Ahmet
Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”inden
biridir Erzurum. Yıllar önce Artvin’den gelirken gördüğüm Erzurum’a, sonraları
değişik vesilelerle defalarca gittim.
Palandöken’den
aşağılara doğru, sırtını dağ yamaçlarına dayamış Erzurum, oldukça geniş bir
ovaya bakar. Özellikle bahar günlerinde görmeli bu şehri. Her köşesinde Urartu
zamanlarından günümüze tarihin sayısız izlerine rastlarsınız.
Erzurum
adını Türkler vermiş, Erzen-i Rûm adıyla anılan ve kökleri çok eskilere dayanan
bu şehre. Büyük İskender’in gelişinden evvel burada Urartular, Medler, Persler,
sonrasında ise Partlar, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler egemen olmuşlar.
Şehir öyle kıymetliymiş ki Müslümanlarla Bizans devleti arasında 633 yılından
1071’e kadar karşılıklı el değiştirmiş. Erzurum, Anadolu'da ilk Türk
Beylerbeyliği olan ve 1202 yılına kadar süren “Saltık(Saltuk)oğulları/Saltuklular
Beyliği”nin de başşehridir.
Biz
Erzurum’u, Ruslara karşı verdiği savunma savaşlarıyla, Aziziye savunmasına 20
yaşlarında gençken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılan
Nene Hatun’la biliriz daha çok.
Erzurum’un
birçok sembol eseri mevcut ve tarihî yapılar birbirine mesafe olarak yakın
yerdeler. Bir gün içerisinde yürüyerek hepsini görmek imkânı var.
1310
yılında İlhanlı hükümdarı Olcaytu zamanında Emir Hoca Cemalettin Yakut
tarafından yaptırılan Yakutiye Medresesi,
1991 yılında onarılmış ve şimdi İslami Eserler Müzesi olarak hizmet veriyor.
Şehrin orta yerindeki bu sembol yapı, kültürel etkinliklere ev sahipliği
yapıyor.
Yakutiye
ilçesinde bulunan ve şehrin en eski, en görkemli, en büyük camisi olma
özelliğini taşıyan ve Atabey/Atabek Camii diye de adlandırılan Erzurum Ulu Camii, 1179 yılında
Saltukoğullarından Melik Nasirüddin Muhammed Bey (1174-1185) zamanında
yapılmış. Mimarı, Saltuk Kızıl Hasan Mehmet Efendi. Selçuklu mimarisinin en
güzel örneklerinden biri olan 800 yıllık eser 6000 kişilik bir cemaat
kapasitesine sahip. Ahşap kubbesi orijinal.
Üç Kümbetler,
Anadolu Selçuklu mezar yapılarının en güzel örneklerinden. Erzurum'un tarihî
yapıları arasındaki Çifte Minareli Medrese'nin güneyinde bulunur.
13.
yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen Çifte Minareli Medrese, Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat’ın kızı
Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış
olabileceği düşüncesi ile adına Hatuniye Medresesi de denilmiş. Erzurum Ulu
Camii bitişiğindeki alanda, Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi ile karşı karşıya bir
konumda yer alıyor. Dört yıldan beridir restorasyonu sürüyor. Yapının
taşınabilir kıymetli bazı parçaları Rus işgali sırasında Rusya’ya kaçırılmış.
Bir kısmı Leningrad müzesinde bulunuyor. Bunların yerine konulmak üzere
istenmesi lazım.
Erzurum'un
tarihine eşlik eden ve halk dilindeki adıyla Taşhan her gittiğimde muhakkak gördüğüm tarihî bir mekân. Bedesten
1561 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı ve aynı zamanda damadı olan
Rüstem Paşa tarafından inşa ettirilmiş. Günümüzde Oltu taşı satıcılarının
bulunduğu bedestende, çeşit çeşit Oltu tespihi yanında hediyelik eşya satın
alınabilir ve güleç yüzlü esnafıyla muhabbet edilebilir.
Erzurumlu
çayı sever. Şehrin muhtelif yerlerinde kocaman kazanlarıyla çay ocakları
görebilirsiniz. Nette şöyle bir bilgiye rastladım: 1895’de yaşanan kolera
salgınında bölgenin valisi şehrin kavşak noktalarına dev kazanlar koydurup demlettiği
çayı halka içirerek mikropların ölmesini sağlamış ve böylece çay içimi
yaygınlaşmış. Şiirde de Erzurumlunun çay sevdası şöyle anlatılmış:
“’Hıngel ile
turşu yedim yanmışam / Otuz içtim şimdi ancak kanmışam / Semaverin tükendiğin
sanmışam / Tazesinden hele doldur ver bir çay.”
Erzurum’un
doğal güzellikleri bana göre daha çok Artvin yolu üzerinde. Bunlardan Uzundere ilçesi sınırları içinde
bulunan Tortum Gölü, Erzurum şehir
merkezine 93 km mesafede ve yörenin mesire yerlerinden. Tortum Çayı Vadisi’nin
tıkanması nedeniyle oluşmuş gölün nefis güzellikte bir de deltası var.
Şimdilerde bazı kuş türlerine ev sahipliği yapıyor. Tortum gölünde su sporları
son zamanlarda gözde hâle gelmiş. Kano ve yelkenlilerle hafta sonları eğlenceli
hâle getirilebiliyor. Ayrıca Uzundere Doğa ve Gençlik Kulübü, öğrenciler için
su sporlarına hazırlayıcı eğitim veriyor. Onlarca yelkenliyi gördüğümde gözlerime
inanamadığımı itiraf edeyim. İlçe, 2012 yılında U-21 Rafting Türkiye Şampiyonası’na
ev sahipliği yapmış. İlginin boyutlarını bu etkinlik veriyor zaten.
Erzurum’un
bir diğer önemli doğa harikası 48 metre yüksekliği ile dünyanın üçüncü yüksek
şelalesi olarak bilinen Tortum Şelalesi.
(Afrika’daki Zambezi Nehri üzerindeki Victoria Şelalesi(Mosi-oa-Tunya) 120
metre ile birinci, ABD’de bulunan Erie Gölü ile Ontario Gölü arasındaki Niagara
Şelalesi ise 51 metre yükseklik ile ikinci sırada.) Şelalenin aktığı yere “Dev
Kazanı” adını vermişler. Yaz günlerinde gayet serin oluyor. Buraya taş
merdivenlerden indikten sonra ahşap bir köprüden geçerek ulaşılıyor.
1957
yılında kurulan Atatürk Üniversitesi, dört yüz bin nüfuslu Erzurum’un ve
Türkiye’nin marka değeri. Şehirdeki her dört kişiden biri üniversite öğrencisi.
Yakından tanıdığım için, üniversiteye yeni başlayacak öğrencilere tavsiye
ediyorum. Kışı soğuk Erzurum’un; insanı cana yakın, sıcak.
Yazı Ve Fotoğraf
Muammer ULUTÜRK