BİR OYUNCAK HİKAYESİ

İstanbul doğumlu ve İstanbul’da yaşayan Kurtul Koçhan “Vintage Oyuncak” koleksiyonerliği yapıyor. Bu nadide oyuncakları Instagram’da, @vintageoyuncak, Facebook’ta ise “Vintage Oyuncak”  hesapları vasıtasıyla dünya genelindeki birçok eski oyuncak severle buluşturuyor, tanıtımlarını yapıyor.

“Vintage Oyuncak” koleksiyonerliğine başlaması 2000’li yılların başında ev arkadaşının eve getirdiği eşyalar arasında eski kırmızı teneke Vosvos oyuncakla başlıyor. Dilerseniz hikâyeyi Kurtul Koçhan’dan dinleyelim:

“Yıllarca kitaplığımızı süsleyen bu oyuncağı,  ev arkadaşım evden ayrılırken hatıra olarak bana bıraktı. Yıllar sonra evlendiğimde, yeni evime taşınırken o kırmızı Vosvos’u kimseye veremedim, kıyamadım, atamadım. 2015 yılının başlarında, bu oyuncağı temizlerken tekerleklerinde yazan “Alasya Oyuncakları” ibaresi dikkatimi çekti. İnternette Alasya Oyuncakları’nı araştırdım ve ulaştığım bilgilerde bu oyuncakların günümüzde oyuncak koleksiyonerleri tarafından aranan, zor bulunan,  nadir oyuncaklardan olduğunu öğrendim ve bu benim hikâyemin başlangıcı oldu. Bir anda ortaya çıkan eski oyuncak sevdamı, Kuzguncuk’taki Vertigo Eskici Vintage dükkânı sahibinin oyuncak toplayıcıları için söylediği “Çok kayıp çocukluk var, ondan hep bunlar.” cümlesi açıklıyor belki de…

Oyuncak toplamaya karar verdikten sonra her yerde eski oyuncakları aramaya başladım fakat bulmak çok zordu. Tam pes edeceğim anda, Amerika’dan Türkiye’ye kesin dönüş yapan ve koleksiyonunun bir bölümünü elden çıkarmaya karar veren Ahmet Bey ile tanışmam benim için dönüm noktası oldu. Kendisinden 20-30 adet eski oyuncağı uygun fiyata alınca, artık bu işte ben de varım diyebildim. Ayrıca neredeyse her pazar, Feriköy’de kurulan Antika Pazarı’na gitmek için sabahın 6’sında Kozyatağı’ndan Feriköy’e doğru yola çıkar, tezgâhlar yeni yeni açılırken, açılan her koliye uzanarak bakar, içlerinden oyuncak seçerdim. Sonra dünya genelinin alışveriş yaptığı yurtdışındaki sanal alışveriş web sayfaları üzerinden, dünyanın her yerinden bu oyuncakları alabileceğimi keşfettim ve oradan da birçok oyuncak aldım. Sosyal medya üzerinden tanıştığım Amerika’da yaşayan Bob isimli oyuncak satıcısından “Türk Malı”, Alasya Oyuncaklarının teneke Polis Otosu’nu satın alışım unutamayacağım hikâyelerimden biri. Ayrıca, “Türk Malı” oyuncaklarda en önemli marka olan Altın Oyuncakları’nın kurucusu David Arav’ın torunu, David Arav’ın kızı Jüliet Altın’ın da yeğeni olan Ferit Arav Bey ile milyonda bir olabilecek bir şekilde yollarımızın kesişmesi ve Ferit Bey’den edindiğim çok önemli Altın marka oyuncaklar (Altın İtfaiye, Altın Otobüs gibi), koleksiyonumun en önemli parçalarıdır. Şu an, evimin bir odasında 5 kitaplığa düzenli şekilde yerleştirdiğim yaklaşık 300 adet eski ve nadir oyuncaklarım bulunuyor.”

