
Hem Balıkesir
hem de Çanakkale sınırları içinde yer alan Kaz Dağları’nı gözümüze kestirmiştik
bu sene. Kaz Dağları geniş bir lokasyon olup her metrekaresi insanı büyülüyor.
Yeşili ile gözümüzü; şelale ve akarsuları ile kulağımızı, kısacası ruhumuzu
doğada doyurmuştuk gerçekten.
Kaz Dağları’nı
tek bir günde gezemediğimiz gibi tek bir kalemde anlatmakta mümkün olmayacak.
Bu yüzden en popüler yerlerden olan Hasan Boğuldu Göleti ve Sütüven Şelalesi’ni
sizin için seçtik bu sayıda.
Balıkesir ili
Edremit ilçe merkezine 14 km uzaklıkta olan Zeytinli Köyü oluşturduğumuz ilk
rotamız oldu. Küçük kahvehaneleri, kadın ve çocuk seyyar satıcıları, Arnavut
kaldırımlı sokakları ve onları sulayıp duran esnafı ile Zeytinli Köyü Ege
kültürünü misliyle hissettirdi.
Köy içinde
tabelaları takip ederek 5 km kolay parkur bir yol ile bölgeye ulaşıyoruz.
Otopark 24 TL yaya giriş 8 TL.
İlk önce 17
metre yükseklikten dökülen Sütüven Şelalesi ve altında buz gibi suyun keyfini
çıkaran insanlar karşılıyor bizi. Bir köprü yardımı ile tam şelalenin
karşısından bir iki tane fotoğraf alıp çıkıyoruz. Kalabalık olduğu için aşağı
inmedik.
Hasan Boğuldu
Göleti’ne ulaşmak için şelale kaynağına doğru yürürken, yöresel ürün ve
bitkilerin satıldığı şirin bir pazar yerinin içinden geçiyoruz. Hemen sonra
Roma Dönemi’ne ait biraz atıl vaziyette olmasına rağmen çok ihtişamlı gözüken
su kemeri karşılıyor. Kalabalıkla beraber takip ettiğimiz yolun sonunda gölete
varıyoruz. Akarsuyun burada oluşturduğu havuzumsu yapı çok cazip geliyor
insanlara. Birçok kişi suyun içinde. Sakinken bir kaç fotoğraf alıp, aklımızdan
geçeni icraata geçirdik. Tabelalarda ‘daha fazla ilerlemek tehlikelidir’
yazısındaki tehlikeleri tecrübelerimize güvenerek kendimiz keşfetmek
istiyorduk. Yaramaz bir çocuk gibi suyun geldiği yola devam ettik. Hayatımda
gördüğüm en güzel doğal havuzları burada gördüm.
1 değil 2
değil onlarca büyüklü küçüklü doğal havuz ve yanı başında birazcık yükseğinden
dökülen mini mini şelaleler. Kalabalıktan uzaklaştıkça özgürleştiğimizi
hissettik. Yürüdüğümüz parkur suyun biraz yükseğinde kalıyordu. Aşağıda bir
minik havuzu gözümüze kestirdik dikkatli bir şekilde aşağı indik. O kadar
güzeldi ki bize özel bir doğa harikasının içindeydik. Biri 5 metreye yakın
derinlikte, diğeri 1 metre derinlikte iki havuz sanki biri çocuk havuzu diğeri
yetişkin. Kayalara seriverdik havlumuzu, hemen serin sulara attık kendimizi.
Kayalar şezlongumuz, ağaçlar şemsiyemiz, önümüzde de kral havuzumuz... İşte
tatilden beklentimiz tam olarak buydu bizim. Günü burada kapattık. Her zaman
olmasa da doğanın büyüsü yalnızlıktır. Kalabalık çoğu zaman bu büyüyü bozuyor.
Bölgede
aracınızı bıraktığınız yerlerde restoran, pazar, market her şey var. Akarsu
içine yerleştirilmiş 10’larca piknik masası da var. Yer bulabilirseniz suyun
içinde piknik yapmanız mümkün.
Birde kısaca
Hasan’ın acıklı hikâyesinden bahsedeyim.
Hasan ovalı bir gençtir, obalı dağların kızı Emine’ye âşık olur, Emine de
ona. Yaşam biçimleri farklı olduğu için kavuşmaları zordur. Ama pes etmezler Emine’yi
istemekte ısrarcı olan Hasan, Emine’nin ailesi tarafından zorlu bir sınava
tabii tutulur. Hasan’ın köyden obaya kadar hiç dinlenmeden (yaklaşık 5 saatlik
bir yol) sırtında 1 çuval tuzu getirmesi istenir. İlk saatler iyi gitse de
güneşin ve yorgunluğun etkisi ile Hasan çok terler, terledikçe sırtındaki tuz
çuvalı sırtını ateş gibi yakmaya başlar, takatten iyice kesilen Hasan yere
yığılır kalır.
İçi yanan sınavı kaybeden Hasan kendisini gözetlemek için yanı başında
yürüyen Emine’ye “Ben yapamadım, gelemedim Emine. Sen benimle gel, obaya
gitmeyelim.” der. Emine üzülür ama geleneklere bağlılığından çuvalı kendi
sırtlar ve obaya gider.
O günden sonra Hasanı gören olmaz. Emine her yerde onu arar ama bulamaz bir
gün dere kenarında Hasan’ın gömleğinden bir parça bulur. Hasan’ın gel Emine
gidelim deyişi aklından hiç çıkmaz, sesi sürekli kulağında çınlar, içindeki
pişmanlık Emine’nin durumunu iyice ağırlaştırır ve Emine kendini dere
kenarındaki çınara asarak hayatına son verir.
Bir tarafı Edremitli olan sevgili Sabahattin Ali de hikâyeye edebi bir form
kazandırarak öyküyü şu şiir ile ölümsüzleştirir.
Uzaklardan sesin aldım;
Çevreni derede buldum;
Nereye gittiğin bildim,
Hasanım arkandan geldim.
Sarı kâküllü, dal boylum;
Saz benizli, ayva tüylüm;
Tatlı sözlü, melek huylum,
Hasanım ardından geldim.
…
Köyden, obadan kovulan,
Duru sularda boğulan,
Toz köpük olup dağılan
Hasanım ardından geldim.
…
Sarp dağlara getirdiğim,
Kavuşmadan yitirdiğim,
Ak kefensiz yatırdığım
Hasanım ardından geldim.
…
Emine’yi yaslı eden,
Kerem olup Aslı eden,
Dağı taşı sesli eden
Hasanım ardından geldim.”
Yazı Ve Fotoğraf
Elmas Nur Can - Sabri Can