KÖŞE BUCAK GONYA

Ali Sami Palaz gardaşım ekibiynen beraber Urum’uGırım’ı dolaşıp bize Köşe Bucak Dünya diyi Avrupa ayarında gözelbi dergi ikram idiyor. O bin bir zahmetinen buralara gidip gelip yazıyor, biz de 5 dakkada okuyup atıyoruz.

Biz de Goca Gonyalıyız. “Gez Dünya’yı Gör Gonya’yı” sözü boşuna söölenmemiş. Dünyanın köşesi bucağı çok olduğu gibi Gonya’da da gezecek, görecek, ağnadacak çok “Köşe Bucak” var.

İşin doorusu ben bu yazıya başlarkan Gonya’nın hangı köşesinden, hangı bucağından başlayacağımı şaşırdım.

Goca Mevlâna’mız zaten belli, aşikâr.  Yişil türbenin altında uzanmış yatıyor. Babası Bahaddin Veled de oğluna hürmeten ayağa kakmış diyollar. Bilmem dooru, bilmem yağnış, onun mezarı hakgatenbööleayagüsdühökelekli duruyor, insan hörfleniyor. Eeegolay mı, Mevlâna gibi bi adamın babası olmak!

Gülbahce’de, HamuşanGapısı’nıneşşiğinde daha nice güller, erenner, dervişan var Allah bilir.

Şemsdisen Mevlâna’nın hocası mı, talebesi mi, dosdu mu, ahbabı mı… başlı başına bi sır. Şems Camisi’nin içinde gerçekden o mu yatıyor, ölüsü guyuya mı atıldı, göğe mi çekildi, o da apayrı bi muamma…

Üçler Mezarlığına adını viren Üçler kim? Horasan erleri dinen bu ademoğulları Gonya’ya niye gelmişler, Mevlâna’ya mürit mi olmuşlar? Tam da bilemeeyoruz. Üçler’i bile bilmeyince Yidileri, Kırkları zaten ağzımıza alamaayoruz. İşin içine girsek çıkamayız. Çıkmayı bırak zaten giremeeyoruz da!

Şıh SedireddinGonevi’nin camisi, Gonya’da “Gapısıgıple tarafında olan tek cami” diyi bilmece olarak sorulur. Hakgatengapısıgıple tarafında.Sanki imamın garşısından girer gibi gapıgonmuş. Türbesi, yağmur sularından mahromgalmasın,diyiüsdü açık yapılmış. Yapdıran da tee payitahttan Sultan 2. Abdülhamid Han! Kitapları, görüşleri, fikirleri Gonya’yı aşan dev bir alimGonevi.

Azze Camisi’ni de “Gonya’nın sütunsuz selatin camisi hangısı?”diyisorallar. Bilmem farkında mısınız, Sultan Abdülaziz’den galmagoca caminin ortasında hiç sütun yok.

Söz camiden açılmışkanGapı Camisi’ni atlamak ayıp olur. Şööle baksan dükgannarın, çarşıların arasına garışmış, gaybolmuşbi cami gibi amma esgiGonyalılar“Aman haa, Gapı Camisi’nde namaz gılmayı ihmal itmen, orası boş değil, her vakıt mutlaka erennerden biri bulunur” dillerdi. Tecrübeynen de sabit, insan oruya girdi mi başga camilerde bulunmayan manevi bihavaynangarşılaşıyor.

AlâaddinDepesi’neçıkdığımızdagoca devlet gurmuşsultannar, babalı oğullu uzanmış...Belki de o depedentorunnarına bakıp neler düşünüyollar neler…

EsgiGız Lisesi’nin ardında bir Ali Gav Türbemiz var ki Gur’an’ın en böyük suresi “Bakara” ismini daşıdığı gibi, bu zatın adı da “Gav” yani “Öküz Ali.” Hikâyesini bi duysanız, öküz posduna bürünüp de öküz taklidi yaparak galeye girip düşmanı nasıgandırdığını, gece gale gapısını İslam asgerlerine açıp galeyi nasıfethitdiğinibi okusanız “Allah Allaaah”dimekdengendinizialamassınız.

Bi de Meram’da “Cemel Ali Dede” var ki bu da ”Öküz” değil de “Deve Ali”dimek. Rivayete göre bu da Mevlâna’nın Lalası. Çocuk Celâleddin’i sırtına alır, deve gibi onu daşır, oyun yaparmış, lakabı ordangalmış. Bu türbenin size bu satırları yazan benim üçun müstesna biyiri var. Talebelik yıllarımda o türbenin ağaçlarının kölgesindeTillo’dan icazet almış bir medirese hocasından ipbicenebi Emsile-Bina okudum.

