Yakın
zamana gadar Gonyamızda “gezme” diyince aklımıza şu gelirdi: Evin hanımı
gayınnayı eve bekci olarak gor, goluna da çantayı alır, gonu-gomşuya veya bi
akrabaya yayan yapırdak oturmaya giderdi. İlk mekdebden eve gelen çocuklar da
“Nenee, annem nerde gıı?” diyince, Nene : “Anan gezmeye gitdi, nöğürecen ananı,
emecen mi, otur, hincik gelir” dir, çocukları anası “gezme”den gelesiye gadar
avıdırdı. Bol dedigodulu bu oturmalarda
misafirlere pasda, börek, batırık, ıvır-zıvır ikram idilirdi. İkramları
yiyenner “Ana’ pek gözel olmuş, age bi
tarifini alalım” dir, beğense de, beğenmese de ev saabına bi “kif bağışlardı.”
Şimdi bu
“gezme” kelimesinin manası iice değişdi, gelişdi. Ahali deniz gıyılarına, sahil
melmekatlarındaki löküs utellere gezmeye gider oldu. O da kesmeyip gavur içine,
ejnebi melmekatlara uçup, dolmuşa biner gibi teyyareye biner hale geldik. Sade
ejnebi değil bizim gibi Müslüman devletlere de göğe uzanmış minare gibi burç
uteller yapılıp bi gucak paraynan oralara gidilir oldu. Dünya mı güççüldü,
yoğsam ahalinin eli golu mu uzadı bilmem.
Vakdı
zamanında köylüler eşşeğe yükü atıp yakın köylerden şehire mal getirip satmak
üçun şafak sökmeden yola düşer, gün
doğarkana şehirin çarşısına-bazarına 3-4 sahatte anca ulaşır, ıçccakda-soğukda
ora varasıya gadar börtler, insannarın canı çıkarıdı. Şimdi maşşallah Gonya’dan
teyyareye biniyon “ce’e” dimeden İsdambol’a
varıyon. Bırak İsdambol’u 2-3 sahate varmadan tee buralardan Umreye,
Hicaza ulaşıyon. Hey gidi günner hey. Nerde o develernen alt’ay gidilip, alt’ay
dönülen yollar, çöller?
Yah hay
gardaşlar işde dünya bööle güçcük ya da hızlı bir hale geldi. Bakın şu
Köşe-Bucak Dünya mejmaasının gapcaklarına. Bi sayfadan öbür sayfaya geçerken
insan sanki bi dünyadan başga bi dünyaya geçer gibi oluyor, gafası biyni
dönüyor yaav. Her taraf ayrı bi alem. Dili başga, dini başga, yimesi-işmesi
başga, donu-uşguru başga...
Her neyse
biz gezmeden bahsidiyorduk, lafı dağallandırmadan gine gezmelere, seyahatlere
dönelim.
Esgiden
gezmek üçun deyil de şifa üçun Gonyalıların dizi, beli ağrıdı mı tek gittiği
yir, Ilgın Hamamı idi. Tabi o zamannar Gonya’dan Ilgın hamamlarına gitmek filan
goca bi merasimidi. Bir hafda 10 gün önceden bulgurunu, salçanı, havlunu, bornuzunu,
çamaşırını… hazırlayacan yükünü, çuvalını dekleyecen, eski “hor hor” posdaların
altına, üsdüne dıkış dıkış yükleyip urgannarnan bağlayacan. İki-üş sahat yol
gidip gantere batacan. Ora varıp bi hafda-l0 gün hamamlara girip dinnenecen.
Soğna aynı telaşeynen geri dönecen, ondan soğnacıma eve gelince soğuk su
işmeyecen, ayağından yun çorabı, sırtından örme gazağı çıkartmayıp “yirini
bekleyecen.” Bu arada on-ombeş gün hısım akraba eline bi tas yoğurdu alıp
“şifalı ossun” a gelecek. Bunnarın hepbisini bi toplasan bir Ilgın hamamına
gidip gelmek nerdeyse insanın bir ayına malouyor farkında mısınız?
İnsanın gırk
yılda bir Angara’da İsdambol’da işi olsa da oralara gitmeye kaksa o garim daha
zor. Eee golay mı, nerden baksan Gonya-Angara en az 4-5 sahat, İsdambol disen
nerdeyse bi güne yakın yolculuk. Adı üsdünde “uzun yol” yani. Yolda yimek üçun evden ekmek arasına köfdeyi
yapıp çıkılayacan, yanına bahcadan gıl büber, yirli tomatayı da goyacan. Etinen
beraber “öldürülmüş soğan” da fena gitmez hani. Onnarnan beraber öteberiyi de
fazla atışdırıp ondan soona için bulanırsa “otobos dutdu” dii “üsküfra” itmek
üçun mâvinden naylon torba isdeyecen. Tiirakiysen zaten havasız otobos da bi
Bafra caarası dumannayıp az daa havayı kirledecen.
Daa bitmedi,yanında
çoluk çocuk varsa apdez bozmak üçun şüfere reca idip şööle bi yolun gıyısında
ekisdiradan mola virdirecen, orda bir guytuya çocuğu “biş biş” dutacan. Yog
efendim ağşam namazı, ikindi namazı geşmeden bi de namaz molası, hısım akrabaya
yarımşar-birer kilo Hacıbekir lokumu… dirkene yola gitmek filan bir “ömür”
sanki.
