
“Komşu Günlüğü: Suriye” 2006 yılında İstanbul’da açtığım, Türkiye’nin ilk Suriye Sergisinin adı. 2000-2006 yılları arasında Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyi olduğu dönemde 10’un üzerinde Suriye seyahatim oldu. Eşimin Antakyalı olmasından dolayı özellikle Halep’e, sanki başka bir şehre gider gibi sürekli gidiyorduk. Tabi burada vizesiz günübirlik, bazen günaşırı seyahat izninin payı büyüktü. Birkaç kez de İdlib, Hama, Humus, Lazkiye, Şam, Palmira gibi yerleri gezdik. İlk yıllar dia film çekerken, 2005 ve 2006’da dijital bir SLR kullandım. 2011 sonrası dönem ile kıyaslandığında o dönem baskının görece daha az olduğu ama sürekli ensenizde Muhabberat’ı (Eski Suriye Gizli Servisi) hissettiğiniz yıllardı. Gezdiğimiz yerlerde hiçbir problem yaşamadık, birkaç küçük sıkıntıda etrafımızda hemen insanlar toplanıyor, sıkıntıyı çözüyorlardı. Hem halkın hem de devletler arası ilişkilerin iyi olması önemli rol oynuyordu burada. Özellikle kuzey bölgesinde yaşayan Türk kardeşlerimiz bize birçok bölgede rehberlik etti. Sadece kültürel, gezilecek mekanlara değil, gündelik yaşama çokça yer verdiğim fotoğraflarım o dönem bazı mecralarda kullanıldı. İnsanı yaşadığı mekânla birlikte çerçeveleme kaygım her zaman fotoğrafımın merkezinde yer alır.
2011 ile Suriye’de başlayan iç savaş, ardından harici müdahaleler ile ülke yeniden şekillendi. Uzun süren bu savaşta, neredeyse ülkenin tamamı sanki büyük bir deprem görmüştü. Harpten çıkan harap olmuş bir ülke kalmış geriye. Aralık 2024’ün başında Esad ailesinin 50 yıllık baskıcı rejimi sona erdi.
Kurucu üyesi olduğum Foton Derneğinde başkanımız duayen foto muhabiri Coşkun Aral, Tanın Helvacı ile aralık ayında nasıl Suriye’ye gideriz planları yaptık. Çünkü benim gibi Suriye’ye daha önce giden üyelerimiz savaş sonrası Suriye’yi merak ediyordu. Foton Derneği olarak Ankara ile iletişim kuruldu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bize gerekli izinleri çıkardı. Suriye turumuzu Foton Derneği üyeleri platformunda paylaştık ve Türkiye’nin farklı yerlerinden 14 kişi ile birlikte Hatay Reyhanlı’da buluştuk. Geceyi burada geçirdik. Coşkun abinin mihmandarlığı, önderliği ile Foton Derneği üyesi arkadaşımızla 7 Ocak 2025 tarihinde Suriye’ye Zeytindalı kapısından giriş yaptık. Planımız, 3 gün boyunca her gün sınıra yakın bir kenti ziyaret etmek son 2 gün de Şam’da kalmaktı. Bu arada aldığımız özel izinle pasaport yerine kimliklerimizle geçiş yaptık. İlk gün Zeytindalı gümrük kapısından çıkıp akşam Cilvegözü kapısından giriş yapmak zorunda kaldık, çünkü gece sınıra yakın bölgelerde Zeytindalı’na yaklaşırken taciz atışları olabileceği bilgisini aldık. Çıkış yaptığımız kapıdan giriş yapmadığımız için gümrükte saatlerce bekledik. Sınırdan giriş çıkışlar çok zaman aldığı ve bürokratik süreçler olduğu için 2. günün akşamı doğrudan Şam’a geçtik.
Kuzeyden Halep’ten Şam’a gidilen ana arter olan M5 karayolunu kullandık. Halep , İdlib, Hama, Humus sırasıyla gezdiğimiz, taş üstünde taş olmayan kentlerdi.