Kurtul Bey’den oyuncakların tarihî serencamı hakkında hayli farklı ve ilginç bilgiler öğreniyoruz

“Tarihte ilk oyuncak atölyeleri Almanya’da kurulmuş. Almanya’daki o dönemin en önemli oyuncak üreticilerden birisi “Ernst Paul Lehmann”dır. Benim sahibi olduğum Lehmann oyuncaklarından birinin adı “BalkyMule” yani “İnatçı Katır”dır ve hikâyesi çok ilginç; Paul Lehmann’ın inatçı bir kişiliği olmasından ve evinin binasının dış cephesindeki katır kabartmasından dolayı çevresindekiler Lehmann’a “İnatçı Katır” ismini takmışlar. Lehmann’da bundan esinlenerek, kendini katır süren palyaço olarak tasvir ettiği , “İnatçı Katır” isimli oyuncağı üretmiş ve bu benim kendi oyuncağım demiş. Kurmalı olan bu oyuncak çok sevdiğim oyuncaklarım arasında bulunuyor.

Almanlar oyuncak sektörünün temelini atmış, sonra 1950’lerde oyuncak mühendisliğinde başka bir çığır açan Japonlar oyuncak sektörünün liderliğini ele geçirmişler.  1950’li yıllarda üretilen ilk pilli oyuncaklarda küçük bir motora bağlı sadece birkaç çark ile oyuncağa kazandırılan hareketler, Japonların mühendislikte çok ileri düzeyde olduklarının da bir ispatı.”

Kurtul Bey’in oyuncak koleksiyonunun önemli bir bölümü yerli oyuncaklardan oluşuyor. Yerli oyuncakları bizden oldukları için, bizim geçmişimize ışık tuttukları için değerli ve önemli görüyor.

“ Ülkemizin oyuncak tarihinde; Arav, Altın, Alasya, Nekur, Gürel, Hilmar, Karagöz, Lesi gibi teneke oyuncak üreten firmaların yanı sıra, Eyüp ve Çevik gibi ahşap oyuncaklar ve birçok eve girmiş Fatoş Oyuncakları, sıkıldığında ses çıkaran Ege Plastik Oyuncakları gibi koleksiyon değeri olan oyuncaklar yer almakta. Arav Oyuncakları ve Arav’ın devamı olan Altın Oyuncakları Türk teneke oyuncaklarının ilk örneklerinden ve Türk oyuncak tarihi için çok önemli. Altın Oyuncakları’nın sahibi Jüliet Altın Hanım’ın anlatımına göre, hammaddenin, tenekenin zor bulunduğu dönemlerde, peynir tenekelerini toplayarak, babası David Arav ile bunlardan oyuncak yaptıkları dönemler olmuş. Nekur firmasının ürettiği “Uzay Tankı”, Türk malı ilk pilli oyuncak olması nedeniyle Türk oyuncak tarihi açısından önemli bir yere sahip.

 Fatoş Oyuncakları ise ülkemiz oyuncak sektörü açısından başarılı bir girişimcilik hikâyesidir. Fatoş Oyuncakları kurucusu Fatoş İnhan Hanım’ın bebeğine 1. yaş gününde hediye olarak bezden bir kara kedi gelir ve bebek bu oyuncağı gördüğünde korkudan ağlamaya başlar. Bunun üzerine Fatoş Hanım çocuğuna kendi elleriyle bezden oyuncak yapar ve sonra eşinin de desteği ile bu oyuncakları üretip çeşitlendirmeye karar verirler. “Yüzü gülen çocukların sevgiyle yataklarına sokabilecekleri yumuşak oyuncaklar” mottosuyla oyuncaklar tasarlayıp üretirler. Kısa sürede neredeyse her çocuğun bir şekilde hayatına dokunan Fatoş Oyuncakları, ülke oyuncak sektörümüzün önemli bir yapıtaşı olur. Sahibi olduğum,  nadir bulunan Fatoş Oyuncaklarından “Kırmızı Eşşek” benim uğurumdur. Oyuncak kadar koleksiyon camiasında “efemera” olarak geçen, eski oyuncaklara dair fotoğraf, fatura, kartvizit, broşür gibi belgeler de eski oyuncaklar kadar koleksiyon değeri olan nadide parçalar.”

