Dünya Markası Olmaya Aday Bir Müze: Hisart

Hadi, hep beraber bir ortaokul çocuğu hayal edelim… Derste, arkasında oturan arkadaşı, sırttan çizilmiş nü bir adam karikatürü atıversin sırasına. Arkadaşıyla gülüşmeye başlasın, kikir kikir. Sınıftaki fıkırdamaları duyan hoca, sınıfın diğer ucundan gürlesin, “Siz niye gülüyorsunuz!” diye. O çocuk, hoca gelene kadar nü resmi birkaç kalem darbesiyle bir armuda çevirsin. Hoca da bir anlam veremesin niye güldüklerine. İster misiniz, bir isim verelim o zamanın çocuğu, bugünün işadamı ve sanatçısına? Nejat Çuhadaroğlu...

Evet evet, yanılmıyorsunuz, Çuhadaroğlu Şirketler Grubunun CEO’su Nejat Çuhadaroğlu’ndan bahsediyorum.  İşte, o başarılı sanatkâr çocuk, hayallerini “Hisart Canlı Tarih Müzesi”ne dönüştürmüş, alın teriyle, göz nuruyla ve sabırla.

— Nejat Bey, bu müzeyi farklı kılan ne?

— Bir kere, bin senelik bir tarih sürecinde,  diorama, resim, kıyafet ve silahlarla tüm savaş sahnesini gözünüzün önünde yaratmaya çalıştım burada. Detaylara önem verdim. Bakın, sarayın penceresinden Boğaz manzarası akıp geçiyor, Osmanlı levendinin kaşında yara izi, kolunda dövmesi, kulağında küpesi var. Dünyanın hiçbir müzesinde göremeyeceğiniz tarihî objeler var. Mesela çift başlı kartal sembollü Selçuklu kılıçları.

Ayrıca buradaki karakterler hep aksiyon hâlinde. Kıyafet ve aksamlar orijinal yani bir anlamda yıpranmış olduğundan bunları aksiyon hâlindeki mankenlere giydirmek çok zor. O yüzden kıyafete göre manken yarattım. Başka müzelerde kıyafetler ya asılır ya da dümdüz duran mankenlere giydirilir. Ok atan pozisyonundaki askere kıyafeti giydirmek çok zordur. İşte tüm bu açılardan benzer bir müze dünyada yok ve bu yüzden canlı tarih müzesi diyoruz.

Burada sadece Türk tarihi değil, dünya tarihi de var. Karşı tarafı da işledim. Onların zırhlarını ve silahlarını yani savaş teknolojisini de görebiliyorsunuz.  

Bu müzeyi farklı kılan bir şeyler daha var bence... Kapıdaki görevli, ilk ziyaretimde, “Nejat Bey, ziyaretçi defterini her gün okuyor, ‘Daha ne yapabilirim?’ adına; lütfen, yazın!” Diyor. Müze müdürü İbrahim Bey, ilk ziyaretimde ben gezerken, “Nasıl buldunuz müzemizi?” diye yanıma geliyor. Nejat Bey müzeyi gezdirirken düzeltilmesi gereken şeylerin notunu alıyor. Baştan sona tüm görevli ve yetkililerin müzeyi gururla bu kadar sahiplenmesinin enerjisini de hissediyorsunuz, savaş müzikleri eşliğinde müzeyi gezerken. İnsanın işini severek yapması nasıl da belli oluyor!  Küratörün de Nejat Bey olduğunu söylemiş miydim?

Diorama, bir anın üç boyutlu maketinin yapılmasına verilen isim. Hani Lord of the Rings filmini seyrettiğinizde gördüğünüz bir sürü sahne var ya, aslında onlar dioramaların yakın çekimi. Kamera tekniklerini öyle bir kullanıyorlar ki siz o manzara ya da şatoları gerçek sanıyorsunuz.

