LA PAZ - BOLİVYA

Antofagasta Şili’den 20 saatlik bir otobüs yolculuğuyla varıyorum La Paz’a. Otobüsler uçaktan daha rahat. Bir sırada dört yerine üç koltuk var ve yarı yatak oluyorlar. Yol boyunca yemek içecek servisi var, TV’de ise film! 


La Paz, beni koskoca bir dağa yayılmış gecekondu mahalleleriyle karşılıyor. İnsana evden eve mi geçip de sonunda sokağa varıyorlar dedirtiyor mimarisi. Nerden nereye gittiği anlaşılmayan sokaklarıyla kocamanından bir gecekondu şehri burası! Sıvasız dip dibe evler... Ovada ise şehir merkezi var. Mirador Killi Killi tepesinden şehre kuş bakışı bakmak gerekiyor şehri algılayabilmek için.


Yükseklik 3650m. Dünyanın en yüksek başkenti. Aslında yürütme yetkisi burada konuşlanmış, yasama ise diğer başkent Sucre’de. Yürüsem nefes nefese kalıyorum. Gündüz 31, akşam 12 C derece. Hotel lobisindeki görevli “Hotelin iki kapısı var; burdakinden çıkmayın, bu sokak güvenli değil, aşağıdakini kullanın! Hem karşıda Dumbo denen bir lokanta var, yemekleri güzeldir.” diyor. Dediğini yapıp çocukluk masal kahramanım ‘Uçan fil Dumbo’nun’ resminin olduğu lokantada papaya suyu içip trucha denen bir çeşit alabalık kızartması yiyorum.


Tam Paskalya dönemi! Onlar Semana Santa diyorlar. Aileler kiliselerde bir battaniyenin altına girip mum yakıyorlar. Meryem’in resimlerini sokaklarda gezdiriyorlar. 74 yılda inşaatı tamamlanan ve 1835’te açılan Katedral, mermerlerle ve İspanya’dan gelme vitrayla donanmış. San Francisco kilisesini geziyorum. 


Sokakta kadınlar başlarına İtalya ve Portekiz’den gelen bir borsalino şapka konduruyorlar. Konduruyorlar diyorum çünkü bu şapka kafaya oturmuyor. Ama akrobat gibi o şapkayı da düşürmeden her işlerini yapıyorlar. 1920’lerde başlıyor bu moda. Marka ve kalite önemliyken, statü sembolü hâline geliyor. Şapkalar siyah yerine yanlışlıkla kahverengi geliyor yalnız. Akıllı işletmeci bunun yeni moda olduğunu söylüyor ve kabul görüyor bu kahverengi şapkalar. Galalarda bu şapkalara mücevher ekliyorlar ama son yıllarda bu mücevherler çalındığından artık kullanılmıyor. Kadınlar bugün gene de dişlerinin kenarlarını altınla kaplama alışkanlığından vazgeçemiyorlar. Bu şapkaları düz takarlarsa evli, açılı takarlarsa bekâr anlamına geliyor. 


Mestizalar İspanyol ve yerlilerden oluşan bir ırk. Elit Mestiza hanımları 16 ve 17. yüzyılda sosyal statü sembolü göstergesi olarak tafta, ipek ve kadife 4 kat etek giyiyorlar. Bu kıyafete chola deniyor. Chola, aslında bir bölgenin adı. Laurake denen diğer sosyal statü sembolü olan örgü saça takılan iğne 1100 ila 1470 yılları arasında anneden kıza geçen bir miras olmuş.   Şimdi siz bu şapkalı 4 kat etekli kadının sırtına en cart pembe ya da portakaldan çizgili bir bohça verin, işte olsun size bugünün Bolivya kadını!


Teleferikle gecekondu mahallesinin üstünden geçerek taa dağın tepesine kadar gidiyorum. Teleferik, La Paz ve El Alto’yu birbirine bağlıyor. La Paz metropolü, Viacha, La Paz ve El Alto şehirlerinden oluşuyor. Teleferikten inip sürreal bir mezarlığı geziyorum. Üst üste kutu kutu bir mezarlık burası. Camekânlı kutucuklar var. Ölen bir çocuksa oyuncuklar, Oreo bisküviler konmuş camekâna. Ölen whiskey düşkünü bir zatsa ufak whiskey’ler koymuşlar bu seferde. Kimisine de spor oyuncak arabalar... Kişinin profiline göre eşya koymuşlar anlayacağınız. Mezarlıklar dua eden kadınlarla dolu.


Valla de la Luna’da (Ay vadisi)  erozyon, kil ve kumtaşından oluşan dağların çoğunu eritmiş ve sivri kaya tepelerini bırakmış. Dağların mineral yoğunlukları farklı olduğundan dağlar farklı farklı renklerde. Kimi kırmızı kimi mor! 45 dakikalık ya da 15 dakikalık yürüyüş rotalarından birini seçebilirsiniz.


Plazza Murrilo’ya yakın kolonyal stilde Jaen Sokağı rengârenk evleriyle, Arnavut kaldırımlarıyla, müzeleriyle mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Etnografi müzesi 1730 yılı yapımlı kolonyal bir saray. Müzenin ahşap cumbalı pencereleri Osmanlı mimarisini hatırlatıyor. Ne de olsa İspanyollar Araplardan etkilenmişler. Şaman maskelerinin ve geleneksel şapkalarının bin bir çeşidinin olduğu bir müze burası.


Jaen Sokağı’ndaki müzik müzesinde armodilladan yapılma müzik aletleri ve upuzun sapı olan borazanlar en ilgi çekici olan objeler. Asya’da rahiplerin kullandığı türden borazanlar bunlar. Bir diğeri ise 5 adet gitar sapı olan beşgen bir saz. Charango bu bölgedeki küçük gitarlara verilen ad. Bazı akşamlar müzede charango konserleri veriliyor. Diorama şeklinde yapılan yerel dansları ve kıyafetlerini görebileceğiniz minyatürler de var. Müzenin bahçesinde ise sarılı yeşilli iki papağan uğurluyor sizi. 


La Paz’ın Dodge otobüsleri rengârenk... Resim çekilesi! La Paz’ı otobüsle terk edecekseniz terminal vergisini ödemeyi unutmayın. 


Kokain yapraklarından çay yapıyorlar bu coğrafyada. İçindeki enzimler yükseklik hastalığına iyi geliyor. İnkalar onun sayesinde hayatta kalmışlar o yüksek irtifalarda. Kahve istediğinizde kahve konsantre olarak soğuk geliyor, yanında ise sıcak su.

Koskoca naylon poşetlerde mısırdan yapılma bir atıştırmalık satılıyor. Her köşe başında eczane var, hem de karşılıklı köşe başlarında. 


Büyücü pazarında evleri kötü ruhlardan korumak için chajchas denen keçi ve domuz ayakları, samanlarla yaptıkları objeler de satıyorlar el dokumalarının yanında. Bu pazarda işinize yarayacak büyü bulur musunuz bilemem ama La Paz beni büyülemeyi kesinlikle başardı!

Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare Sözener