Çılgın Türk Uğur

Hadi söyleyin bakalım, “couchsurfing(CS)” nedir bileniniz var mı? “Bir web sayfasında okumuştum, gençler gidip tanımadığı kişilerin evlerinde kalıp dünyayı geziyorlar değil mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Benim de CS hakkındaki bilgim, “Çılgın Türk” Uğur’u (Şahin) tanıyana kadar bu kadardı. Biraz da bu yeni olguyu Avrupa’yı bu yolla gezen elektrik-elektronik mühendisi Uğur’dan dinleyelim. Uğur, Türkiye Gezginler Kulübünün aktif bir üyesi ve genç gezginler grubunun moderatörü…

 

─ Facebook gibi bir sayfa düşünün. Dünyanın çeşitli yerlerinden insanlar kayıt oluyor. Bir yere seyahate gitmeden önce bu sayfadan üyelere bilgi sorabiliyorsun, onların evinde misafir olabiliyorsun. Kaldığın yere para ödemiyorsun. Bazen hediye götürüyorsun. Ev sahipleri çarşafları temin ediyor. Karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak havlu vs. verebiliyorlar. Kimi evinin anahtarını verir, kimiyse evden çıkarken çıkmanı bekler.

 

Biraz tarihçesine bakacak olursak, 1999’da Casey Fenton Boston’dan İzlanda’ya ucuz bir uçuşla giderken İzlanda Üniversitesinden 1500 öğrenciye “Sizde kalabilir miyim?” diye email atıyor ve 50 öğrenci olumlu yanıt veriyor. Dönüşte CS fikri aklına geliyor ve bugün 200 bin şehirde 10 milyon insan bu sistemde.

 

─ Peki, Uğur, sen de misafir ediyor musun?

─ Evet, bazen ilginç misafirlerim oluyor, cep telefonu kullanmayan bir Fransız, Krakow’dan İstanbul’a kamyonlara otostop çekerek gelen 2 üniversite öğrencisi gibi. Ben mutlaka onlara İstanbul’u biraz da olsa gezdirmeye çalışıyorum. İstanbul’da da aktif bir CS topluluğu var.

 

─ İyi güzel de hiç korkmaz mısın?

─ Herkes birbiri hakkında referans yazısı yazar ve karşılıklı yorumlar aynı anda paylaşılır. Birisini eve kabul etmeden önce profilini inceler ve referanslarını okursun.

 

─ Bazı ülkelerde de hostel’lerde kalıyorsun, hostel nasıl bir yer? Maliyet karşılaştırması nasıl?

─ Hotel 100 euro ise hostel 20 euro oluyor. Odaların kaç kişi olduğuna göre fiyatı da değişiyor. Bir kere çalışanlar çoğu zaman pozitif tavırlı gençler... Atmosferi genelde ev gibi oluyor, bazılarında lobide yerde minderler olur yani sıcak bir atmosfer vardır. Mutfağı olur, bazı gezginler kendi yemeklerini yapar. Bedava interneti, herkesin bir kasası olur, değerli eşyalarınızı oraya koyarsınız. Odalarda genelde ranzalar vardır. Tuvalet banyo paylaşılır. Kimse diğerine diklenmez, gürültü yapmaz, banyoyu pis bırakmaz. MBA yaparken okulda gördüğüm pis lavaboları hostellerde asla görmedim.

 

─ Nedir CS ve hosteli bu kadar cazip kılan şey?

─ Farklı ülkelerden arkadaşlar edinerek beraber gezebilirsiniz. Değişik deneyimler elde edersiniz. Bilgiye erişmek kolaydır. Herkes sabah kahvaltıda bildiklerini paylaşır, ilk ağızdan duyarsınız. Arkadaşlıklar devam eder. Talin’de CS’te tanıştığım kadın, Gwen Stefani’nin karakalem resmini çizmiş ve sanatçıyı da etiketlemiş. O da profil resimlerine eklemiş. İki sene sonra buna şahit olmak bir ayrıcalık!

 

─ Onca ülkeden insan… Hadi bize ilginç deneyimlerini anlatsana…

─ Hostelde kaldığım bir gecenin sabahında Çinli bir kızın koluna vurmasıyla uyandım. Belki de kız Korelilerin de kullandığı “chiryo” denen kanın devranını hızlandırarak vücudu iyileştirdiğine inanılan bir tedavi yöntemini uyguluyordu, kim bilir! Hong Kong’da iki Amerikalı fotoğrafçıyla tanıştım, on bin dolarlık makinalarıyla hostelde kalıyorlardı. Yine orada tanıştığım Kanadalı bir senedir dolaşıyordu ve bir tek kare fotoğraf çekmemişti. Yaşamayı tercih ediyorum, diyordu. 6 senedir gezen stok fotoğrafçısı* bir Amerikalıyla İstanbul’da tanıştım.

 

─ Peki, seyahat böceği içine nasıl girdi?

