“Mambo”,
“ne haber”; Dâr-es-selâm (“Dâr” Arapça
“kapı, yurt, ev” anlamına geliyor, “selâm” ise İbranice “barış”) “Yönetime
giden kapı” anlamını taşıyor. 1964’e kadar yönetim merkezi olan 4,5 milyon
nüfuslu şehir, görevini sonra 2,2 milyon nüfuslu Dodoma’ya bırakmış.
Tanzanya’nın
%30’u el değmemiş korunmuş arazi. Bu anlamda Costa Rica’dan sonra yüzde olarak
dünyada ikinci sırada gelir. Dünyanın ikinci en derin gölü (1470m) Tanganika gölü ve Afrika’nın en büyük,
dünyanın üçüncü en büyük gölü Victoria’da burada. Afrika’nın en büyük üç ırmağı
Nil, Kongo, Zambezi Tanzanya topraklarından doğar.
BÜYÜK GÖÇ
Büyük
göç 1970’lerde küresel ısınma, nüfusun artışı ve vahşi alanın azalması ile
ortaya çıkar. Aralıkta büyük göç güneyden saat yönünde başlar. Ocak-Şubat’ta hayvanlar
doğum yaparlar. Martta ot kalmayınca kuzeye doğru çıkmaya başlarlar.
Nisan-Mayıs’ta Gurumeti nehrine erişip Temmuz’da Tanzanya sınırını geçip Mara
çayırlarına kadar devam edip, Kasım’da başladıkları yere dönerler. Bu göçü
tetikleyen otlak ve yağmur olduğundan her yıl aylar kayabilir.
2,5
milyon hayvan büyük göçe katılır. 1,5milyon öküz başlı antilop, 200 bin zebra,
350 bin impala, thompson göç eder. Bazen 16 km hayvan sürüsü tek sıra hâlinde
gider. Bir yılda 2500 km yol yaparlar. Her göçte 250 bin hayvan telef olur.
Bıraktıkları günlük gübre miktarı yıllık 2500 ton. Toprak da volkanik
olduğundan bir sene sonra otlak çok verimli olur.
SERENGETİ
Serengeti,
14,763 km karelik alanıyla Marmara Denizi’nden daha geniştir. Denizden
yüksekliği 800-1800 m arasında değişir.
530
çeşit kuş görülmüş bugüne kadar buralarda. Hazar kıyılarından, Rus
steplerinden, Avrupa’dan gelen kuşlar burada dinlenmek, su ve yemek için
dururlar. Kimi kuşlar günde 300-400 km yol alırlar. Yok, yanlış yazmadım
“kilometre” yol alırlar...
NGORONGORO
Ngorongoro,
dünyada su altında kalmamış, çeperi kırılmamış tek krater tabanıdır. Toplam
yüzölçümü 300km kare ve çapı 20 km. Bu krater UNESCO kültür mirasının parçası.
Ngorongoro
rezervasyonu Masai halkının yaşadığı sığırların otladığı bölümken, Ngorongoro
Millî Parkı sadece vahşi hayvanların yaşadığı bölge. Masai dilinde burası
“yaşam hediyesi” anlamına geliyor çünkü Orta Afrika’dan buraya yerleşmeye
gelmişler. Kraterin içine giren bazı
hayvanlar, su da olduğundan bir daha çıkmamış, diğerleri ise Serengeti’deki
göçe katılmış. İçinde dağ, nehir, orman, yağmur ormanı, göl var.
Buradaki
göl alkali suya sahip. Algae (algi diye okunur) denen mikroskobik canlılar
yaşar. Flamingolar bunları yedikleri için pembe renge sahiptirler. Eğer
flamingo yaralıysa bu algae’yi vücutları kaybettiğinden renkleri açık olur.
Pembe olanlar lesser flamingolardır, açık renkte olanlarsa greater flamingolar.
Onlar karınlarını küçük hayvanlarla doyururlar. Lesser flamingolar
yumurtalarını kuzeyde bir gölün çamurlu tepelerine bırakırlar. Burası aktif bir
volkan olduğundan çamur 56 derecedir ve yumurtalar için idealdir. Diğer
hayvanların gelip avlanması içinse zor.
1929’da
Tanzanya doğumlu Louis Leakey, eşi Mary’nin Serengeti’de buldukları sonucunda
paleoantropolojistler insanların Afrika’da evrim geçirdiğine ikna olur.
2000’den fazla taş alet bulur. 1960’da oğlu Jonathan homo habilis’in (becerikli
adam) yani ayakta yürüdüğü düşünülen ilk insanın fosilini keşfeder. 1979’da
insanın atası olduğu iddia edilenhominid’lerin ayakizlerini bulurlar ve
kopyasını çıkarıp yeniden gömerler. Leakey’ler 60 sene boyunca Tanzanya’da
çalışır.
