Zakir
Hussain (Zakir Hüseyin), henüz 7 yaşındayken müziğe başlayan Hindistan asıllı
sanatçı günümüzde vurmalı saz icracıları arasında dünyanın en önde gelenlerinden.
Kuzey Hindistan Klasik Müziği’nin ana vurmalı sazı olan Tabla’yı bütün dünyaya
sevdiren müzisyen. Kendi zamanının en büyük tabla icracısı Üstad Allarakha’nın oğlu olan Hussain, günümüzde bu sazın en tanınmış icracısı. Henüz 12
yaşındayken uluslararası sahnelerde boy gösteren sanatçı, ilk konserini New York’ta Filmmore East’te verdi.
Hindistan müziğini dünyaya tanıtan Zakir Hussain, 1975 yılında İngiliz gitarist
John McLauglin ve Hintli viyonolist L. Shankar ile Shakti grubunu kurdu. Müziklerinde
doğu ve batı geleneklerini sentezleyen grup, dünya piyasalarında hayli ses
getirdi. Hussain, Shakti üyeleri dışında
dünyanın pek çok yerinden pek çok sanatçı ile beraber çalıştı. Mickey
Hart, George Harrison, Van Morrison, Joe Heenderson, Tito Peunte, Jack Bruce, Pharoah
Saunders, Bill Laswell, Billy Cobham bu sanatçıların başında gelen isimler. Ayrıca
Hint Klasik Müziğinin büyük ustaları Ravi Shankar, Hariprasad Chaurasia ve
Aashish Khan ile ve Afgan Müziğinin önemli ismi Mohammad Omar ile konserler
verdi. Batının Hussain’e olan ilgisi gün be gün artarken, sanatçı 1992 yapımı
‘Planet Drum’isimli çalışması ile Grammy ödülünün sahibi oldu. Zakir Hussain
tabla aracılığı ile müziğin evrensel gücünü tüm dünyaya kanıtlamaya devam
diyor. Ünlü sanatçının yolu geçtiğimiz aylarda Konya’dan geçti. Bu sene 10.’su
düzenlenen Konya Uluslararası Mistik
Müzik Festivali’nde sahne alan sanatçı sorularımıza tüm içtenliğiyle cevap
verdi. Hussain ve eşi dansçı Antonia Mineccola ile müziğin evrensel gücünü,
sanatsal geçmişlerini ve aslında ayrı ayrı nefes alırken nasıl da aynı bütünün
parçaları olduğumuzu konuştuk…
-Mistik müzikle
tanışma serüveninizden ve tabla çalmaya nasıl karar verdiğinizden bahseder
misiniz?
-Zakir
Hussain: Hindistan’da ruhun müziğin kaynağı olduğuna inanılır. Ben çocukken
babamdan öğrendim tabla çalmayı, babam aynı zamanda hocamdı. O da aynı şekilde
babasından öğrenmiş. Dedemin tabla çalmaya başlamasının nedeni ise, rüyasına
giren bir hayalin dedeme onunla birlikte
giderek tabla çalmasını söylemesi. Dedem gördüğü bu rüya üzerine 11 yaşında
evden ayrılmış. Köyünden epey uzak diyarlarda rüyasına giren hayali aramış, durmuş. Derken bir gün onunla karşılaşmış ve ondan öğrenmiş tabla
çalmayı. Bizim inancımıza göre, ruh ve müzik arasında mutlak bir bağ vardır.
Her bir enstrüman kendi içinde bir ruh barındırır. Bu yüzdendir ki, müzikle
kutsal arasında mistik bir ilişki vardır. Bu bizim müzikle ilgilenmeye
başladığımızda öğrendiğimiz ilk şeydi. Bu yüzden, aslında biz mistik müzik
yapmaya karar vermedik, müziğin kendisi zaten başlı başına mistik ve ruhani.
Kendileri de müzik yapan usta ruhlardan gelen lütuftur müzik. Müzik icra
ederken aslında ibadet ederiz.
-Antonia
Mineccola: Bütün müzikler ve dans ‘tek’e adanmayla başlar. Mabetlerde ve
mabetlerin çevresinde başlar. Bütün müziklerin ve dansların esas niyeti bizi ‘bir’
etmektir. Kendi içimizde kalbimizi ve aklımızı bir araya getirirken, manevi ve
maddi alemleri bir araya getirir. Nihayet, bizleri dinleyicilerle ve
etrafımızda ne varsa onlarla bir araya getirir. Bu teklik mutluluk getirir. Hindistan’da
müziğin, dansın ve tiyatronun asıl hedefinin tekte birleşmek olduğunu
hatırladığınızda siz de rahatlıyorsunuz. Bu ilahi bir şey, bizim karar verip te
yaptığımız bir şey değil, zaten var olan bir şey..
-Yanılmıyorsam bir
sistemden söz ediyorsunuz. İçinde kutsalın ve insanlığın olduğu, mensup olunan
dinlerin kişiler arasında fark yaratmadığı bir sistem bu.
-Zakir
Hussain: Hiçbir fark yok.. Ben Müslüman’ım. Müslüman olarak doğdum.