Neredeyse top, mermi isabet etmemiş hiçbir bina görmedik. Bu görüntü Şam merkezine kadar böyle devam etti. Yaklaşık 19 yıl sonra tekrar Şam’a giriyordum, heyecanlandım. Şam’ın dibinde yer alan Kasiyun Dağı’na 2011’den sonra girişi yasaklayan Esad Rejimi, buraya ağır silahlar yerleştirerek dışarıdan Şam’a erişimi engellemiş, bu nedenle tahribat olmamış. Şehirde elektirk sorunu vardı, geceleri jeneratörler çalışıyor, ama Şam her zaman Şam, ışıl ışıl.
Yeni devletin kuruluşunun ilk cuması ve önemli isimlerin geleceğini düşünerek Cuma namazı için Emeviye Camisi'ne gittik. İnanılmaz bir izdiham oldu, 3 kişi hayatını kaybetti. Grubumuzdan Doktor Ergun bey, 5 kişinin hayatını kurtardı. Cuma namazına müteakip gösteriler ve kutlamalar yapıldı. İnanılmaz bir coşkuydu. Özgürlüğünü henüz kazanmış bir ülkenin sokaklarında fotoğraflar çekerken dikkatimizi çeken insanların yüzündeki umuttu. Neredeyse her evde acı bir hikaye var. Anne, babalar, çocuklar, kardeşler … kayıplar var. Birbirinden hüzünlü hikayelerine rağmen, herşeye rağmen, gelecekten beklentileri büyük. Artık savaşlar olmasın bu acılar yaşanmasın temennisi herkesin ortak talebi. Fotoğraf çekerken Türkiye’den geldiğimizi söylediğimizde çok yakın davrandılar, çekime itiraz eden olmadı hiç.
Sednaya ve 235 nolu ceza ve tutukevlerini gezdik. Türlü türlü dramların yaşandığı bu yerler insanlığın utanç abideleri. Burada yatan işkence gören insanlarla sohbet ettik. Havalimanında, 6 yıldır Esad Rejiminde baskı gören 1800 müvekili olan avukat bir hanımefendi ile tanıştık. Kendisinin aktardığı, 14 yılda yarım milyona yakın insan kaybolmuş.
Şam gezmek, fotoğraflamak için harika bir şehir. Şamlılar hayatlarını neredeyse sokakta geçiriyor dersek sanırım mübalağa etmiş olmayız. Bu yüzden her zaman çekecek konu buluyorsunuz. Suriye’de yemek konusu ise bir başka ziyaret nedeni. Ful gibi bakla yemekleri, felafel benim tercihlerim, ama her damağa uygun lezzetli yemekler bulabilirsiniz. Özellikle gezimizde bir yere oturmaktansa sokak lezzetlerini deneyimlemek ortak tercihimiz oldu. Ocak ayında 14-15 derecede güneşli günlerde gezmek büyük lükstü, biraz da şanslıydık. Şam’a 2-3 gün ayırmak elbette yetmiyor, hele ki fotoğrafçı iseniz. Kasiyun Dağı'na çıktık ama çok soğuktu, 14 yıl sonra giriş serbest olunca soğuğa rağmen çok kalabalıktı, bahar ayları daha güzel olur.
6. Günün sabahı erkenden Şam’dan hareket ettik. M5 otoyolundan doğrudan yolda vakit kaybetmeden Cilvegözü sınır kapısına öğleden sonra ulaştık. Sınır geçişlerimiz kolay oldu, zaten ayrılırken de gelirken de TIR'lar dışında hususi araçla geçiş yapan bizdik sadece, bu yüzden önceliğimiz oluyordu. Antakya merkeze uğramadan doğrudan havalimanına geçtik ve güzel bir yolculuğu sonlandırdık.
Coşkun abi Habitat TV kanalına çok güzel bir belgesel hazırladı. Sevgili Fatih Aslan, bu seyahatimizin belgeselini Foton için hazırladı, https://www.youtube.com/watch?v=afSDDNfPbls&t=1527s adresinde. 12 Şubat tarihinde Prof. H.Ozan Bilgiseren hocamızın küratörlüğünde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde sergimiz ve söyleşi oldu.
Yazı Ve Fotoğraf
Murat GÜR