Kralın Masal Şehri: Karlovy Vary

Her şey Raci’nin (Richard) “burası da benim memleket” diyerek gösterdiği fotoğrafla başladı. Raci, bir dönem kardeşimin ev arkadaşı olan ve bir süre önce İslam’la şereflenen bir Çek cumhuriyeti vatandaşı. Gösterdiği fotoğraf ise Karlovy Vary’e aitmiş. Ama ben görünce bir masal ülkesinin resmi zannetmiştim. Raci, “burası sıcak suları, masal tadında evleri ve sokaklarıyla benim memleket”, dedi.

Sonra Prag seyahati fırsatı karşıma çıktığında; Prag’tan önce gezi programındaki Karlovy Vary beni heyecanlandırmıştı. Raci’yi arayıp heyecanla, “senin memlekete gidiyorum”, dedim, Kralın masal şehrine…

Karlovy Vary, Çek Cumhuriyeti’nin Bohemya bölgesinde ve Prag’a arabayla 1,5 - 2 saatlik mesafede. Kuzey Doğu Almanya’ya 30 km. uzaklıkta. Yemyeşil yamaçların, şerbetçi otu tarlalarının ve pastoral resimlerden fırlamış köy ve kasabaların arasından otobüsle yavaş yavaş ilerleyerek ulaşıyorsunuz. Turizm şirketleri Karlovy Vary’i ekstra olarak Prag turlarına ekliyorlar. Ancak siz Çek Cumhuriyeti’ne gidiyorsanız öncelikle Karlovy Vary için gidin, bence. Otobüs anayoldan Karlovy Vary’e döndüğünde ve yukardan şehri gördüğünüzde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız, Alice’nin Harikalar Diyarı’na doğru süzülüyormuş gibi hissedeceksiniz kendinizi.

Yani, masal yukardan başlıyor. Ortasından su geçen her şehir etkiler beni. Bu şehir ortasından hem su hem de masal geçen bir şehir. Hemen fotoğraf makinenize ulaşmak istiyorsunuz. Ama otobüsler fotoğraf için duracak zannetmeyin. Hareket ederken de basın deklanşöre… 

Karlovy Vary’nin eski adı Carlsbad (Karlsbad). 14. yy.’da Kral IV. Charles (Karl) tarafından kurulmuş. Kral bir gezi sırasında burayı beğenip saray yaptırıyor. Ardından diğer avane (Kralın çevresi) onu takip ediyor. Ondan sonra buranın sıcak suları, içmeceleri keşfediliyor. Ve şehrin adı Kralın banyosu anlamında Carlsbad olarak kalıyor. Karlsbad yüzyıllarca Avrupa’nın kaplıca, termal ve sağlık turizmi merkezi olarak varlığını sürdürmüş. Hitler, Rus Çarı Petro, Mozart, Marx, Beethoven, Atatürk gibi birçok tanınmış sanatçı, siyasetçi, iş adamı ve bilim adamlarının ziyaret ettiği bir şehir olmuş. Hatta Mozart ve Petro’nun evleri ile Atatürk’ün kaldığı oteli, bugün de görmek ve ziyaret etmek mümkün.

Şehrin ortasından küçük bir ırmak geçiyor ve ırmağın etrafında yükselen taraçalara yerleşmiş oyuncak hissi uyandıran, sanki kâğıttan yapılmış evler, saraylar, oteller ve dükkânlar sıralanıyor.Irmağa karışan kaplıca suyuyla oluşan buğu, yamaçlardaki yeşilin, sarının ve turuncunun bin bir tonu ve hafif pusla birleşiyor. Tarifsiz bir manzara…