Nejat Bey’in 30 senelik maket, 25 senelik diorama yeteneğiyle Sarıkamış sahnelerinde Mehmetçiğin üstüne hâlâ kar yağıyor, İstiklal Savaşı’nda cepheye giden askerin kaputlarının etekleri çamurlu, Rusya'daki garnizonun saçaklarından buzlar sarkmış…

Bu dioramaların kompozisyonlarını nasıl mı tasarlamış? “Osmanlıda ya da Selçukluda savaşı tasvir eden gravür ya da heykel sanatı olmadığı için tahmin ederek oluşturdum. Diğer yıllar içinse resimlerden bakarak bire bir dioramalar yaptım. Son 20 yılın ilgili müzayede kataloglarını da taradım. Bütün tarihî belgeseller ve savaş filmlerini, savaş kartlarını, posterleri ve 5000’nin üzerinde kitabı içeren oldukça büyük bir tarih kütüphanem var. ”

18 senelik koleksiyoner Nejat Bey... 5 kat tarihî eserin arasında ender bulunan 98 çentikli yani 98 kişi öldürmüş Osmanlı cellat palasını, I. Dünya Savaşına katılmış Fenerbahçe Spor Kulübüne ait sancağı, bir yeniçeri ağasının göğüs zırhını, II Bayezid’e ait bir yatağan kılıcını, Selçuklu gürzünü ve baltasını da sergiliyor.

Tarihle ilgili ilginç gerçekleri de ilk olarak burada öğreniyorum. Osmanlıda 15.yüzyılda Rumeli’de “deliler” diye bir birlik olduğunu ve onların vahşi hayvan postu giyip zırh giymeden düşmana saldırıp korkuttuklarını, dünyada ilk savaş uçağının Trablusgarp savaşında Türklere karşı kullanıldığını ve dünyadaki ilk zenci pilotun Arap Ahmet adlı bir Türk olduğunu... 

Nejat Bey, “Çocukları da unutmadım. Cafe’de Star Wars’dan Indiana Jones’a kadar maketler var.” diyor. Çocukluğunda balık tuttuğu kayığını yapmayı da unutmamış, eski günlerin anısına. Orijinal kıyafetli Kızılderililer  “pow wow(1)” için hazırlanmış gözüküyorlar “Cafe”nin bir köşesinde...  Nejat Bey’in ödüllü iki maketi de, “May the force be with you!” (Güç seninle olsun!) sözleriyle hatırladığımız Star Wars karakterlerinin yanında...

— Yapılacak işler listesinde daha neler var, o ortaokul çocuğunun gerçekleştiremediği hayali kaldı mı?’

— Merkezî ve daha büyük bir lokasyona taşımamız gerekiyor müzeyi. Uluslararası çapta bir marka yaratmak için bir kültür merkezi oluşturmak istiyorum. Kütüphanesi, konferans salonu, tarih alanı, aktivite merkezi, akademik çalışma alanı, cafesi, çocuklara özel eğitim alanı ve müzesiyle. Savaşların sebeplerini ve sonuçlarını bilmek ve savaştaki bir muharebe kazanılmasaydı ne olurdu anlamak lazım. Tarihle ilgili yorum yapan bir müze yaratmak, dileğim; yurtdışında belli başlı şehirlerde sergiler açmak, amacım. Çanakkale savaşının 100. yılı dolayısıyla bir dosya sunduk, Kültür Bakanlığına. Avustralya ve Yeni Zelanda’da sergi açmayı planlıyorum. Başından sonuna kadar bir Hollywood projesinde çalışmak istiyorum. Senaristi, kostüm yönetmeni, set yönetmeni olmak, hayalim.”

Kapıda bir anneyle 10 yaşlarındaki ikiz kızlarına rastlıyorum. Kızlardan biri belli ki protesto ediyor müzeye gelmeyi, elinde Harry Potter’ı okuyarak.

— Biliyor musun, diyorum, Harry Potter filminde gördüğün sahneler nasıl yapılmış?

— Nasıl? diyor.

— Gel, bak! diyorum, bir dioramayı göstererek. Birden ilgisini çekiyor müze, kendi hayatından bir parçayla ilintilendirebiliyor çünkü. Katlarda kulak kesiliyorum cin bakışlı kıza, annesine habire soru soruyor. Göz kırpıyorum ona ayrılırken, el sallıyor bana.

Diyeceğim o ki, her yaşı cezbedebiliyor bu müze.

(1) Kuzey Amerika Kızılderililerinin dans etmek, şarkı söylemek ve bu yolla kültürlerine saygı göstermek için yaptıkları toplantı.

 

Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare Sözener, Hisart Müzesi Arşivi