Deri İle Sanatın Buluşması: Ciltçilik

Fatma Şeyma Boydak Kimdir?

Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları Tarihi Anabilim Dalında araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır. Tezhip ve cilt sanatı uzmanı olan hocamız, tezhip sanatını Ersan Perçem’den; cilt sanatını ise Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan, İslam Seçen ve Betül Oral hocalardan öğrenmiştir. Şuan Selçuklu ve Beylikler dönemi cilt sanatı üzerine doktora çalışmalarına devam etmektedir.

Cilt Sanatı Nedir?

Cilt dediğimiz şey kitabın kabıdır. Kitabı dış etkilerden korumak ve yapraklarını dağılmadan sırasıyla bir arada tutabilmek amacıyla yapılan kaplardır. Bu tezyini bir karakter kazandığında ise sanat haline dönüşür ki bu sanatla uğraşan kişilere de mücellit/mücellide adı verilir.

Günümüze ulaşan en eski cilt, Uygurlar Dönemi’ne aittir. Deri ile kaplı bu ciltler Kara Hoço kazılarında ortaya çıkarılmıştır. Bu da bize cilt sanatının gerçek bir Türk sanatı olduğunu göstermektedir.  

Cilt Yapımında Ne Tür Alet ve Malzemeler Kullanılır?

Temel malzememiz deridir. Zaten bu sanat da adını, en çok kullanılan malzeme olan deriden almaktadır. Üzerini deri ile kapladığımız mukavva ise diğer başlıca malzemelerimizdendir. Desenleri ortaya çıkarmak için ise çeşitli ebatlarda kalıplar kullanılır. Kalıpların basılmasına yardımcı olan baskı aleti ise ıstampadır. Mücellidin cilt yapımının birçok aşamasında kullandığı alet ise mukavva makasıdır. Bunlarla birlikte bıçkı, falçata, trilin, yekşah demiri, zencerek çivisi gibi birçok el aleti de kullanılmaktadır elbette. Zer mürekkep olarak isimlendirdiğimiz boya kıvamındaki ezilmiş altın da tezyinat için olmazsa olmazımızdır. İşte tüm bu alet ve malzeme çeşitliliği sebebiyle cilt sanatı, düzenli atölye isteyen bir sanattır.

Peki Hocam Cilt Sanatında Ne Tür Deriler Kullanılır?

Ciltçilikte en çok tercih edilen deri, keçi derisidir. Bu derinin işlenmiş haline sahtiyan adı verilir. Keçi derisi diğer derilere göre daha sık gözenekli ve dayanıklıdır. Ayrıca oğlak, koyun ve ceylan derileri de kullanılmıştır. Bu deriler bıçkı dediğimiz kesici aletle içten tıraşlanarak adeta kâğıt inceliğine getirildikten sonra cilt için kullanılmaktadır. Bu incelik desenlerin daha net görünmesini sağlar.

Tezhip ve Ciltçilik iç içedir.

Tezhip sanatı aslında ciltçiliğin temelini oluşturuyor diyebiliriz. Osmanlı Dönemi’nde sanatçıların bulunduğu Ehl-i Hiref Teşkilatına baktığımızda ciltçilikle uğraşan birinin aynı zamanda müzehhip olduğunu da görmekteyiz. Cildin tezyinat bölümünde tezhip önemli yer tutmaktadır.

Yazma Eserlerin Cilt Onarımı Nasıl Yapılmalıdır?

Cilt restorasyonu oldukça dikkat isteyen bir iştir. Restorasyonda ilk dikkat edilmesi gereken şey, eserin olabildiğince aslını korumak ve gerekmiyorsa müdahalede bulunmamaktır. Restorasyon gereken durumlarda ise eserin hangi döneme ait olduğunu tespit ederek o dönemin üslubuna göre bir çalışma yapılmalıdır.

Restorasyonda yazma eserin yıpranma durumuna göre farklı yollar izlenmektedir. Biz bir örnek üzerinden ifade edecek olursak, restore edilecek cildin ön ve arka kapağı kaybolmuş, sırtı dağılmış, dikişi ve şirazesi bozulmuşsa ilk olarak formlarını sırasını bozmadan birbirinden ayırırız. Eserin kâğıt restorasyonu tamamlandıktan sonra formalar aslına uygun şeklide dikilir. Sonrasında gerekiyorsa gizli kolon ardından şiraze kolu atılır ve şiraze örgüsü eserin gerektirdiği kalınlıkta örülür. Şiraze örgüsünün kalınlığı eser ebadıyla doğru orantılıdır. Eserin sırtına cilt bezi yapıştırılır ve kuruması beklenir. Elimizde eserin orijinal cildi olmadığı için esere yeniden ölçü alarak boyutuna göre cilt yaparız. Sanatlı bir cilt yapacak isek cilt tezyinatında mümkün olabildiğince eserin dönemini, üslubunu yansıtan tasarımlar tercih edilmeli, eğer cildin fotoğrafı mevcutsa reprodüksiyonu yapılmalıdır. Bunlar mümkün değil sadece korunması amacıyla cilt yapılacak ise de ölçüler uygun şekilde alınarak ve doğru kalınlıkta mukavva tercih edilerek eser cildiyle buluşturulmalıdır.