Yolumuz Meram’a düşmüşken “Tavız Baba”yaoğramasak bize gönül gor.  Gerçi o “Baba” mı, “Ana” mı belli değil. Eğer anaysa, oğramassak daha da göğnügırılır. Mevlâna Meram bağlarında dervişanla zikir-sema iderkene derinlerden rebab sesleri gelir, dinnerler,dinnerler sesin nerden geldiğini de ağnamaz merak idellermiş. Bir gün, iki gün… dirken, ses gaybolunca gider bakallar, sesin geldiği yirde bir avuç tavız guşu tüyünden başgabişşi bulamazlar. İşde “Tavız Baba” ya da “Tavız Ana” budur. Tam bi sır, çık işin içinden çıkabilirsen.

Biraz aşşa insek garşımıza “Ateşbaz Veli” çıkıyor. Sanki “Garnınızaçısa buyurun dergâhdanbi çorba için!”dir gibi. Hazar,goca Mevlâna dergahının aşçıbaşıymış. Bir gün dergâhdaodunnar bitince telaşnan Hazreti Pir’e gider, “N’apacaaz?”dir. Hazret de “Ayaklarını ocağa uzadıvır!”diyincebarnaklarının ucundan eteşlerfışgırıpyimekyapdığısöölenir onun da.

Şimdi orda çorba-morba yok amma yıllardır bitip tükenmeyen bi“duz” vardır mutlaka. Türbedar Diyze’yeoğrayıp, “Duzsuz” olmamak üçun, “Dünyada gendi adına türbe yapılan tek aşçı” olan Ateşbaz Veli’ye bi selam virmekde fayda var dirim.

Marangozlar “Bizim pirimiz Nuh Nebi” diller. Terziler de “İdirisNebi”yi pir olarak gabulideller. Özel bi sohbetimizde Gonya’nınLokantacılar Odası Başganı  şimdi de cümle esnafın başı Ali Osman Garamercan da “Bizim pirimiz, şıhımızdaAteşbaz[a1]   Veli’dir”dimişdi.

Gayalı Park’ın alnında, Valilik Binası’nın dibinde bir Ulvi Sultan var ki ben bunu gördükce hep şair Ali Ulvi Gurucu merhumun bir hatırasını hatırlarım. Birbiriynen hiç alakası yog amma isimleri benzer. Alevi bir alim Ali Ulvi Gurucu’ynan tanışınca onun adını “Ali Alevi Gurucu” olarak okumuş da “Oooo, ne gözel, hem Ali, hem Alevi”diyi onu yire göğe sığdıramamaış.

 Bu Ulvi Sultan’a da bazıları “Ulvi Sultan”, bazıları ise “Alevi Sultan”diyollar. Alevi olup olmaması ayrı, amma naaşı Valilik binasına sırtını dayamış, sultan mı sultan! EsgidenHökümatBinası’na bitişik gocabi türbesi de varımış amma şimdi dört demir barmaklığın içine bir gara daşın altına hapsolmuş galmış.

MaacurBazarı’nda adettir, bağrış çığrış eğsik olmaz. “Gel vatandaş,kesmeceee, seçmeceee…” sesleri arasında Balık Hali’nin kölgesinde bir ademoğlu yatır ki onca bağrış çığrışın yanında onun adı “SöölemezTekkesi”dir. “Bu gadar ses, bu gadar gürültü yiter; ahaliyi bide ben irahatsız itmeyim!”diyip sessiz sedasız yatır. Adı Şıh Fazıl Hüseyin Efendi’dir. Rivayete göre “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun!”emr-i Nebevi’sine istinaden pek gonuşmadığısöölenir. Bazı araşırmacılar da Hindisdan tarafından gelip dil problemi olduğu uçun çok gonuşmadığını yazıyor.

SöölemezTekkesi’ndenGızılayHasdanesi’nedoorugiderkene gidiş geliş iki yolun ortasında bir mezar garşınıza çıkar. Bu da SiydişehirliMüfdüGevrakiHocaTürbesi’dir. Her ne gadar“Türbe” filan disek de ortada türbe filan yokdur. Refüjde yani yolun ortasında garip bigabir var. Adam Müfdü amma zamanın Vali’sine kök sökdürmüş. Umumhane açmak isdeyen Vali’ye “Ben garışmam, bu günner geçer gider, amma sizin adınız ‘Kerhaneci Vali’ galır!” diyerek tarihe geçen bi tebliğ yapmış, Vali’yi bu işden vazgeçirip fuhşiyata mani olmuştur. Allah rahmet iylesin.

