KAZAKİSTAN MERKEZ DEVLET MÜZESİ

Büyük Türk filozofu Al Farabi’nin adını taşıyan Al Farabi Kazak Milli Üniversitesinin daveti üzerine ‘Türk Dünyası Belgesel Film Festivali kurulunda yer almam hasebiyle Almatı şehrinde bulunduğum günlerde Kazakistan Cumhuriyeti Merkez Devlet Müzesi’ni ziyaret etme fırsatını da yakaladım.

Ülkenin güney doğusunda Rusların ileri karakolu olarak 1854 yılında kurulan Kazakistan’ın eski başkenti Alma-ata Sovyetlerin dağılmasından sonra hızla değişerek çok kimlikli kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur. Şehir, Sovyet Dönemi ve Orta Asya kültürünün bazen ayrı olarak bazen de birlikte yorumlandığı eserlerle dolu. Güzel şehirde en çok merak ettiğim yerlerin başında; Türk Dünyası Kültür Mirasının korunduğu ve tanıtıldığı Milli Müze bulunuyor. Orta Asya’nın en büyük müzelerinden biri olan bu müzeyi gezmek konusunda oldukça sabırsız olduğumu fark eden dostum Duren Bey aracıyla beni alıp öğlen arasında müzeye götürdü.

Müze binası Sovyet mimari tarzıyla yapılmış olup içinde barındırdığı büyük medeniyetin görkemini gerçekten yansıtıyor. 1944 yılında müze faaliyete geçmiş lakin yapılan düzenlemelerle şimdiki modern görünümüne 1985 yılında kavuşmuş.

Altın Elbiseli Adam

İlk girişte, MÖ 5. yüzyılda yaşamış ve Kazakistan’ın bağımsızlık sembollerinden biri olan ünlü Esik (Issık) Kurganında 1969 yılında bulunan savaşçı İskit Soylusu Altın Elbiseli Adam tarafından karşılanıyoruz. Rus, Japon ve Kazak bilim insanları tarafından birçok incelemelere konu olan bu esere Kazak arkeologlar “Kazak Tutankamon” adını vermiş, çünkü Firavun Tutankamon’dan sonra en çok altın bulunan kurgan; en değerli parça olan kaftan, pantolon, kemer, ayakkabı ve kalpak görülmemiş bir estetik değerde olup İskit kültür mirasıdır. Aynı zamanda; dövme, damgalama, oyma ve granül tekniklerinin kullanıldığı Altın Elbiseli Adam zırhının yanı sıra kurganın içerisinde; tabak, vazo, ayna-tarak kılıfları, tas, gümüş kaşıklar ve 4.800 altın parça bulundu. Altın Elbiseli Adamın aslında 18 yaşında genç bir Saka savaşçısı olduğu tespit edilmiş. Bu paha biçilmez eser aynı zamanda Saka Dönemi’nde bozkırda altını işleme ve kullanma tarihine ve kültürüne de ışık tutuyor. Kazak arkeologların yaptığı çalışmalara göre Altın Adamın Geç Tunç Çağı’ndan Erken Demir Çağı’na geçiş dönemine ait olduğu tespit edilmiştir. İki defa 2012 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmişti. Daha sonra 2018 yılında Türksoy “Büyük Bozkırın Tarihi ve Kültür Mirası” adı ile Türk İslam Eserleri Müzesi’nde sergilendi. Her iki sergiye de katılma şansına sahip olmuştum. Hakeza 2019 yılında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Türksoy marifetiyle sergilendiğini hatırlıyorum.

300 Bin Eser 7 Büyük Salonda Sergileniyor  

Müzede Kazakistan’ın tarihi Bronz Çağı gömülerinden başlayarak göçebe kültürüne oradan, 2. Dünya Savaşı dönemlerine kadar ülke tarihinin bütün dönemleri nadide objelerle sergileniyor. Kazakistan’ın bütün bölgelerinden toparlanmış paleontolojik, arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği büyük bir envantere sahip müze; 7 büyük sergi salonundan oluşuyor.