Hindistan’daki müzik Hindu anlayışından besleniyor. Bu hiç sorun değil. Geçmişte ve günümüzde pek çok başarılı
sanatçı Müslüman. Ve bu müzisyenler Hindu anlayışında yer bulan bir müzik
türünü icra ediyorlar. Sözün özü, müzik sınırların, duvarların ve tüm
ayrımların üstünde yer alıyor.
-Müzik sayesinde batı
ve doğu arasında kurulan bağa en iyi örnek sizin Grammy ödüllü bir sanatçı olmanız.
Bu konuda neler söylersiniz?
-Zakir
Hussain: Esasında benim müziğim sadece Hindistan’la ya da doğu ile sınırlı
değil. Tüm müzisyenlerle çalışıyorum sadece doğudaki müzisyenlerle değil. Batı
müzisyenleri ile de iletişim halindeyim. Aslında Batı dünyası bu durumu fark
etti. Şöyle ki, biz ‘Global Drum Project’ adı altında bir proje
gerçekleştirdik. Bu proje yaşadığımız dünyaya ilişkin bir projeydi. Grup
içerisinde Nijeryalı, Amerikalı, Hindistanlı ve dünyanın pek çok yerinden
müzisyenler vardı. Dünyanın her bir yerinden bu müzisyenlerle bir araya geldik
ve performans sergiledik;
bu çok özel bir enerji yarattı. Sanırım batı dünyası bunu gördü ve bize Grammy
ödülünü verdi. Grammy’i almak benim için bir onurdu.
-Dünya savaşlardan ve
kavgalardan yorulduğu için müziğe yöneliyor diyebilir miyiz?
-Zakir
Hussain: Bence, insanlar bu yüzden
pozitif enerji alabilecekleri şeyler arıyorlar. Kendilerini iyi hissetmek
istiyorlar, bir parça mutlu olmak ve güzel duygular hissetmek istiyorlar. Bu
istedikleri onlara dans ve müzik aracılığıyla geliyor. Birbirimiz hakkında iyi
düşünmek, güzel şeyler hissetmek müzikle mümkün oluyor. Özellikle genç neslin
daha çok dile getirdiği bir duygu bu, gençler olumsuzluklardan bıkmış görünüyor. Geçen sene Ramallah’ta konser verdim. Seyircilerin
önüne oturmuş çocuklar vardı. Müziğin
ritmi ile o akşam çok eğlendiler. Ertesi gün tekrar bir araya geldik ve bu
sefer onlar bizim için şarkı söylediler. Onları dinlemek ve bu sayede onlarla
iletişim kurmuş olmak çok güzeldi. Demek istediğim, Filistin gibi sorunlu bir
coğrafyada dahi müzik hala çok özel ve önemli bir iletişim aracı. Umuyorum, her
şey çok daha güzel olacak. Kim derdi ki, biz Konya’ya geleceğiz, dünyanın her
yerinden mistik müzik sanatçıları burada olacak ve hem duygularımızı hem de
müziğimizi onlarla ve herkesle paylaşacağız.
-Sahnede biriniz
tabla çalarken diğeriniz dansla ona eşlik ediyor ve bu uyuma şahit olan herkes adeta büyüleniyor.
Aranızdaki bu ahengin sırrı nedir?
-Antonia
Mineccola: Bunun sırrı müzikte. Aynı bilgeden ders aldık. Benim hocam
Hindistan’da oldukça ünlü bir dansçı. Şu anda 90 yaşında.
-Zakir
Hussain: Başka bir neden evli olmamız belki. Antonia ile tanışmadan önce, daha
12 yaşındayken ben onun hocası ile beraber çalıyordum. Ben onu tanıdığımda dans
eğitimi alıyordu, daha 12 yaşındayken
tam orada aramızdaki bağ oluştu
-Festival hakkında
neler söylemek istersiniz?
-Antonia
Mineccola: Öncelikle burada olmak bir onur. Çünkü buraya gelmek bizim için
adeta kutsal bir yolculuk gibi. Gençliğimizden beri Rumi’nin şiirlerini okuyoruz.
Yaklaşık 5 sene önce, Zakir ve ben Rumi’nin şiirlerinden oluşan bir parça
düzenledik. Bu parçayı San Fransisco’da gerçekleşen bir caz festivalinde tabla
eşliğinde seslendirdik. Rumi ile aramızdaki derin bağı her zaman hissettik.
Bizlerde milyonlarca insan gibi bu bağı içinde hissedenlerdeniz ve ne mutlu ki
buradayız.
-Zakir
Hussain: Evet içinde büyüdüğümüz bu bağın farkındayız. Rumi gerçekten çok özel
bir ruh. Düşünceleri, eserleri, deyişleri benim için çok önemli. Burada
olduğumuz için ve böylesine güzel bir festivalde yer aldığımız için çok mutluyum.
Şems’in, Mevlana’nın yaşadıkları topraklarda bulunmak gerçekten çok özel bir
duygu.
Yazı Ve Fotoğraf
Seher Şeylan - Fatih Azman