Yol ortasında mezar diyincebi de galdırımüsdünde mezarımız var. Adı Âşık Şem’i. Hemen Mevlâna’nın dibinde. Kimi buna elinde sazınangaavegaave dolaşan şarhoş bir âşık diyor. Kimisi de bu, Gonya’nın ilk Belediye İreisi’dir diyor. Biz bu gadar ucunu ganadalım, merak iden gitsin araşdırsın, bi bilene sorsun. Sarhoş ayyaş bi adam mı, akıllı uslu bi Belediye Başganı mı, yoğsa hem sarhoş hem Belediye Başganı mı?

Bazı aklı irenner de diyollar ki “Gonya’da  Âşık Şem’i adında iki ayrı şahıs yaşamıştır, biri ööle, biri bööle.”diyollar. Ne diyelim, erennerin sağı solu belli olmaz.

Bizim Gonya’da“Hoçcaan”diyipgeşdiğimiz semte adını viren zatın asıl lakabı “Hace-i Cihan” yani “Cihanın Hocası, Dünyanın Hocası.” O goca dünyanın hocası da “HoçcaanMezarlığı”ndagayıplaragarışmış gitmiş. Ne Gonya’lı bilir, ne Hanya’lı…

Sedirler’e adını viren Sadır Sultan’ın edib, şair ve sadırlara şifa bir hekim olduğu; İşgalaman’a ad viren Şıh Alaman’ın ise mühtedi bir Alman mı, yoksa Şeyh Ulema mı olduğu; Pisili Sultan’ın kedilernen, ashab-ı kiramdan Ebu Hureyre Hazretleriynen alakasının olup olmadığıda ginearaşdırmaya değer.

Şeker Mahallesi’nde, Şeker Fabrikası içinde biŞekerfuruş Türbesi var ki, bu zatın da duz yüklü çuvalları biiznillah şekere çevirdiği ağnadılır. Şimdi de orda pancarlardan şeker ürediliyor. “İsmiynenmüsemma” bir mekâna imza atmış.

Hemen onun garşısında  Hocafakıh Türbesi ve Camisi var. Gapısı adamın depesineyıkılacağımış gibi baya bi eğilmiş. Kimbilir, belki de insanların rukuya varmamasına inat, o cansız gapı Allah’a her daim ruku halindedir.

Az evel adından bahsiddiğimiz Âşık Şem’iGonya’ya dair bi beytinde:

“Evliyasın eyleyimdisen eğer bir birhisab

Eylesen icmal, tafsilin olur bin cilt kitab!”

dimiş.

Yani şu Gonya’nın evliyasını, ulemasını şöölebi yazıp dökmeye kaksak, eciğinicücüğünü yazsak, cızsak bin cilt kitap olur dimekisdeeyor. HaggatenGonya’nın adım başı tarih, adım başı evliya, enbiya dolu.

 Bakın bu “enbiya, evliya” lafını tekerleme olarak söölemeeyomhaa. Şuurlu olarak sööleyorum. “Evliya” zaten çok da, bizzat Allah’ın peygamberi olan 13 tane de “enbiya”nınGonya’damedfun olduğu, bunların yirleriyurtları da hep kitaplarda gayıtlı, şahitli, isbatlı.

Sarıyakup Mezarlığı’nda, Alâaddin’in sırtlarında, Musalla’da, Yini Gale Gapısı’ndaCağdum, İklis, Mihran, Merih, Salih, Hamun… Aleyhimüsselam gibi peygamberlerin medfun olduğu, Gonya’nın manevi mimarlarından Hacıviyiszade hocamızın buralardan geçerken Fatiha ve salavatları ihmal itmediğini bilenner bilir.

Şimdi ben bunnarı da saymaya kaksam, uzun gısa ağnatmaya başlasam şairin didiği gibi ne sayfaya sığar, ne dergiye.

İyisi mi siz siz olun Köşe Bucak DünyaDergisini iyi okuyun, Köşe Bucak dimeden de Dünya’yı gezin, dolaşın amma ne yapıp yapıpGonya’yı da görün. Yani meşhur lafı bidaasööleyom: “Gez Dünya’yı, Gör Gonya’yı” diyen boşuna dimemiş.

Yazı Ve Fotoğraf
Adnan ÖZKAFA