
Balat’ı bilirsiniz! Camileri, sinagogları,
kiliseleriyle bir Osmanlı semtidir, buram buram tarih kokar. O yüzden de farklı
kültürlerin beraber var olduğu bir mahalle sıcaklığı vardır. Bugün göçmenlerin,
mültecilerin uğrak yeri olduğundan da köşe bucak fakirlik sarmıştır sokaklarını…
Konumuzun
kahramanları Sinem ve eşi Murat, Dolapdere’de bir bitpazarında tanışmışlar.
Sinem’in beğendiği takıya Murat önce el atıp satın almış ve Sinem’e hediye
etmiş ve ‘Hayat paylaşınca güzel!’ demiş, ‘Ee bana da bir çay ısmarlarsınız
artık!’ diye eklerken.
Nerden bileceksiniz ki size döküntü gelenlerin bir
başkasına hazine gelmeyeceğini? Ben de ailenin eskicisiyimdir mesela. ‘Atmadan
bana gösterin!’ derim, tüm aile efradına… Sinem ve Murat’ın yarattığı
‘bysatkurtul’ adındaki geri dönüşüm projesi kapsamında yüzlerce insan evindeki
fazlalıklarını satıp kurtulmuş. Satılamayanlar ne mi olmuş? Eee onlar için de
yeni bir proje oluşturmuşlar! ‘Paylaş
Kurtul-Hayat Paylaştıkça Güzel’. Satılamayan eşyaları ihtiyaç sahiplerine
iletmişler. İki yıldır bu proje devam ediyor. Sonrasında 28m2’lik
Balat’ın en küçük binasını kiralamışlar. Açık gardırop-açık su-açık mama-açık
oyuncak-açık kitap-açık kıyafet-açık müze-açık yemek… projelerini hayata
geçirmişler.. ‘Toplumda büyük bir sinerji ve farkındalık oluşturdu bu
projelerimiz. Hobbit House-Balat/ekolojik kahvaltı evimizin gelirinin %40’ını
bu oluşturduğumuz sosyal sorumluluk projelerimize aktarıyoruz’, diyor Sinem.
─ Peki Murat, en
çok eşyayı kimler getiriyor?’
─ Üniversite
öğrencileri ve entelektüel toplumsal duyarlılığı olan gelir durumu yüksek kesim,
projelerimize sahip çıkıyor. Bursa’dan, Ankara’ya, Balıkesir’den Kocaeli’ye
kadar Türkiye’nin farklı şehirlerinden kargoyla kıyafet ve kitap geliyor.’
Sinem ekliyor,
‘önce hiç paranın geçmediği Birinci Balat Çocuk Karnavalı yaptık imece usulü,
ardından da 22 Mayıs’ta Balatlı bir Roman ailenin çocuğu olan Muhammed’in
sünnet şölenini’…
Paylaş
Kurtul-Hayat Paylaştıkça Güzel
kapsamında mahallesinde, sitesinde, işyerinde kıyafet, kitap ve oyuncak
toplayanlar oluşmuş. Fener- Balat-Ayvansaray’da
ihtiyaç sahiplerine ve çocuklara 10 bine yakın ikinci el temiz kıyafet dağıtıyorlarmış...
Bu, çift yönlü bir proje. İhtiyaç sahiplerine yardım ederken, aynı zamanda
ekosistemin sürdürebilir bir geri dönüşümle yaşaması için uğraşıyorlar. Murat ve Sinem yıllardır kıyafetlerini 1-2
TL’ye geri dönüşümden alıyormuş. ‘Hem çok ucuz, hem sağlıklı ve sürdürülebilir.
Yamalı pantolonlarımız bile var diyorlar’.
Paylaş
Kurtul-Hayat Paylaştikça Güzel projesi
aslında sosyal medyanın ne kadar güçlü olduğunun bir kanıtı. Gelip görenler,
arkadaşlarıyla dostlarıyla paylaşmış sosyal medyada. Onlar boy boy ilanlar vermemiş
billboardlarda, gazetelerde, dergilerde! Sosyal medyada konuşulmaya başlanınca
bu proje basın ve medyanın da ilgisini çekmiş elbet. Dolayısıyla da onlarca
kurum, firma, dernek ve vakıf işbirliğinde bulunmak istemiş ama onlar kabul
etmemiş. Neden mi? Bu projenin tüm toplumun bireylerinin kişisel sinerjisiyle
yürüyen bir sivil inisiyatif dalga olarak kalmasını istemişler. Birey burada,
aynada kendini görüp tarihe paylaşım adına bir dipnot düşüyor... Anılarını
saklayıp, eşyalarınızı başkalarıyla paylaşın diyorlar. Anlayacağınız çocukluğumuzdan
anı olarak kalan mahalle dayanışma kültürünü canlandırıyorlar, hatırlatıyorlar.
Bundan sonraki adımınız ne olacak peki? ‘Projeye
başlarken bulunduğumuz mahallede bir imece ve paylaşım kültürü yaratmak için
yola çıkmıştık ancak Paylaş Kurtul-Hayat
Paylaştıkça Güzel, Yerkürenin Dayanışma Evi’ne dönüştü. Şimdi üzerimizde
toplumsal bir sorumluluk oluştu, dostlarımız dernekleşmek gerektiğini söylüyor.
Buradan da üniversiteli öğrenci dostlarımıza ve öğrenci kulüplerine bir
çağrımız var: Herkes kendi okulunda ve mahallesinde gönüllümüz olabilir. Gelin
her üniversiteye Paylaş Kurtul- Hayat Paylaştıkça
Güzel açık gardıropları kuralım ve biz oralarda toplanan eşyaları gelip
alıp ihtiyaç sahiplerine ulaştıralım. İyilik yap denize at anlayışımızla iyilik
hareketimiz devam edecektir.’
Söz üstüne söz söylenmezmiş deyip başarılar
diliyoruz…
Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare Sözener - Hobbithouse