Karlovy Vary yazının başında bahsettiğim üzere bir kaplıca ve içmece kenti. Şehrin dört bir yanında Collonnade (avlu, şadırvan) denilen şifalı suyun aktığı yerler var. Misafirler ellerinde küçük ibriklerle farklı ısıdaki bu sulardan içiyorlar. Bir kısmı belirli bir tedavi programı çerçevesinde, belirli bir saat ve sırayla suları içerken genellikle bizim gibi merakla kafasına göre içenler fazlalıkta. Su farklı bölgelerde farklı sıcaklıklarda akıyor. 32 ile 72 derece arasında sular mevcut. Su tuzlu ve sıcak. Yavaş yavaş içmek gerekiyor. Bu şifalı suyun birçok metabolizma hastalığı, diyabet, obozite başta olmak üzere sayısız hastalığa iyi geldiği söyleniyor. Elinde ibrikle gezen binlerce Avrupalıya bakılırsa modern tıp Batı’da da irtifa kaybediyor. Bu arada ibrikler Karlovy Vary’nin önemli bir turistik argümanı. Kendinden pipetli porselen bardak diyebileceğimiz bu ibriklerle sıcak suyu elinizi ve ağzınızı yakmadan kolayca içebiliyorsunuz.

Collonnade’lardan biri olan Vridelni aynı zamanda bir sanat galerisi. Burada yan yana farklı sıcaklıktaki suları yan yana test etme, içme şansınız var. Öte yandan bu Collonnade’nin içinde sıcak suyun kendini güzeyle metrelerce yukarıya fışkırdığı bir havuz da mevcut. Ayrıca içinde ve dışında Karlovy Vary ile ilgili birbirinden farklı hediyelik eşyaları satan onlarca dükkân bulunuyor. İbrikler, magnetler, eve döndüğünüzde de bu suyu kendinizin yapabilmesi için içmelik ve banyoluk Karlbad tuzları, granad taşından ve kristalden hediyelikler ve incecik kâğıt helvalar. Hatta bu Collanade’nin içini bazen öyle bir kâğıt helva kokusu kaplıyor ki; kayıtsız kalamıyorsunuz. Bizim kâğıt helvalardan tek farkı inceliği ve taze taze, hemen yapılırken alabiliyor olmanız. Diğer taraftan Prag’la kıyaslandığında hediyelik eşyaların burada daha ucuz olduğunu söyleyebilir.

Burada en güzel tercih geleneksel Çek yemekleri sunan restoranlar. Öte yandan şehir binlerce turisti ağırladığından Meksika mutfağından, Hint mutfağına; Gürcü mutfağından İtalyan mutfağına kadar geniş bir yelpazede farklı restoranları görmek mümkün. Çekler’in çorbaları harika. Özellikle patates ve lahana çorbaları. Gerçi porsiyonları bize göre çok büyük. Bizim porsiyonların iki katı kadar. Çorbayı içince neredeyse doyuyorsunuz. Şehir bir turizm şehri olduğu için farklı klasmanda yüzlerce otel bulmak mümkün. Ancak tedavi maksadıyla gidecekseniz aylarca önceden tedavi konseptli otellerde rezervasyon yaptırmak gerekliymiş. Öte yandan genellikle turlar konaklamaları Prag’da ayarlayıp Karlovy Vary’e günübirlik turlar düzenliyor. Biz de öyle bir turdaydık. Ancak size tavsiyem Karlsbad’a 1 günden fazla zaman ayırmanız. Doğası, suyu ve mimarisiyle bunu hak ediyor.

Akşam oldu. Karlovy Vary’den ayrılma vakti. Raci’nin annesini bulmaya vaktim olmadı. Hüzünle ayrılıyorum, bu şehirden. Ve yanımda bir sürü anıyla. Tekrar yukardan bu sefer şehrin nehir kenarında uzayan ışıklarına bakıyorum. İbrik, Karlbad tuzu, birkaç magnet, kâğıt helva, Karlovy Vary balı ve bir sürü anıyla Prag’a dönüyorum. Yorgunluk ayaklarımdan sırtıma oradan da gözlerime uzanıyor. Göz kapaklarıma direnemiyorum. Prag’a ulaştığımızda gözlerimi açıyorum. Karlovy Vary rüya mıydı, gerçek miydi karıştırıyorum. Hemen poşetlerin arasındaki ibriğe uzanıyorum. Görünce rahatlıyorum…

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Ahmet Nurullah Güler