
2019 yılının Aralık ayı. Günlerden bir gün sabahın
erken saatlerinde Paris’in kollarına bırakıyorum kendimi. Dünyanın en büyük
sanat müzesi Louvre’dayım. Nispeten kalabalık değil. Girerken fazla beklemedim.
Bileti internetten almak en iyisi; aksi takdirde birkaç saat kuyrukta beklemek
zorunda kalabilirsiniz.
Yaklaşık beş saattir geziyorum. Kısa bir molayı hak ettim sanırım,
dinlenecek bir yer bulmalıyım…
Müzenin kafesinde bir kahve içmek bir nebze de olsa yorgunluğumu
aldı. Şu an bir koltuğa oturmuş -serilmiş demek daha doğru olacak- bu eşsiz
atmosferde günlüğümü yazıyorum. Burası Vatikan Müzeleri’ni hatırlattı bana. Gez
gez bitmiyordu; Louvre’da öyle, günlerce gezseniz bitiremezsiniz.
18. yüzyıl sonunda müze olan bu eski kraliyet sarayı, zengin
koleksiyonuyla dünyanın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri. İster birkaç
saat isterseniz birkaç gün gezin, Louvre’u gezmenin bir ayrıcalık olduğunu
hissedeceksiniz.
Her yıl yaklaşık 10 milyon kişi ziyaret ediyor bu eşsiz mekânı.
72.735 m²’lik bir alanda -bu yaklaşık 15 km demektir- 35.000 civarında sanat
eseri yer alıyor. Hepsini görmeniz mümkün olamayacağından planlı gezmenizde
fayda var. Girişte biletinizle birlikte kroki almayı unutmayın. Müzenin genel
yapısını bilirseniz vakit kaybetmeden gezebilirsiniz.
On bin yılı aşkın tarih geçmişi olan eserlere ev sahipliği yapan
mekânın en ünlü eseri tartışmasız Mona
Lisa portresi. Mona Lisa’nın meşhur esrarengiz gülümsemesi yüzyıllardır görenleri
büyülüyor.
Fransa Kralı I. François, tabloyu 1518 yılında Leonardo da
Vinci'den satın almış. Böylece kraliyet koleksiyonuna katılmış. Eser, tuval
yerine kavak ağacından yapılmış bir panel üzerine sfumato tekniği ile
resmedildiğinden, sıcaklık ve nem kontrolü için kutu içinde muhafaza edilmesi
gerekiyor. Sfumato: tonların birbiri içinde eritilmesiyle yumuşak etki
yaratmayı amaçlayan bir boyama tekniği. Bu yöntem ilk olarak ünlü ressam
Leonardo da Vinci tarafından uygulanmış. Günümüzde tablo cam muhafazasında
koruma altına alınmış. Hem bozulmasını hem de olası bir saldırıya karşı zarar
görmesini önlüyor.
Louvre Müzesi'nde sergilenen Mona
Lisa tablosu ziyaretçileri büyülerken replikaları da sanatseverlerin
ilgisini çekmeye devam ediyor. 19 Haziran 2021 Cumhuriyet gazetesinin haberine göre bu replikalardan biri,
Paris'te bir müzayede evinin çevrimiçi başlattığı açık artırmayla rekor fiyata
alıcı bulmuş. 500.000 €’dan başlayan açık artırmada, tutar, bir saat içinde
2.900.000 €’ya yükselmiş. Bu, dünyada bir Mona
Lisa replikasına ödenen en yüksek ücretmiş.
Dünyanın en ünlü tablosu Mona
Lisa’da gördüğümüz kişi, Floransalı ipek tüccarı Francesco del Giocondo’nun
karısı Lisa del Giocondo (Gherardini)’dur. Uzak bir manzaraya karşı resmedilmiş
o meşhur gülümsemesiyle yüzyıllardır bize bakıyor ve gizemini korumaya devam
ediyor.
Tablonun bu derece ünlü olmasının en önemli sebebi ise 1911
yılında Vincenzo Peruggia adlı müze çalışanı tarafından çalınmış olması. Ünlü
tabloyu bulmak için Paris sokaklarında günlerce el ilanları dağıtılmış.
Binlerce ziyaretçi müzeye akın etmiş, sırf boş kalan yerini görmek için. 27 ay
sonra, Floransa’daki bir otel odasında, sanat galerisine satılmaya çalışılırken
bulunmuş ve macera böylece sona ermiş. Reklamın iyisi kötüsü olmaz; doğal olarak
bu hırsızlık olayı tablonun ününe ün katmış.
Mona Lisa tablosunu görmek için aylar öncesinden
rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Ne yapalım, alacağım olsun. Paris’ten
alacaklarım çoğaldı. Bu da bir daha yolumu düşüreceğim anlamına geliyor.
Müzede öne çıkan eserlerden bazıları: Medusa’nın Salı (Théodore Géricault,1819), Ölmekte Olan Köle (Michelangelo, 1516), Mecdelli Meryem (Gregor Erhart, 1520) Dantel Ören Kız, (Johannes Vermeer, 1670). Gezerken Napolyon’un
Odaları ile Mezopotamya’nın en ünlü hukuki eseri Hamurabi Kanunları’nın yer aldığı dikilitaşı da gözden kaçırmamak
gerek.
Müzede dikkatimi çeken bir şey de çok sayıda resim yapan ziyaretçi
olması. Ziyaret sebepleri bu sanırım. Kimi olağanüstü yetenekli kimi de
hevesli. Büyük keyif aldıkları yüzlerinden okunuyor.
Aynı zamanda çok sayıda öğrenci grubu var. Ortaokul çağlarında
olduklarını tahmin ettiğim bir grup genç, öğretmenlerinin gözetiminde resim
yapıyor. Bir süre onları izliyorum. Herkes seçtiği tablodaki bir kesiti çizip
boyuyor; kimi yüz kimi el kimi de bir melek figürü üzerinde çalışıyor. Malzeme
olarak kâğıt üzerine karakalem, pastel ya da kuru boya kullanıyorlar. Dünyanın
sanat merkezi Paris’te sanatçılar böyle yetişiyor. Tartışmasız müzeler iyi bir
birer okuldur. Birçok önemli ressamın Louvre’u gezerek kendini yetiştirmiş
olması bunun en güzel kanıtı olsa gerek.
Gördüklerim, öğrendiklerim içimdeki okuma ateşini canlandırdı. Eve
gider gitmez Italo Calvino’nun Paris’te Münzevi
ve Feridun Andaç’ın Paris Bir
Yalnızlıktır adlı kitaplarını yeniden okuyacağım. Düşüncelerim, hislerim ve
hatıralarım eşliğinde Calvino’nun ve Andaç’ın Paris’ini gezmek benzersiz bir
deneyim olacak…
Adres:
Louvre Müzesi (Musée du Louvre)
Rue de Rivoli, 75001
Paris, Fransa
Yazı Ve Fotoğraf
Benian ÇULHAOĞLU