Öteğenner bizim
yiğen acanta bir tağsi almış. Bir işi gücü filan yok. Sırf zevk üçun o ne
dimeğise “araba açılsın” diyi bi İsdambol’a varmış gelmiş. Yimin billah idiyor:
“5 sahate varmadı” diyor. Hatda bir-iki bilat yirinde de açcık oyalanmış,
guyruk filan beklemiş, o da olmasa nerdeyse 4 sahatte varacağıdım, diyor.
Şaşdım galdım. Ülen oolum, eceline mi susadın, arkandan atlı mı goğalar,
derdine ne? Ha imil imil geze geze git gel. Ben bööle diyince bana ne dise
beğenirsiniz?
“Dayııı, sen ağnaman, bize adrenalin ilazım, adrenalin!”
O ne garın ağrısıysa, essah da hiç ağnamadım. Asbirin’i
Panalgin’i filan bilirim, başım-dişim ağrıyınca Gripin de atarım amma o
didiğini hâlâ da annamadım. Bir hap adı mı, yoğsam dolar-mark gibi bir gâvur
parası filan mı bilmem. Naha imi döküle gal imi? O gâvurca kelimeleri
belleyeceğine otur da adamakıllı Sübâneke’yi, Eddehiyyatü’yü belle hay gidi
sıpası. Bööle uçar gidersiniz, çekirgenin hesabı bir zıplar, iki zıplar ondan
soğna da bi gün ağşam acansı aşdın mı gari, haberler başlar:
“Gonya-İsdambol
yolunda aşırı süratden dolayı miydana gelen gazada….”
Hadi buyur buradan
yak! Ha n’oolur yavaş yavaş gidip gelsen de sağ sâlim evine çoluk
çocuğuna gavuşsan
olmaz mı? Şimdi Adrenalin didiğin şiy
neyse al da başına çal! Neye yaradı sööle baalım?
Her neyse,
az eveli yolda köfdeden, tomatadan, bulgurdan salçadan bahsiddik. Şimdi onnar
da galmadı. Antalyalar, Alanyalar çıkdı, o ıldızlı, aylı utellere giderkene ne
havlu-bornuz alınıyor, ne de yimek-içmek. Hepbisi orda hazır seni bekleeyor.
Ayağına giyeceğin terlikden, saş gurutma makinesine gadar tam tekmil. Hele o
açık büfe didikleri yirler ise tam bir patişah sufrası. Ne ararsan var maşşallah.
Tansiyon, şeker… filan yoğsa, yi babam yi. O gök görmedik ya da soğnadan görme
adamların gözü doymaayor. Bi sürü para
virdik diyi dabakları dıka basa doldurup onu da yiyemeeyollar, yarısını çöpe
atıyollar. Ülen oolum yiyeceğin gadar al, doymazsan git bi daa al, niye bööle
ganaralık yapan, ayıp, hem ayıp hem günah valla!
Gadınnar
disen başga bi alem. Onnar da bi rejim modası çıkarmışlar. Neymiş efendim ince
olacağımış, yağ bağlamıyacağımış! Çatalınan, cımbızınan yisem mi yimesem mi
diyi masanın başında düşünüp durullar. İki dutam marıl, bir çöp mâdinis, bi
dirhem et, yarım dilim ekmek… Onnan da garın mı doyar yaav? Madem yimiyecen
dünya gadar para virip de buralara ne dii geldin, oturaydın evinde hay garam!
Rejim diyince
bizim aklımıza esgiden laiklik, kemalizim, şeriat, tarikat, hilafet… filan
geliridi, şimdi rejim incelmek, diyet, az yimek… filan dimek oluyormuş. Ne
diyelim, hayırlı ossun rejiminiz. Esgiden takka-tesbik, sarık, kelimeyi tevhid
filan rejimi tehlikeye sokarıdı, şimdi rejimi tehlikeye sokannar: Yağ,
gollesdirol, haşlama, gızartma, üş biyaz yani un, şeker, duz… olmuş. Ülen
arkadaş un, şeker yimeyeceez, yani hakık gibi gızarmış su böreğine,
avurtlarından sadeyağını damlada damlada saş böreğine yumulup, cevizli
baklavaya, sacarasına el uzatmıyacaaz da bu dünyada niye yaşayacaaz yaav?
Rejiminiz batsın imi!
Adam gibi yin,
adam gibi de çalışın bişşi olmaz. Dedeniz, neneniz rejim mi yaparıdı, garnı
doyunca yir, ağşama gadar da tarlada tapanda at gibi çalışırıdı. Zabah namazı kakar,
üsdüne gün doğmaz, sizin hesap kiriş gibi yatmazıdı.
İşde bööle
sevgili okuyucular. Sööliyecek laf çok amma, fazla satır yok. Ben yazdım
yazmasına, bakalım siz okuyup ağnıyabildiniz mi bilmem?
Yazı Ve Fotoğraf
Adnan ÖZKAFA - Koyunoğlu Müzesi arşivi