ÇANAKLARIN TEKERRÜRÜ

Sevgili okur; bu ay seninle İstanbul Arter gerçekleşen ve Mart 2021’e kadar sürecek olan, Alev Ebüzziya Siesbye’ın “Tekerrür” isimli sergisi için sevgili Küratör Eda Berkmen ile küçük bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar diliyorum.

 

İlk sorum, bu sergi için niçin Arter'in alanının seçildiği üzerine. Arter'in mottosu haline gelen "sanat için alan" sözü ile bu sergi nasıl bir bağdaşıklık sergiliyor? Arada bir korelasyondan bahsetmek mümkün mü? 

 

Arter, geleneksel üretim biçimlerinden ziyade, çağdaş sanatın farklı ifade, tutum ve pratiklerine, kavramsal eserlere yer veren bir program izliyor. Bu yüzden sıklıkla geleneksel sanatlarla, el işçiliğiyle ilişkilenen çömlek/seramiklerin gösterilmesini şaşırtıcı buluyor olabilirsiniz. Ben Alev Ebüzziya’nın değişmeyen tek bir malzeme, yöntem ve formla bir yaşam boyu uğraşarak gerçekleştirdiği, bizi tefekküre davet eden yapıtının, kavramsal araştırmaların önceliklendirilerek, estetiğin ve malzeme kullanımının kimi zaman ikinci plana atıldığı çağdaş sanat alanında göz ardı edilen bir değerler bütününe dikkat çektiğini düşünüyorum. Bu anlamda Arter’in bu gibi bir pratiğe çağdaş sanat çerçevesinde hem fiziksel hem düşünsel bir alan açtığından söz edebiliriz.

 

İkinci sorum yine Arter ve sergi arasındaki ilişki üzerine olacak; Arter'in alanının bu sergiye kattıklarını incelerken, biraz da Arter'in sergi üzerindeki etkisini merak ediyorum. Henüz daha kimse görmemişken, eserlerin bir alan içinde can bulması nasıl bir histi sizin için?

 

Harika!

 

Öncelikle serginin, içinde gerçekleştiği Galeri -1 için tasarlandığını söylemek gerekir.  Bu galeri, diğer galerilere kıyasla bina içerisindeki en kendi içine kapalı ve günlük hayatta alışık olduğumuz boyutlara en yakın sergi mekânı. Binadaki diğer galerilerde olduğu gibi tavan yüksekliğinde farklılıklar, başka alanlara bakan camlar yok. Dışarıdan ses, ışık ya da görüntüye geçit vermiyor. Yani mekanın kendi mimari özelliklerinden ziyade, doğrudan yapıtlara odaklanmayı ve sessizliği mümkün kılıyor. Bu sebeple bu galerinin Alev Ebüzziya çanaklarıyla vakit geçirmek için güzel bir alan olduğunu düşünüyorum.

 

Sergi açılışından bir yıl kadar önce Alev Arter’i ziyaret ettiğinde üzerine çalışmak istediği formları ve aşağı yukarı boyutları bizimle paylaştı. Galeri içerisinde nasıl bir düzen kurabileceğimiz üzerine birlikte düşündük. Bir merkez modül ve bunun etrafında neredeyse simetrik şekilde konumlanan dört diğer modül ile birlikte, arkada yeni bir alan yaratan bir nişten oluşan bu mekânsal düzene kısa sürede karar verdik.  Alev çanakları bu yapı belirlendikten sonra üretti.

 

Paris’teki atölyesinden gelen kutuları kondisyon kontrolü için birer birer açmak, her çanağı çevirerek yakından incelemek oldukça heyecanlı ve etkileyici bir deneyimdi. Nermin Kura’nın sergi kitabındaki metninde “kadife eldivenli demir el” olarak tarif ettiği Alev’in yapıtında birbirine tam oturan form-yüzey-sır ilişkisini böyle yakından inceleyebilmek kesinlikle bir ayrıcalık.

Sergi mekânı hazır hale geldikten sonra, doğru yerlerini bulmaları için çanakları Alev’le birlikte mekân içinde gezdirirken, kendimi koreografik bir ritüelin içinde hissettiğim anlar oldu. Bir Alev Ebüzziya çanağını taşıyor olmanın, estetiği, kırılganlığı, boyutu, ağırlığı sebebiyle bedeninizden talep ettiği bir hareket şekli ve dikkat var. Sergi çalışanlarının ellerinde eldivenleriyle, pür dikkat kesilmiş, büyük bir sessizlik içinde onları bir yerden bir yere taşıdıklarını hayal ederseniz sanırım ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.

 

Alev’in çanakları artık kendi kaideleri üzerine yerleşip aydınlatıldıklarında ve kendilerine has zaman ve mekân algılarını dayatmaya başladıklarında, büyü de başlamış oldu. 

 

Sergi bağlamında "tekerrür" kavramını incelemek istiyorum sizinle. Bu sergi ile birlikte "tekerrür" e karşı bakış açınız ne yönde değişti? Ana bir sorumuz olduğunu görüyorum sergiye baktığımda; "tekerrür mümkün müdür, bir şey tekrar ettiğinde kendisinden bir şey kaybeder mi yoksa kazanır mı?". Bu sorunun cevabı eminim çok özneldir ve bireyden bireye göre değişiklik gösterir. Ancak, serginin küratörü olarak sizi bu sorunun cevabına yaklaştıran bir an oldu mu hazırlık aşamasında?

Anladığım kadarıyla; tekerrür, ancak soyut sistemlerde, kavramlar dünyasında, prensipte mümkündür. Bir çiçek kedini tekrar etmez ama doğanın yeniden can bulduğu “bahar” tekrar eder. Gerçekte yaşanılan, gözlemlenen somut olay ve nesnelerin zamana direnmesi mümkün değil, ancak fikir, inanç, hissiyat tekrar edebilir, zamansızdır. Ve bizim tekrarını arayacağımız bu zamansız şey hayatı anlamlı kılar

Kişisel olarak favori bir bölüm veya eser var mıdır?

Sergide gezerken bakışın, çanakların zemine (kaideye) değdiği noktaya odaklandığı anlar

 

………..

Eda Berkmen

Eda Berkmen Koç Lisesi'nden mezun olduktan sonra, 2007 yılında Yale Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünü bitirdi. Londra'da Paradise Row Gallery, İstanbul'da Proje4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi ve Galerist gibi farklı kurumlarda çalıştı. 2016 yılında Central Saint Martins'de Kültür, Eleştiri ve Küratörlük Master'ını tamamladı. 2017 itibariyle Arter'de küratör olarak görev yapmaktadır.

Yazı Ve Fotoğraf
Doruk Conker ŞAHİN - Hadiye CANGÖKÇE