Kuzey
Endülüs’teki insanlarla Neolitik çağdaki Orta Amerika’daki insanların DNA
marker’ları tutar. Onların iddiasına göre önce siyah insanlar var olmuş, ancak
30bin yıl önce beyazlar ortaya çıkmıştır. Başparmak ayaktan ayrıkken sonra
denge için ayağa bitişik hâle gelmiştir yıllar içerisinde. İnsan ırkı altı
milyon yıl önce Doğu Afrika’da ortaya çıkıp oradan Asya’ya, sonra Arktik’i
geçip Amerika’ya oradanPatagonya’ya kadar yayılır.
İngiliz
arkeolog Fagan’ın dediği gibi bu “muhteşem yolculuk” 50bin km eder.Hem hukuk
hem de tıp derecesi olan Japon kâşifDrYoshiharuSekino bu yolculuğu tersinden
yapmaya karar verir, ama bisikletle! Bu antik insanların yaşadığı aşırı sıcak
ve soğuğu iliklerinde hissetmek, aynı kokuları duymak, yağmuru tozu derisinde
tatmak ister. 5 Aralık 1993’de Güney Amerika’da Isla Navarino’dan yola çıkar,
kuzeye yönelir, Bering Boğazı’nı kayakla geçer, Avrupa ve Asya’yı bisikletle
geçip sonunda 10 Şubat 2002’de Laetoli, Doğu Afrika’ya gelir. 2990 günde 53bin
km yapar, 35 ülke gezer. Her sene belli bir süre ülkesinde makale yazmak için
geri döner.
HAYVANLAR
Afrika’da
“BigFive” denen 5 büyük ve tehlikeli hayvan vardır. Bunlar aslan, fil, bufalo,
leopar, gergedandır.
Aslan
grubunda, dişilerden biri hepsinin bebeğini emzirirken diğerleri sürüyü korur
ya da avlanır. Zira yabancı erkek aslan geldiğinde önce bebekleri öldürür ki
dişi aslan kızışma dönemine girebilsin çünkü bebeği olan aslan 2,5 sene
kızışmaz. Sadece toprak sıcak geldiğinde ağaca tırmanır. Saatte 55km hızla
koşabilir, 2m yükseğe, 8m uzağa atlayabilir.
4
m boyunda ve 7 ton ağırlığındaki filler en sosyal hayvanlardır, daha sonra
aslanlar gelir. Grubun lideri en yaşlı dişidir. Düşük frekanslı sesler ve
sismik iletişim yolu ile haberleşirler. Fillerin zekâsı balinalarla
kıyaslanabilecek düzeydedir.
Birbirleriyle
subaşında dalaşan iki bufalo görüyorum, birinin başı
kanıyor. Bir diğerinin romatizmadan dizleri şişmiş. 500-900 kg arasındaki
bufalolar çamurda yuvarlanarak parazitlerden ve güneşten korunurlar. Kuşlar
parazitleri yer ve garip bir şey olduğunda hemen kaçtığından onları ikaz etmiş
olur.
Filden
sonra en iri olma unvanı gergedanındır. O koca gövdesine rağmen saatte 45km
koşar. Görme duyuları çok zayıftır ama koku alma ve duyma çok gelişmiştir.
Boynuzları yüzünden kaçak avlanmaktadır.
Öküz
başlı antilop doğduktan 2 dakika sonra ayağa kalkar, 5 dakikaya koşmaya başlar.
10 dakikaya ayağa kalkmazsa sürü onu arkada bırakıp yoluna devam eder.
2700
ila 4500 kg arasında gelen su aygırlarının sıcaklığı artınca karnı kırmızılaşır
ve suya girme ihtiyacı duyar. Günlük bitki ihtiyacı 50 kilodur. 50 cm bulan
köpek dişleri ile timsahı bir ısırıkta ikiye ayırabilirler.
Timsahlar
avlarını suya batırır ki etleri yumuşasın ve çakıl taşlarıyla beraber yutar ki
kolay hazmetsinler. Ardından çakıl taşlarını çıkarırlar.
Babunlar
insandan 6 kat daha güçlüdürler. Eşleşme döneminde maymunların testisleri mavi,
devekuşlarının boyun ve ayakları pembe ve hatta nerdeyse kırmızı, babunların
dişilerinin popoları şiş kırmızı olur.
Devekuşunun
dişisi gri olmak zorundadır çünkü gündüz otların arasında yumurtaların üstüne
oturup o beklediğinden otların arasında çok görünmemesi gerekir. Erkek ise gece
beklediğinden siyah olması işe yarar. Ekimde tüm devekuşları aynı yere
yumurtlar. Her kuş kendi yumurtasının hangisi olduğunu bilir. Yumurtayı ilk
bırakan grubun lideri olur ve en fazla sıcaklık kendi yumurtasına gelsin diye
yumurtasını en ortaya koyar ve sık sık ortada mı diye kontrol eder.
Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare SÖZENER