
Binlerce yıllık tarihi geçmişi, denizin mavisi ve doğanın
yeşili ile kucaklaşan şehirdir Trabzon. Yaylaların, ormanların çevrelediği vadilerin
meydana getirdiği eşsiz güzellikleriyle bir doğa harikasıdır; Trabzon’un ilçesi
Maçka. Tarihi ve mimarisi ile dikkat çeken ünlü bir manastıra ev sahipliği yapar; Sümela Manastırı’na. Maçka'nın sembolüdür; kalbinin
attığı yerdir Sümela Manastırı.
Trabzon’a gittiğimde, Maçka'nın yaylalarında fotoğraf çekmeye
başlamadan önce Sümela Manastırı ilk uğrak yerim oldu. Tripodumu kurup fotoğraf makinemi çekim için
hazırladığım sırada yağmur çiselemeye başlamıştı ki ilk kadrajım hafıza kartına
çoktan kaydedilmişti. Yağmur durduktan sonra diğer kareler peş peşe gelmeye
başladı. Göreni büyüleyen, rüya alemine
sürükleyen bu müthiş mimari karşısında heyecanlanmamak mümkün değildi.
Gökyüzüne yükselen yeryüzündeki sanat abidesi tüm heybetiyle karşımda
duruyordu. Baktıkça adeta daha da yükseliyor hissi uyandırıyordu; böyle bir
eserin insan eliyle yapılmış olması düşündürücü ve şaşırtıcıydı.
Yürüyerek ve zorlanarak çıktığımız kıvrımlı ve yokuşlu bir yoldan,
yüzyıllar önce ve o zamanın teknolojisi ile bu denli görkemli bir yapının sarp
bir yamaçta kurulması inanılmazdı. “İnsan ötesi bir güç yardım etmiş olmalıydı “ diye düşünmeden
duramadım o an. Bu düşüncelerle motivasyonum zirve yapmış bir durumda, büyük
bir zevkle değişik açılardan fotoğraf çektikten sonra manastırdan bir hayli
uzak olan seyir terasına gitmek için yola koyuldum. Seyir terasından
bakıldığında ise görüntü masalsı bir havaya bürünmüştü; ormanların arasında
küçük bir inci tanesi gibi gizemli bir şekilde kendini gösteriyordu Sümela
Manastırı.
Meryem Ana adına yapılan Sümela Manastırı denizden 1150 metre
ve vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte yer almaktadır. Panagia (Meryem Ana)
Deresi’nin batı yamacındadır. Karadağ‘ın Altındere Vadisi'ne hakim eteklerinde,
sarp bir kayalık üzerinde kayaların oyulması ile yapılan Sümela Manastırı, “Rum
Ortodoks Kilise ve Manastır Kompleksi” dir.
Manastırın yapılışı ile ilgili olarak, bir efsaneye göre, biri İstanbul'da diğeri
Atina’da yaşayan Barnabas ve Sophronios isimli iki keşiş, Havari St. Lucas'ın
yapmış olduğu ve “Meryem Ana’nın bebek İsa’yı kollarında tuttuğu” ikonanın, bir
dağa geldiğini ve Meryem'in “bu dağda bana bir ev yapın” dediğini görürler
rüyalarında. Birbirinden habersiz deniz yoluyla Trabzon'a gelen iki keşiş Karadağ'a
geldiklerinde, buldukları bir mağarada rüyalarında gördükleri ikonayı görürler.
Bunun üzerine mağaranın önüne duvar örerek mağarayı kiliseye dönüştürürler ki
böylece manastırın ilk temelleri atılmış olur.
Kilisenin manastır şekline dönüştürülmesi ile ilgili 1000
yıllık dönem bilinmemekle birlikte, yerel efsanelere göre kilisenin 4. yüzyılda kuruluşundan sonra, 6. Yüzyılda İmparator
Anastasios döneminde kiliseye yeni yapılar eklenir. İmparator Justinianos döneminde de General
Belisarios tarafından eklentilere devam edilir. Kilisenin manastıra
dönüştürülmesinin ilk dönemi 14. yüzyılda,
Trabzon Komninosları İmparatorluğu'ndan III. Aleksios zamanındadır. Manastırın
esas kurucusu olduğu, fresklerde ön plana çıkarılmasından anlaşılmaktadır. III.
Aleksios Manastır’a yeni bir şekil vererek, 17 metre yüksekliğinde, 40 metre
uzunluğunda, 14 metre genişliğinde ve 72 odalı bir manastır şekline getirmiştir
ve tam bir düzen sağlamıştır. 18. yüzyılda
ise birçok bölümü yenilenmiş ve duvarlar freskler ile süslenmiştir. Trabzon'un
1914-1918 yıllarında Rus işgali sırasında, manastıra el konulmuş ve sonrasında
tamamı ile boşaltılmıştır.
Sümela Manastırı’nda Ana Kaya Kilisesi, Kutsal Ayazma,
şapeller, kütüphane, mutfak, yemekhane bölümleri ve öğrenci odaları
bulunmaktadır. Kaya Kilise’nin iç ve dış duvarları, manastır ve kiliselere özgü
olan Hz. İsa’nın, Hz. Meryem'in ve havarilerin hayatlarını anlatan fresklerle süslenmiştir. Hristiyanlar
tarafından en önemli ve değerli nokta, fresklerin içinde en önemlisi olan Hz.
İsa ve Hz. Meryem'in birlikte tasvir edildikleri freskin bulunduğu yerdir.
Etimolojik açıdan incelendiğinde, Sümela Manastırı ismini,
dayandığı Karadağ (Oros Melas) dan alır. Manastır’ın gerçek ismi “Karadağ’daki
Tanrı Anası” anlamına gelen “Panagia Stou Melas” tır.
Hristiyan Rumlar Mela Dağı'ndaki Panagia İkonu’ndan bir şey
istedikleri zaman ”Stou Mela” derlermiş. Bu isim zamanla “Sou Mela” şeklinde
telaffuz edilerek, günümüzde “Sümela”
ismiyle söylenmeye başlanmıştır.
Kuruluşundan günümüze kadar birçok dönem onarılmış olmasına
rağmen, hala tüm ihtişamıyla ayaktadır Sümela Manastırı; insan ruhunu Tanrı’ya
yükseltircesine. İnançla taçlandırdığı dünyaya bakışını mimaride yansıtır;
yerçekimini hiçe sayan vakur duruşuyla.
Zarafetle mükemmelliği bir arada taşıyan bir sanat eseridir;
tarihin sürekliliğinin bir simgesidir; Maçka’nın göz bebeğidir Sümela
Manastırı.
Yazı Ve Fotoğraf
Zerrin Şentürk