ÇALMAYI BİLMİYOR AMA KOLLEKSİYONUNU YAPIYOR. KAVAL

Salim Bey, 43 yaşında, çalmayı bilmediği kavalın, hatta “Kaval nedir?” diye sorduğunuzda “Çobanların çaldığı düdük.” diye cevap veren ama koleksiyonunu yapan biri. Laf aramızda Salim Bey’e:

-Kaval nedir?” diye sorduğumuzda:

-Durun da bi sözlüğe bakıyım, dedi ve bakıp sözlükten okudu:genel olarak kamıştan yapılan, çoğunlukla çobanların çaldığı, içi boş yuvarlak bir boru biçiminde, dilli ya da dilsiz, yumuşak sesli, perdeli büyük düdük”

-Salim Bey, bakın, böylece yazarım. Bu nasıl iş, neyin koleksiyonunu yaptığınızı bilmiyorsunuz, çalamıyorsunuz, iyi de öyleyse neden Kaval?

Salim Bey başlıyor anlatmaya:

-Seksenli yıllarda Avrupa’da ahşap ürünler satan bir mağazada ahşap flüt gördüm çok hoşuma gitti, aldım. O zamanlar yirmili yaşlardaydım. İlerde çocuğum olursa, müzik derslerinde bu Flütü kullanır, diye düşündüm. Aradan yıllar geçti (Yaklaşık 12 Yıl) Bir çocuğum oldu, okula başladı ama flütü ona vermedim. Çünkü koleksiyonumun bir parçası olmuştu, diyor.

-İyi güzelde flüt ile kaval ne alaka, neden Kaval koleksiyonu yapıyorsunuz Salim Bey? diye soruyoruz, anlatıyor:

-Aslında hiç kimsenin yapmadığı bir koleksiyon olsun istedim. Herkes para pul biriktiriyor. Düşündüm taşındım, seyahatlerimde hep magnetler, biblolar görüyordum. Bir seyahatimde çocuğun biri kamıştan el yapımı kavallarla peşime takıldı. Öylesine bir tane aldım. Sonra başka bir seyahatimde başka bir kaval görüp aldım. Türkiye’de de birkaç kaval derken baktım ki kendiliğinden koleksiyon oluşmaya başlamış. Ee madem öyle ben de kaval koleksiyonu yapayım, dedim ve böylece başlamış oldum.”diyor.

Çok bilinçli ve bilgili olmadığını Salim Bey de kabul ediyor. Koleksiyonculuğun körü körüne yapılmaması gerektiğini, tutku ve bilgi işi olduğunu hatırlatıyoruz Salim Bey’e. Her şeye rağmen az yapılan bir koleksiyonu olduğunu belirttiğimiz Salim Bey’e teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kaval ile ilgili derlediğimiz bilgileri de hem sizle hem Salim Bey’le paylaşıyoruz:

….KAVAL HAKKINDA…

Kaval üflemeli ilk çalgılarından. Çeşitli kaynaklarda ''ağız sazları'' arasında anılan kavalın, Orta Asya kökenli olduğu düşünülüyor. Ülkemizde yüzyıllardır, ''çoban sazı'' ya da ''düdük'' olarak tanınan kavalın, kavimler göçü ile yayıldığı ve farklı isimlerle tanındığı biliniyor.

   Kaval, içi boş şey anlamına gelen, ''kav''dan türemiş.   Kırım lehçesinde ''Khoval'' (Çoban düdüğü), Çağatay lehçesinde ''Khaval'' (Mağara, in ya da büyük çuval); Azerilerde ''kabak-kaval'' (büyük tef), Arapça'da ise ''Geveze (konuşkan kişi) karşılığında. Bunların dışında dilimizde insan bacağındaki uzun, içi ilik dolu baldır kemiğine de şekil itibariyle ''kaval'' denilmekte.

Ülkemizde,  ''gaval-goval ya da guvval'' olarak söylenen kaval, sadece çobanlara özgü bir müzik aleti olarak tanınır. Genellikle çoban sazı olarak da bilinir. Güney Anadolu'da halk ve göçebeler arasında adeta mukaddestir. Kavalın koyunlar içinde sevgili sazı olduğuna dair inanış vardır. Kaval çalmasını bilen her çoban kavalının nağmeleriyle sürüsünün sevk ve hareket işlerini idare ettiği genel kanıdır. Bu konuda da bir çok efsaneleşmiş halk hikâyesi anlatılır.

Kavalın geçmişi insanlık tarihi kadar eski olduğu söylenebilir. Kavimler göçünden kalma bu nefesli sazı birçok tipleri arasında inceleyen Macar Denes Van Bartha, bu tür örneklerin yayılma merkezinin Ural ile Altay arasındaki Ön Türklere ait en eski uygarlık ürünü olduğunu ayrıca doğruluyor.

Kavalın 30 ile 80 cm. arasında çok çeşitli boylarda olanları bulunuyor. Yapımında, ardıç, gürgen, şimşir, meşe, ıhlamur gibi sert ağaçlar tercih ediliyor. En makbul olanı ise erik ağacından yapılanı. Ayrıca kamış ve pirinç gibi madenî alaşımlardan yapılanları da var.

Kavallar, dilli ve dilsiz olarak iki gruba ayrılıyor. Üst yüzlerinde 7,  alt yüzlerinde bir olmak üzere toplam 8 ses deliği bulunur. Kavalların 2,5-3 oktav ses sahaları var. Ayrıca her yarım ses için yapılmış kavallar da mevcut.

 

Yazı Ve Fotoğraf
Levent Ak