Malezya Seyir Defterinden

Yemyeşil ormanların yer aldığı, hayvanların ve bitkilerin en görkemli manzarasını sunduğu, çamurlu nehirleri, tropikal iklimiyle şirin mi şirin Malezya, modern yüzüyle karşımda gülümsüyordu.

Kuala Lumpur Havaalanı’ndan metro benzeri ulaşım sistemi olan monrail istasyonundan dışarı çıkıp şehre baktığımda gün yeni ağarıyordu ve ben tam Petronas Twin Towers denilen ikiz kulelerin önündeydim.

Uykusuz geçen bir gecenin sabahında gördüklerim düşten başka bir şey değildi sanki. Aslında uçak direkt başkente inmişti. Uyumanız için her türlü konfor sağlanmıştı. Ancak rahatlıktan mıdır nedir, yol boyunca bir türlü uyku tutmadı.

Neyse… Kentin en iyi manzaralarını görmek için ziyaretçi akınına uğrayan bir diğer kule de 1996´da açılan Kuala Tower. 421 metrelik duruşu ile baş döndürücü bir etki bırakıyor insanda. Başkent Kuala Lumpur gökdelenlerle donatılmış olsa da yeşil parkların, bahçelerin halen görülebildiği bir şehir.

Masjid Negara, diğer adı ile Ulusal Cami de görülmesi gereken yerler arasında. Tören odaları, kütüphanesi, toplantı salonu, ulusal kahramanlar için yapılmış anıt mezarı ve süs bahçeleri ile diğerlerine göre oldukça farklı.

Bir gün yolunuz buraya düşerse siz siz olun karşınızda gördüğünüz binayı yakın sanmayın. Her şey devasa büyüklükte inşa edildiğinden yakın gibi görünüyor. Varmak istediğiniz yer hep karşınızda duruyor gibi, ancak ne kadar yürüseniz de yol bir türlü bitmiyor. Bir de bakmışınız aradan bir saat geçmiş ve siz hala gideceğiniz yerin etrafında dolanıp duruyorsunuz.

Malezya, Doğu ve Batı Malezya olmak üzere ikiye ayrılmış. Doğu Malezya dünyanın üçüncü büyük adası üzerinde olup Brunei Devleti ile komşu konumda.

Gerek restoranları, gerekse dükkânlarından anlaşılacağı üzere Malay, Çin ve Hint kültürleri mozaiğin birer parçası olmuşlar. Ülkenin geneli Müslüman. Ancak bütün dinler büyük bir hoşgörü içinde yaşanmakta. Camilerde, tapınaklarda, kiliselerde bunu hissedebiliyorsunuz.

Kuala Lumpur`daki Chinetown yani Çinlilerin yaşadığı, kültürlerini yaşattığı bölge gezilmeye değer. Alışveriş merkezlerinin modern görünümden biraz uzaklaşıp Çinlilerin geleneksel yaşamını görebileceğiniz bir yer. Daha önce bir Chinetown görmediyseniz Çin´e geldiğiniz duygusuna kapılabilirsiniz. Kuala Lumpur`da yaşayan Çinliler oldukça fazla olduğundan bu bölge günün her saati, özellikle de gece oldukça kalabalık.

Açık hava restoranları tıpkı Tayland´da olduğu gibi burada da revaçta. Izgara et, deniz ürünleri ve pilav, tezgâhlarda ön sırada yer alıyor. Yemeğin pişirimi, sunumu sokakta yapılıyor. Yani yemeğiniz pişerken seyrediyorsunuz.

Burada yaşayan Hintliler de Çinlilerden geri kalmamışlar. ‘Little India’ denen yer, adı gibi küçük bir Hindistan olmuş. Oralara gitmeden Hint kültürünü tanımak isteyenlere tavsiye edilir. Bu mahallelerin sevdiğim yanı kendine özgü kokularının olması. Tıpkı Kadıköy Balık Pazarı’nda olduğu gibi…

Malezya’da müzeler, parklar oldukça güzel dizayn edilmiş. Turist olarak görebileceğiniz pek çok yer var. Biraz kalender olun, aynı zaman da her türlü sürprize açık olun. Ülkenin sihrine kapılıp gezinin keyfini çıkarmaya bakın. Tropikal meyveler en hoşuma giden tarafı. Armuda benzeyen ‘jak’ meyvesinin ilginç bir tadı var. Papaya, mango, hindistancevizi, ananas hemen her yerde küçük poşetler içinde, dilimlenmiş olarak satılıyor. Meyve suyu olarak içmeyi tercih ettim daha çok. Dünyanın en güzel ve sağlıklı içecekleri bunlar olsa gerek. Soya sütünü de unutmamak gerek.

İlle de gezide alışveriş olsun diyenler, geleneksel el sanatları ürünlerinden

alabilirler. Müzelerin hediyelik eşya satan dükkânlarında kaliteli şeyler bulabilirsiniz.

Malezya tatil için farklı imkânlar sunuyor. Yağmur ormanlarında bir kulübede kalmak, yerli kabileleri ziyaret etmek seçenekler arasında. Taman Negara Milli Parkı da bunlardan biri. Siz de benim gibi hayatınızın birkaç gününü ancak filmlerde görebileceğiniz bir ortamda Aborjin köylerini görerek, yaşamlarına tanık olarak, belki de yaşamınız boyunca bir daha hiç yapmayacağınız şeyleri yaparak geçirmek istiyorsanız Kuala Lumpur´dan otobüs ve kano yolculuğu ile ulaşılan kamplardan birine gidebilirsiniz. Vahşi doğanın içinde böylesi bir yolculuk, insana dünyanın içinde bambaşka dünyalar olduğunu hatırlatıyor.

 

Yazı Ve Fotoğraf
Benian Çulhaoğlu - Ali Sami Palaz