KA’YA ADANMIŞ BİR TAPINAK

Türk kültüründeki “Kut” kavramına benzer olarak Mısır kültürü ve mitolojisinde de “Ka” kavramı önemli bir yere sahiptir. Antik Mısır alimleri kişinin öldükten sonra ruhuna ne olduğuna, nereye gittiğine ve yolculuğuna nasıl devam ettiğine dair sorulara cevabı “Ka” kavramında bulmuşlardır. İnsanın fiziksel bedeninin dışındaki görünmez bir beden olarak tasvir edilen Ka, fiziksel bedenin ömrü son bulduktan sonra yaşamaya devam eden parçasıdır ve içinde yaşayacağı bir beden bulduğu sürece de yaşamaya devam edecektir. Dolayısıyla mumyalama işleminin neden Mısır’da ortaya çıktığı, neden bu kadar önemli olduğu şimdi daha net anlaşılabilir. Aynı zamanda Ka’nın varlığını sürdürebilmesi için insan hayatında neye ihtiyaç duyuyorsa, Ka’nın da bu malzemelere, yiyeceklere, hatta yeri geldiğinde kendini eğlendirecek eşyalara ihtiyaç duyacağı düşünülüyor. Tüm bu masif yapıların, gömme ritüellerinin ve ölüm sonrası yaşam geleneklerinin ne kadar da Ka tarafından şekillendiğini fark etmek, devasa papirüs şekilli sütunların arasında yürürken daha da büyüleyici bir hal alıyor.

Herkeste var olan Ka, konu krallar ve tanrılar olduğunda daha kutsal bir boyuta taşınır. Tanrıların yeryüzündeki ifadesi olan kral, tanrılardan gelen Ka’ya sahip olmak zorundadır.  Bu kavramın antik çağ Mısır’ındaki en büyük örneği ise Luksor Tapınağı’dır.

Spesifik bir tanrıya, krala veya külte adanmak yerine Ka kavramına adanmış olan tapınak, her sene Nil’in taşmasıyla beraber Opet Festivali’ne ev sahipliği yapar. Bu festivalde baş tanrı Amun, evi olan Karnak Tapınağı’ndan çıkarak 2 kilometrelik bir yolu aşar ve eşi tanrıça Mut’un evi olan Luksor Tapınağı’na seyahat eder. Luksor Tapınağı’nda tanrılarla buluşan kral, Doğum Odası’nda tanrılarla birlikte olur ve “tanrıların çocuğu” olarak yeniden doğar. Amun’un Ka’sının yeryüzündeki sureti olan Ka’sını yenilemiş ve böylece gelecek yılın bereketini, verimliliğini ve güvenliğini sağlama almış olur.

            Tabi ki antik çağ ritüelleri zamanla modernize olmuş ve şimdi tapınağı tek başınıza, herhangi bir tur rehberi olmadan ziyaret etmek isterseniz yanınıza usulca yaklaşan bedeviler sizi, duvarlardaki bir betimden diğerine çekecek; kimseye çaktırmadan duvara dokundurtacak ve böylece Amun’un Ka’sının size geçtiğini söyledikten sonra sizden para isteyeceklerdir. Yeri gelmişken, antik Mısırlıların hiyerarşi konusunda takıntılı olduğunun altını çizmekte fayda var. Dokunmanızı istedikleri figürler tabi ki de boyumuzun yeteceği, yani alt kısımlarda yer alan tasvirler olacak. Bir tanrının veya kralın, sizin gibi benim gibi normal insanların ulaşabileceği alt kısımlarda betimlenmesi söz konusu olmayacağı için; kibarca “Şükran!” deyip bu bedevi arkadaşlara itibar etmeyiniz J

Yazı Ve Fotoğraf
DORUK CONKER ŞAHİN