
Antik
zamanların görülesi kentlerinden biridir Assos yahutBehramkale. Akropolis’in
doğusunda pek yüksek bir tepeye kurulu Athena tapınağına kısa bir tırmanıştan
sonra harika manzaralı Ege’ye uzun uzun nazar ettim. Bütün Ege ve Akdeniz kıyı
kentlerinin mimarlarına hayranlık duydum yeniden. Kentin işlek olduğu
zamanların savaşçılarını, kadınlarını ve çocuklarını hayal ettim.
Çanakkale’nin
Ayvacık ilçesi sınırlarında yer alan Assos’un güneyinde Ege Denizi ve Lesbos
Adası, kuzeyinde Troya, batısında Lekton (Babakale) şehri, doğusunda İda (Kaz
Dağı) ve güneydoğusunda Pergamon şehri yer alıyor. Edremit’ten batıya doğru
gelirseniz Küçükkuyu’nun bitiminden hemen sonra zeytin bahçelerinin arasından
denize paralel asfalt dar bir yoldan ulaşıyorsunuz Assos’a ya da şimdiki adıyla
Behramkale köyüne.
Kısa
bir tarih yolculuğu yapalım. Assos bir volkan konisi üzerinde kurulmuş. Çok
sayıda devletin ilgi odağı olmuş tarih boyunca. Homeros,Truva Savaşı’nda
bölgede denizcilik ve korsanlık yapan Lelegler’in burayı mesken edindiklerini
yazıyor. Kent, M.Ö. VII. yüzyıldaThrakia ve Mysialılar’ın, sonra Midilli
üzerinden gelen Aioller’in yerleşimine sahne olmuş. Ardından M.Ö.560’da bütün
bu yöre Lydialılar’ın eline geçmiş. M.S. V.yüzyılda Atina’nın güçlenmesi
üzerineDelos Deniz Birliği kurulunca (M.Ö. 478) Phokaia, Samos, Teos, Pitane,
Miletos, Lesbos gibi İon ve Aiolia’nın güçlü kentleriyle birlikte kurucu üye
olarakAssos(Behramkale) da bu birliğe katılmış.
M.Ö.334’de
İskender,Granikos Çayı kenarında yaptığı savaşta Persler’i yenerek bölgeyi onların
egemenliğinden kurtarmış. İskender’in ölümünden sonra onun komutanları ile
Selevkoslar arasında pazarlık konusu olan Assos yöresi, bir ara Truva’yı işgal
eden Galyalılar’ın eline geçmiş. M.Ö.216’da Galyalılar yöreden çıkarılarak
Bergama Krallığı ile birleştirilmiş kent. Bu durum, M.Ö.133’e Attalos’un
krallığını vasiyet yoluyla Roma İmparatorluğu’na bırakmasına kadar sürmüş.Roma
döneminde parlak günlerini yaşamış Assos.
Assos,
Hıristiyanlığı kabul eden ilkkentlerden biri olarak biliniyor. Pavlus,AleksandreiaTroas’dan
(Dalyan) Lesbos’a(Midilli Adası) doğru yaptığı seyahat sırasında ziyaret etmiş
ve kentin Hıristiyanlığı kabul etmesinde etkili olmuş. IV. Haçlı Seferi’nde
tahrip edilen Assos bir süre Franklar’ın, sonra da Bizans’ın elinde kalmış.
XIV. yüzyılın başlarında da ecdadımız Osmanlı tarafından ele geçirilmiş.
Athena Tapınağı
Assos’taki
kalıntılar arasında;Akropolis’teki Athena Tapınağı, Bizans surları, Hüdavendigâr
Camii, Akropolis’in eteklerinde arkaik devirden günümüze kadar iyi korunmuş
antik yol ve yolun iki kenarındaki mezarlar, şehir sur duvarları, Gymnasion,
Agora, Stoa, Bouleuterion, tiyatro ve kilise mevcut. Yaklaşık 15x30 metre
ölçülerindeki tapınağın vaktiyle uzun kenarında 13, kısa kenarında 6 sütun yer
alırken şimdilerde sadece 4 sütun kalmış durumda. Eski Assos evlerinin ortaya
çıkarılması için kazı çalışmaları devam ediyor şimdilerde.
Athena,Assos’un
koruyucu tanrısı. Oldukça heybetli bir mimariye sahip olan tepedeki tapınak onun
adına yapılmış. Athena Tapınağı, Anadolu’daki arkaik çağ tapınakları içinde
özel bir öneme sahip. MÖ 540-530 tarihleri arasında inşa edilen tapınak, bir
sütun başlığındaki yazıta göre Tanrıça Athena’ya adanmış. Cella (tanrıçanın evi
olarak kabul edilen kutsal oda) içindeki mozaik döşeme, tapınağın Hellenistik
çağa kadar uzandığını ortaya koyuyor. Tanrıça için yapılan dualar, açık havada
ve eller yukarıya doğru kaldırılarak yapılırmış o dönemlerde.
Behramkale
köyünde bulunan Cornelius kentinin kapısı, kapının bulunduğu alana Murat Hüdavendigâr
Camii inşa edilirken bu caminin kapısına dönüştürülmüş. Murat Hüdavendigâr
Camii’nden daha önceki dönemlerde bölgede kurulu olanCornelius Kilisesini
onartan Kral Skamandros’un kapıya yazdırdığı yazılara ise dokunulmamış.
Aristo
Platon
ile Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılan Aristo, Assos’ta
bir süre kalmış. Platon’un öğrencisi Hermeias, dostları Ksenokrates’i ve Aristoteles’i
Assos’a davet etmiş. Aristotales,Hermias’ın kız kardeşi
veya evlatlığı olan Pythias ile evlenerek Assos’ta üç yıl (M.Ö 347-345) yaşamış
ve dersler vermiş.
Tapınağın
hemen aşağısında yer alan şimdiki Behramkale köyü son derece şirin. Yöre
mimarisine uygun eski evlerin çoğu elden geçmiş. Köylüler, ziyaretçilere
hediyelik eşya satarak geçimlerine katkıda bulunuyorlar.Yöreye yolu düşenler
muhakkak Behramkale’yi görmeliler.
Yazı Ve Fotoğraf
Muammer ULUTÜRK