
Günümüzde göçer yaşamını sürdüren, geçimini koyun ve
özellikle kara kıl keçileriyle sağlayan yaklaşık iki yüz oba var. Nisan ayının
ortaları ile eylül sonları bu obaların yaylaya ve kışlağa göç ettikleri
aylardır, yaklaşık üç ayları göç hâlinde geçer. Göç yolları, yaşadıkları
kışlağa göre değişir. Örneğin Erdemli,Tömük çevresinde kışlayanlar Bolkar
Dağları’na çıkıyorlar.Silifke, Mut çevresinde kalanlar Sertavul’u aşarak
Hacıbaba Dağı’nın eteklerinden; Gülnar, Aydıncık, Bozyazı çevresinde kışlayanlar
ise Ermenek üzerinden Toros yaylalarına ulaşıyorlar.
Göçer Sarıkeçililer;Erdemli’den Bozyazı’ya kadar geniş bir
alanda, sahil ya da sahile yakın yerlerde kışlıyorlar. Silifke, Ovacık, Aydıncık
ve Bozyazı en çok bulundukları bölgeler. Bazıları ise sahile kadar inmeyip
Gülnar ya da Ermenek çevresinde kalmayı tercih ediyorlar.
Göçer yaylaları yaz aylarında Başyayla’dan Ahırlı’ya kadar
geniş bir alanı kaplıyor. Bazı aileler Barcın Yaylasını geçmeden Başyayla’nın
batısındaki düzlüklerde çadır kuruyorlar. Sarıveliler yolu üzerinde bulunan
vadilerde sahilin sıcaklarından kaçmak isteyen aileler kalıyor. Burada perşembe
günleri kurulan Yörük pazarından çevredeki yaylacılar istifade ediyorlar. Bu
yaylaya çıkanlar tezgâhlarda dokudukları halıları gelip geçenlere satarak aile
bütçesine önemli bir kazanç sağlıyorlar.
Taşkent/Alanya yolu çevresinde, göçer obaların en çok
konakladıkları yaylalar var. Gevne yamaçlarından, Hadim/Dedemli yol ayrımına
kadar onlarca Yörük obası yayla alıyor. Bu bölge hayli kıraç ve su sorunu
olmasına rağmen obalar ormancılara bulaşmamak için bu bölgeyi tercih ediyorlar.
Su ihtiyaçlarını ise Gevne Vadisinden karşılıyorlar. Seydişehir ve Ahırlı
çevresi ise Gevne’ye göre daha yeşillik ve su sorunu pek yok. Bozkır ve
Sarıoğlan çevresinde de göçerlerin sıkça kullandıkları yaylalar var.
Göçer Yörükler her şeyden önce üretici insanlar. Keçi ve
koyun olarak önemli bir hayvan varlığına sahipler. Orman Bakanlığı birkaç yıl
öncesine kadar bunun değerini kavrayamamış göçerlere karşı büyük baskılar
uygulamıştı. Aşağı Hadim’li Müjgân Ana bu baskıyı, ahırlarımızdaki keçilere
bile göz diktiler, diye anlatmıştı. Yayla zamanı göçerler büyük para
cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlardı. Gösterilen tepkiler ve giderek
gerileyen hayvancılığın ülkeyi zor duruma düşürmesi bakanlığın daha akılcı
hareket etmesini sağladı. Fakat şimdiye kadar yapılanların sonuçları kötü oldu.
Sadece göçerlerde değil Toroslarda bulunan köylerde küçükbaş hayvancılık
nerdeyse bitme noktasına geldi. Geçmiş yıllarda onlarca ailenin çıktığı
yaylalarda şimdi ya bir aile var ya hiç yok. Ülkemiz hayvancılığı büyük darbe
aldı.
Sarıkeçililer sürekli göç halinde oldukları için genellikle
yola ve arazi şartlarına dayanıklı kara kıl keçi sürülerine sahipler. İş gücü
fazla olan bazı ailelerde koyun sürüleri de var. Aileler sağmal davarı ayırarak
yoz davarı satıyorlar. Bu onların önemli gelir kaynaklarından biri. Satışı ya
yaylaya kadar gelen celeplere ya da kurban bayramı öncesi kendileri besleyerek
pazara çıkarıyorlar. Keçi kılı para etmediği için bazı aileler yaylada
kurdukları tezgahlardabu kıldan çadır ve heybe gibi şeyler dokuyorlar.
Özellikle Akdeniz Bölgesinde yaşayanlar keçi eti ve keçi
sütünden yapılan yağ, peynir, yoğurt gibi ürünleri tercih ettikleri için
yaylalara kadar çıkarak bu ürünleri satın alıp gidiyorlar. Üreticiler ellerinde
kalan peyniri şehirlerde bulunan soğuk hava depolarına koyuyorlar.
Göçerlik olayı
günümüzde hayli sorunlu, meraların bitme noktasına gelmesi, ekili alanların
hızla artması vb. gibi sorunlar nedeniyle iskân olmak isteyenler var. Şartların
zorluğuna karşılık göçerliğe devam etmekten yana aileler var. Ülke ekonomisine
önemli katkılar sağlayan insanlar bu göçerler. O yüzden devletin, devleti idare
edenlerin bu kitlenin yanında durması, destek olmasa bile gölge etmemesi
gerekiyor.
Yazı Ve Fotoğraf
Zeki Oğuz