“Oyuncak koleksiyonerliği gündelik hayatınızı nasıl etkiliyor?” sorusuna ise Kurtul Bey:

“Oyuncak toplamadan önce koleksiyonerin ilgisi evine, eşine, çocuğuna yöneliktir. Ama artık ilgi-alakaya yeni bir ortak gelmiştir; oyuncaklar.. Bir süre sonra koleksiyoner tüm boş zamanında oyuncak düşünmeye başlar ve evine yeteri kadar ilgi göstermeyebilir. Bundan dolayı oyuncak koleksiyoneri eşi olmak dönem dönem zor olabilir. Tabi bunun boyutunu iyi ayarlamak gerekir. Aksi durumda bu güzel oyuncaklar evin huzurunu kaçırabilir.  Zaman zaman eve girerken montuma gizlediğim, belimde sakladığım, ekmek poşetinin dibinde gizlice eve soktuğum oyuncaklar çok olmuştur. Böylece kapıdan girerken “Yine mi oyuncak!” cümlesi atlatılmış olur. Özetle; evimizi de düşünerek bu büyülü dünyaya çok kapılmadan, bütün ilgiyi oyuncağa vermeden bu hobiyi sürdürmek en doğrusudur. Bu vesileyle bir kez de buradan eşime, gösterdiği anlayıştan ötürü tekrar teşekkür ederim. Desteği olmasaydı, bugün bunları konuşuyor olamazdım.

Kurtul Koçhan’ın oyuncak toplamaya karar verenlere önerileri ve uyarıları da bulunuyor:

“Oyuncak koleksiyonerleri ben de dâhil genelde ilk başta hatalı alımlar yaparlar. Genelde eksiği olan, pilli ama çalışmayan, kondisyonu çok düşük oyuncaklar alabilirler. Buradan, yeni başlayacak kişilere birinci önerim; eksiği bulunan oyuncağı çok nadir değil ise almayın. İleride eksiği tamamlarım düşüncesiyle alınan oyuncaklar sonra atıl vaziyette koleksiyonerlerin yedek parça kolilerinde durmaktadırlar. Benim görüşüm şudur: “Eksik 10 oyuncak hiç oyuncaktır, eksiksiz 1 oyuncak ise 1 oyuncaktır.”  İkinci uyarım ise, eski zannedilerek satın alınan yeni üretilen ama eski görünümlü “retro” oyuncakların alınmaması gerektiğidir. Üçüncü önerim ise, oyuncak toplayıcılarının oyuncakta çeşitlendirmeye gitmeleri gerekliliğidir. Sürekli araba alınması koleksiyonu çıkmaza sokabileceği gibi kişinin motivasyonu da zamanla azaltacaktır. Bunu uçak, helikopter, teneke figürler, gemi, tekne, salıncak, bebekler, oyuncak ayı vs. gibi çok farklı oyuncaklarla çeşitlendirerek koleksiyonlarına değer katabilirler.

Oyuncak koleksiyonu çok keyiflidir; insanın hayatına eklediği yeni bir amaç, heyecan ve motivasyon sebebidir. Neredeyse her gün 5-6 oyuncağı alıp tekrar tekrar inceler, kim bilir hangi ülkede hangi minik ellerde dolaştığının hayallerine dalarım. Bu tam bir terapi olur benim için. Geleceğe de dair bir şey söylemem gerekirse; her küçük kız prenses olmak ister, her oyuncak koleksiyoneri ise bir sergi açmak, oyuncaklarıyla oyuncak severleri buluşturmak ister. Yakın gelecekte fırsat oluşursa benim de bir sergi hayalim var.

Hikâyemi dinlediğiniz, derginizde bana da yer verdiğiniz için çok teşekkürler. Derginiz vasıtasıyla ulaşabildiğim oyuncak koleksiyonerleri var ise onlarla tanışmak, hikâyelerini dinlemek, değerli tavsiyelerini almak, fikir alış-verişinde bulunmak isterim. Facebook “Vintage Oyuncak” veya Instagram, @vintageoyuncak hesaplarım vasıtasıyla benimle iletişime geçebilirsiniz. E-posta yazmak isterseniz de vintageoyuncak@gmail.com adresimi kullanabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

Yazı Ve Fotoğraf
Hatice Tepe - Kurtul Koçhan