Cildi mevcut eserlerde ise olabildiğince müdahaleden kaçınılarak olduğu gibi muhafaza edilmelidir. Çünkü eserin ilk ve asıl halinde kalması bizim için daha önemlidir. Ancak zamanında ehil olmayan ellerce yapılmış ve adeta esere ıstırap veren kötü restorasyonlara müdahale edilmeli ve kitap sağlığına kavuşturulmalıdır.

Yazma Kitaplar Ne Tür Bir Mekânda Saklanmaktadır?

Isı ve nem ayarının yapılabildiği, kilitli hava geçirmeyen raflı dolaplarda saklanmaktadır. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı kütüphanelerde bu tür saklama koşullarını görebiliriz. Farklı kurumlarda da mevcut olsa gerek.

Kitap Şifahanesi

Türkiye’nin ilk ve tek kitap hastanesi olarak kurulan bu kurum 2012’den bu yana hizmet vermektedir. İstanbul Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi civarında bulunan Şifahanede, alanlarında uzman kişilerden oluşan ekip tarafından bu kuruma bağlı kütüphanelerin yazma eserlerinin restorasyonları yapılmaktadır. Yine restorasyon ekibine sahip bir diğer önde gelen kurum ise Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğüne bağlı kütüphanenin restorasyon birimidir. Burada da nice eserlere gerekli müdahalelerde bulunularak şifa verilmekte ve onların gelecek nesillere ulaşmasına vesile olunmaktadır.

Yazma Eser Kitaplar İçin En Zararlı Şey Nedir?

Bütün yazma eserler için en büyük düşman nemdir. Diğer bir problem ise kurt yenikleridir. Yumurta akı ve nişastayla aharlanan kâğıt, besleyici olduklarından kurtlar için oldukça caziptir. Bir de tabi yazma kitaplar artık açıp okunamadığı için yani işlevini yerine getiremediği için hava alamamakta bu da onların yıpranma payını arttırmaktadır.

Osmanlı Dönemi’nde Restorasyon Var Mıydı?

Bu net olarak bilinmemekle birlikte şahsî kanaatim ve araştırmalarımın neticesinde vardığım kanıya göre söyleyebilirim ki; elbette vardı. Araştırma saham olan Selçuklu yazma eserlerini incelediğim de onların onarılarak Osmanlı üslubunda ciltlerle ciltlendiğini tespit ettim. Bu da aslında bizim için bir kanıttır. Belli ki o eser kullanılmakta olduğu için yıpranmış ve döneminin üslubunca tamir edilmiş. Zaten Osmanlı Dönemi’nde gerek sarayda gerekse halk içerisinde ciltçilik önemli bir meslek kolu idi ve bu meslek erbapları pek tabi restorasyon yapmış olmalı idiler.

Cilt Sanatında Duayen İsimler Kimlerdir?

Bu alana yıllarını veren en önemli isim, alanın duayeni İslam Seçen Hocamdır. Yetiştirdiği nice sanatkârlarla da bu mirası gelecek nesillere nakletmeye devam etmektedir. Akademik camiada gerek yayınları gerekse eserleriyle ön plana çıkan alanının Türkiye’deki tek Profesörü ise Konyamızın yetiştirdiği, Selçuklu Cilt Sanatı mütehassısı Merhum Hocam Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan’dır. Alanın diğer önemi sanatkârları ise Habib İşmen, Betül Oral, Gürcan Mavili’dir.  

Değerli vaktinizi bize ayırdığınız için teşekkür ederim.

Bize Son Olarak Cilt Sanatına İlgili Duyan Bu Sanata Hevesli Kişilere Ne Gibi Bir Mesaj Verirdiniz?

Cilt sanatı, mütehassısı sınırlı olan bakir bir alandır. Talebeye ihtiyaç vardır. Bu bakımdan cilt sanatına ilgi duyan ve bu ilgisini sabrıyla perçinleyebilecek kişilere, alanında yetkin hocalardan ders alarak yetişmelerini tavsiye ederim. Kitap medeniyetimizin mihenk taşı olan cilt sanatı inanıyorum ki ona talip olanlara her daim kapısını açık tutacaktır.

 

Yazı Ve Fotoğraf
Arş. Gör. Fatma Şeyma Boydak, Mehmet Mertek