Türbenin etrafı park ve
açık hava müzesi olarak düzenlenmiş olup eski dönemlere ait taş eserler ve
mezar taşları sergilenmektedir.
Mümine Hatun Türbesi’yle aynı
tarihlerde inşa edilen Nahçıvan Cuma Mescidi ise günümüze ulaşmamıştır. Mümine
Hatun Türbesi’nin yakınında bulunan Nahçıvan Cuma Mescidi 18. yüzyılın
sonlarında Ruslar tarafından yıkıldıktan sonra, bu caminin 300 m kuzeybatısında
yeni bir Cuma Mescidi yaptırılmıştır. Cuma Mescidi 2007’de restoratör mimar
Azer Nesirli ve Ziya Aliyev tarafından restore edilmiştir.
Tarihle doğanın, gelenekle
modernliğin kucaklaştığı bir coğrafya olan Nahçıvan’ı gezmek için birkaç gün
ayırmanız yeterlidir. Kardeş Azerbaycan’ın şirin bir köşesi olan Nahçıvan’a
ülkemizden ulaşım oldukça kolaydır. Doğal zenginliklerinin yanı sıra farklı dönemlere
ait tarihî eserleri ve köklü kültürüyle de dikkat çeken Nahçıvan gezginlere her
mevsim farklı sürprizler sunan bir destinasyondur. Türk mutfağıyla benzer
özelliklere sahip olan Nahçıvan mutfak kültürü de kadim bir geleneğin ürünüdür.
Lüle kebabı, piti aşı, dolma, hıngel, dovga çorbası, düşbere, gürze, şah
pilavı, narnumru, bozbaş köftesi, yeşil omlet, şuba, hamur aşı, pelmeni,
pekmezli baklava gibi Azerbaycan ve Nahçıvan mutfağına has lezzetler sizleri
beklemektedir.
Yazı Ve Fotoğraf
Ahmet KUŞ