─ Biraz babamdan, biraz arkadaşımdan. İlk yurtdışı seyahatim ve ilk uçak seyahatim iş için gittiğim Suudi Arabistan’aydı. Sonrasındaki 9 yılda 30 ülke gezdim.

 

─ Bir de Moskova’da sergiye katıldın.

─ Ankaralı Gezginler grubunun Moskova’da sergi düzenleyeceğine duyunca  iki fotoğraf yolladım ve 700 fotoğraf içinde 60’a girip seçildim. Sergi sponsoru Rus-Türk İşadamları Birliği idi. Türk milletvekili ve Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi açılışı yaptı. Sitemdeki ilanı görüp gelen Yulia isimli bir Rus, Diyarbakır Hasanpaşa Han’da çekilmiş bir kafe görüntüsünde 20 kişiden neden sadece 2 tanesinin kadın olduğunu sordu! Rusya’da nereye gitseniz kadın göreceğimizi söyledi.

 

─ Rio’da konser macerasına ne demeli...

─ Rio’da dolanırken Brezilyalı genç bir kadın ve yanındaki arkadaşı, yarım yamalak İngilizcesiyle akşam konserleri olacağını söyledi. Konser “Şili Caddesi 100 numarada”. Çok matah bir şey olmasa da bir bakalım dedik. 100 numaralı binayı aramaya koyulduk. Salaş bir eğlence mekânı arıyor gözlerimiz. Bir iki turda bulamayıp sormaya başladık. Nihayet birisi caddedeki en gösterişli ve yüksek binayı gösterdi. Sanki bir bankanın genel müdürlük binası... İnanmadık ama görevli önümüze gayet gösterişli bir broşür koydu ve “Bahsettiğiniz konser bu mu?” diye sordu. Broşürün kapağındaki fotoğraf bizi sabah konsere davet eden kadına aitti! Meğer çok kaliteli bir organizasyona, bizzat sanatçı tarafından davet edilmemize rağmen kaçırmışız.

 

─ Rio’da soyulma?..

─ Gezginler derneği üyelerine sordum, “Rio güvenli mi?” diye. “Çok tehlikeli!” uyarısı geldi. Zaten halkın çoğu favela denen gecekondularda yaşıyor. Paraguay-Brezilya sınırındaki Iguazu şelalelerinden 24 saat sürecek bir otobüs yolculuğuyla Rio’ya yola çıktık. Her 100 km’de 2 silahlı asker tarafından durdurulup arandık. Uyuşturucu arıyorlardı tabii. Hostelde kalan Avrupalılar da başlarından geçen gasp, bıçak çekme olaylarını anlattılar üstüne üstlük. Minimum zayiat için paramızın fazlasını otelde bıraktık. Birimiz resim çekerken diğerimiz etrafı kolaçan etti. Copacabana’ya sahile giderken arkadaşım Fatih’in benden uzaklaşıp bir şeyler söylediğini gördüm ama ne olduğunu anlamadım. Bana yaklaşan adamı dilenci sandım. Adam sol kolunu boynuma doladı ve “No problema, money!” deyip havlusunun altından Rambo’nun tırtıklı bıçağını gösterdi. Cebimdeki 25 Real 20’lik ve 5’lik olarak 2 parça. Ben bu olayın başıma geleceğinden o kadar eminmişim ki o kocaman bıçak kendime güvenimden bir şey kaybettirmemiş. Böyle bir durumda normal bir insan ne yapar?.. Elini cebine atar, ne varsa hepsini verir gönderir.. Peki ben? Elimi cebime attım ve el yordamıyla oradaki banknotlardan birini seçip çıkardım. Hesapta 25 Real’in de hepsini kaptırmamak var.. Şansıma da 5’lik çıktı. Adam sağ elinin işaret parmağını sağa sola sallayarak “Yemezler!...” tarzından bir hareket yaptı. Adam sağ cebi gösterdi, güneş kremini çıkarıp verdim. Aynı cebe bir daha el attım, selpak çıktı ve onu da gösterdim. “Yok bir şey…” dedim, “… yüzmeye gidiyorum.” Adam hâlime çok acımış olacak ki o 5 Real’i de geri verdi, eliyle “Hadi git!” hareketi yaptı!

 

─ Bir de kitap var? "Gezgin Gözüyle Mısır ve Ortadoğu”.

─ Gezginler derneğinden Timur Özkan’ın editörlüğünü yaptığı bu kitaba Riyad yazımla katkıda bulundum.

 

Ne dersiniz, bir “Couchsurfing” macerasına?

 

 

*Stok fotoğrafçısı - Herhangi bir konu hakkında bir resme ihtiyacınız olduğunda fotoğraf sanatçılarının çekip resimlerini yüklediği stok fotoğrafı sayfasından satın alabiliyorsunuz. Bu işi yapan kişiye stok fotoğrafçısı deniyor.

Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare Sözener