KÖMÜRDEN EKMEK

Güneşli bir gün, yemyeşil çimler ve yanı başınızda cızırdayan ateş… Siz de benimle aynı şeyi mi düşünüyorsunuz? Söz konusu mangal olunca lezzete ve eğlenceye diyecek yok tabi. ;)

Bu keyfi soracak olursak; kimileri baharın müjdecisi, her fırsatta yapılması gereken olay, hele yanına da rakı bulursan senden iyisi olmayacağı, kimileri de mangalın ateşini körükleme ve et pişirme görevi başkasına verilince keyfin asıl o zaman olduğunu söyler. Ama bilinmez ki o ateşi sağlayan torbalar ne zorluklarla doldurulur.

Bu yazımda löp löp mideye indirilen güzelim etlerin üzerinde pişerken kokusuyla harmanlandığı mangal kömüründen bahsetmek istedim.

            Yüzyıllardır kullanılan bu enerji kaynağının nasıl üretildiğini merak edeniniz oldu mu hiç bilmiyorum ama bunu öğrenmek için bir ay boyunca is kokusuyla yaşadığımı biliyorum. Zor zanaat vesselam…

Türkiye’nin mangal kömürü ihtiyacının %10’u Konya’dan karşılanıyor. Konya ormanlarındaki bozuk meşelerden yıllık on bin ton mangal kömürü elde edilirken, bu üretim çok sayıda orman köylüsüne de iş kapısı oluyor.

            Mangal kömürü çok eski zamanlardan beri insanlığa hizmet etmektedir. Yaygın kullanım alanı olan pişirmenin yanı sıra metalürjide (Genellikle elementleri, özellikle metalleri saf olarak elde eden ve bunların işleme tekniğini belirleyen kimya endüstrisi kolu.), endüstriyel yakıt olarak, petrol sıkıntısı yaşanan dönemlerde odun gazı üreterek, otomobil yakıtı olarak, filtre ve arıtma sistemlerinde aktif karbon olarak, sanatçıların resimlerinde -ki ben bu malzemeye şahsen bayılıyorum :)- toprağın verimliliğini arttırmada, ilaç sanayiinde, nargilelerde… Bakar mısınız, sadece piknikte vazgeçilmez unsur değilmiş bizim Karaoğlan!

            Ancak bu ürünle ilgili yaygın kanı, ağaçtan üretilmesi sebebiyle ormanların yok olmasına yol açtığıdır. Panik yok! Çünkü ülkemizde ormanlardan ağaç kesimi, dolayısıyla mangal kömürü üretimi, orman işletmelerinin kontrolü altındadır. Kereste fabrikalarında hammadde olarak yakacak odun ya da mangal kömürü olarak değerlendirilmek için kesilen ağaçlar var elbette; yalnız, bu yolla ormanlara zarar verilmemekte; ormanların bakımı, sağlıklı yetişmesi için gereken ideal ağaç sıklığının sağlanması gerektiğinden, yapılan bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan odun, hammadde olarak kullanılmaktadır.

            Mevsim bir Ağustos yazı, günlerden hangi gün bilmiyorum. Spontane gelişen bir durumla birlikte sabahın altısında benim gibi deli olan ve ayrıca alanında iyi bir fotoğraf sanatçısı arkadaşımla Hüyük yollarına düşmüştük. İki sele top, kova kova misket vs. kömürle oynayan çocuklar içindi. Odun istifinin üzerinde Hasan abi karşılamıştı bizi. Ailesi, kardeşleri, anne, çoluk çocuk 20 yıldır dağların bu pileli eteklerinde mangal kömürü üretiyorlar.

Eeee, yoldan geldik acıktık haliyle. İş başı yapmadan, oturuyoruz güzelim sıcacık tandır ekmeği, peynir ve karpuzdan oluşan kahvaltımızın başına, bir taraftan da sohbet ediyoruz.

            Şimdi, mangal kömürünün torbalara dolmadan önce hangi süreçlerden geçtiğinden bahsedeyim biraz. Orman Bölge Müdürlüğü tarafından izin verilen bozuk meşelikler kesiliyor. Eşit parçalarda oluşturulan odunlar “torluk” adı verilen bir istifleme şekli ile üst üste konularak tepe oluşturuluyor. Bu torlukların çapı 15-20 metre kadar olabilmektedirler. Yalnız, burada deneyim ortaya çıkıyor. Öyle rastgele yapılmıyor bu istifleme, odunların güzel bir şekilde yerleştirilmesi gerekiyor, aksi takdirde herhangi bir boşluk, tüm yapılan işin boşa gitmesi demek. Daha sonra bu çadırın üstü saman, toprak ve kum ile kaplanıyor. Ara ara oluşan boşluklara dikkat etmek ve hemen kapatmak gerekiyor. Yoksa odunlar hava alır ve hemen yanar. Burada ise tam tersine yığının yaklaşık 20-25 gün, gece gündüz, içten içe yavaş yavaş yanması gerekiyor. Bazı geceler torluklar patlayabiliyor, bu yüzden gece nöbet bile tutuluyor. Bir ayın sonunda torluğun içindeki kömürler; torbalara boşaltılıyor, oradan toptancılara gidiyor ve sonrasında ise mangallarınızın içinde yerlerini alıyorlar.

            Bu gezide çocuklar ile geçirdiğim deli dolu oyun seansları da ayrı bir renk oldu benim için. Yalnız, biraz burukluk hissetmedim desem yalan olur. Yüzler gözler kömür karası, kalem tutması gereken ellerde kömür parçaları… Hayatlarında adeta siyah hâkim; tek renk, oynadıkları renkli toplar olsa gerek.

            Güzel bir gündü, ne kadar mangalda et yiyen biri olmasam da kömürün nasıl yapıldığına dair tecrübesini yaşamak, is kokmak, torluk dizmek, siyah örtü üzerinde sıcak bir ekmeğe ortak olmak yaşanılası bir histi. Orhan Veli’nin de söylediği gibi; “Yüz karası değil kömür karası, böyle kazanılır ekmek parası.”

Konya’ya uzaklığı 90 km olan Hüyük’e yolunuz düşerse, dağların eteklerinde bir gezinin derim. Kömür ile işlenmiş kilimlerde bile otursanız, sıcacık bir tandır ekmeğinin boynuna kırmızı domates ve peynirden yapılmış gerdanlık misali bir aş mutlaka bulursunuz.

Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle…

 

Yazı Ve Fotoğraf
Derya UZUN