1.Salon: Paleontoloji ve arkeoloji bölümlerinden oluşur.

2.Salon: Geleneksel Kazak göçebe kültür mirası, gizemli göçebe yaşam tarzının öğelerini  “Yurt” kültürüne ait parçaları görebilirsiniz. Kazak nakışları ve geleneksel iç mekâna sahip göçebe evin ya da yurdun (kiyiz) orijinal kurulmuş halini görebilirsiniz. Ayrıca takılar, halılar, kıyafetlerde sergilenmekte. Sergilenen en önemli parça, marifetli kadınların ellerinden çıkmış büyüleyici altın iplikli nakışlar bizi ulu bozkırın engin mirasıyla bütünleştiriyor.

3.Salon: Kazakistan ve diğer ülkelerde yaşamış çeşitli etnik grupların tarihine ve kültürüne ayrılmıştır. Burada belli ülkelerden gelen hediyelerin sergilendiği camekân vitrin bölümler mevcut; Türkiye’den de rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın bir resmi var ancak koca vitrinde bizi temsil eden tek şey bu küçük fotoğraf olmamalı, oraya konulacak birçok eserimiz, objemiz var. Kültür ataşelerimiz bu konularla alakadar olmalı bence. Rusya, Ukrayna, Çeçenistan, Kore ve Almanya’da sergilenen fotoğraflar, nadir bulunan belgeler, ev eşyaları ve el sanatları eserleri mevcut. II. Dünya Savaşı sırasında Kazakistan (1941-1945) isimli özel bir sergi de bulunmaktadır.

4.Salon: 1991 yılında bağımsızlık sonrası oluşturulan eserleri kapsamaktadır. “Modern Kazakistan” olarak adlandırılan 4. salon, ülkenin bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından beri Kazakistan Cumhuriyeti’nin tarihini temsil ediyor. Sergilenen eserler arasında devlet bayrağı, Kazakistan Cumhuriyeti’nin orijinal Anayasası (1995 tarihli), banknotlar, filatelik eserler yer almaktadır.

5.Salon: Kazakistan coğrafyasında yapılan kazılarda ortaya çıkartılmış değerli eşyaların sergilendiği bölüm “Kazakistan’ın Arkeolojik Altınları” isimli beşinci salon, Kazakistan’ın çeşitli bölgelerinden derlenen eşsiz sanat eserlerinden oluşan sergiye ev sahipliği yapmaktadır.

6.Salon: “Antropoloji Müzesi” isimli salonda, tarih öncesi dönemlerden ilkel yaşam formları ve medeniyetin ilk izlerine kadar sizi farklı bir yolculuğa çıkartan bölüm.

7.Salon: Kazakistan kültür, doğa ve tarihini anlatan 214 tablodan oluşan eşsiz bir koleksiyon burada sergilenmektedir. Bu koleksiyon 1879’da Kazakistan’a yerleşen Rus ressam, etnograf ve tarihçi H.G. Khludov’un (1850-1935) eserlerinden oluşmaktadır.

Müze, Türk Dünyası ortak kültür mirası anlamında çok önemli bir bilgi merkezi olarak geniş bir envantere sahip, sergileme tekniği açısından özellikle göçebe kültürel miras alanı çok başarılı. Özel izinlerle fazla çekmemek kaydıyla fotoğraf çekimine izin verildi. Ayrıca çocuk atölye çalışmalarını da görme fırsatım oldu.

Geleneksel Kazak kültürüne dair harika süreli sergiler ile milli günlerde düzenlenen geleneksel el sanatları fuarı müzeye ayrı bir cazibe katmış. Genel olarak tanıtım noktasında İngilizce bilgilendirme çok az lakin güzel, küçük bir hediyelik eşya mağazası mevcut. Müzenin tematik hediyelik eşyalarını buradan satın alabilirsiniz. Almatı’ya bir gün yolunuz düşerse bu büyük mirası “Kazakistan Merkez Devlet Müzesini” mutlaka görmelisiniz.

Yazı Ve Fotoğraf
Salih Doğan