Anneannemin Makinası Bana Miras Kalacak

Bir arkeoloji müzesini gezdiğinizde en çok ne ilginizi çeker? Lahitler mi? Yazıtlar mı? Heykeller mi? Benim ne ilgimi çeker biliyor musunuz? Hadi alın size bir itiraf! Ben antik çağlarda kullanılmış takıları merak ederim. En çok da Roma dönemi takılarını beğenirim. Hani verseler, camekândan çıkarıp hemen boynuma, kulağıma geçiveririm.

 

Meğer bir ben değilmişim müzelerdeki takılarla kendinden geçen! Bir de takı sanatçısı Canan Alimdar varmış... Ama o, sadece takıları beğenmekle kalmıyor, müzelerdeki eserlerden esinlenip takı ve objeler yaratıyor. Hem sadece müzelerden olsa gene iyi, farklı kültürlerdeki motiflerden de esinleniyor. Nasıl mı? Ondan dinleyelim macerasını...

“Anneannem, Kapalıçarşı’nın has nakışçılarından Nedime Hanım’dı. Ermeni bir usta çizerdi nakış desenlerini, o işlerdi, onunla sık sık gelirdim Kapalıçarşı’ya çocukken. ‘Singer dikiş makinamı sana miras bırakacağım.’ derdi. Ben de ‘Miras nasıl kalır?’ bilmeyecek yaşlarda olduğumdan herkese övüne övüne “Dikiş makinası bana miras kalacak!” derdim. Büyüklerimin espri konusuydu bu laflarım.

1988'de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun olduktan sonra 18 yıl sigorta sektöründe profesyonel iş yaşamım oldu.  2006'da kurumsal iş yaşamına son verdiğimde ilk düşüncem antika dükkânı açmaktı; çünkü seyahatlerimde antika porselen bebekler ve seramik fincanlar toplamıştım. Antikacı bir arkadaşıma konuyu açtığımda “Hem bende staj yap, hem de beraber model, kalıp ve döküm yapılan bir takı kursuna gideriz.” dedi. Ben de bu zanaatı en ince detayıyla öğrenmeye karar verdim. Aletleri yavaş yavaş almaya başladım. Çalışmak için bir masaya ihtiyaç duyunca anneannemin dikiş makinası geldi aklıma, üstüne mermer kestirip çalışma masası yaptım. Bugün onun anılarını kendi göz nurum ve emeğimle birleştiriyorum. Anneannemin nakış işlediği tezgâh da artık benim tezgâhım, bundan daha değerli bir hazinem olabilir mi?

Bir yandan takı kursuna, bir yandan Resim Heykel Derneğinin resim kursuna gittim, bir yandan da Kapalıçarşı’da bir atölyede metal üstünde çalışmayı öğrendim. Diğer yandan da atölye haline getirdiğim evimde çalışmaya başladım. İngiltere’de okuduğum süre zarfında ve farklı seyahatlerimde edindiğim kültürel ve tarihi kitaplardan motifler esinlenmeye başladım. Antik takılardan esinlenmek yerine antik motiflerden esinlenip onları takılarımda modernize edip kullandım.

Antik çağın kuş motifleri beni etkilemişti. Kurumsal iş hayatından özgür kalmam üzerine kuş figürlerini logom olarak seçtim.’

Canan Hanım’ın atölyesi, Kapalıçarşı'ya yakın Nuruosmaniye’de dökümcüler ve mıhlayıcılar arasında. Camından görünen manzara esin kaynağı olacak cinsten bir Osmanlı hanı. Atölyenin içi ise antik takı dolaplarıyla dolu.  

Ağustos 2011’de Argos in Cappadocia'nın içindeki Bezirhane'de düzenlendiği "Kanatlardan Krallara" ilk kişisel sergisi. Takı tasarımlarında tarihten esinlendiği için, sergilerini de antik atmosferli yerlerde açmayı tercih ediyor. Sergi, Anadolu’nun binlerce yıllık medeniyet motiflerinden esinlendiği 'Hümayun' ve mistik kuşlardan esinlendiği 'Mistik' isimli iki koleksiyondan oluştu.

Bu arada Hindistan seyahatinde Hintli kadınların sarilerinin renklerinden esinlenerek oluşturduğu ‘Gökkubbe’ koleksiyonunu da yarattı. Hint güneşinin altında tozlu yollarda sarilerin solmayan renklerinin onu çok etkilediğini dile getiriyor Canan Hanım.

Nisan 2012’de Balat Kültür Evi’nde "Kanatlardan Krallara" sergisinde Hümayun ve Mistik serisinin yanına, Antik Çağda Anadolu Takıları serisi de eklendi. Canan Hanım, bu sergiden sonra bir konu alarak çalışmaya başladı ve sergiyi yapacağı mekânla da bütünlük teşkil edecek şekilde çalıştı.

Hem ağırlık hem para birimi olan okkanın yüzde birine ‘dirhem’ denir. Sarraflar hassas ölçümlerde 5 santigram ağırlığa denk gelen ‘çekirdeği’ kullanırlar. ‘İki Dirhem Bir Çekirdek’ söylemi de altın gibi pırıl pırıl giyimli birini anlatmak için kullanılır.

 

Osmanlı para ve ağırlık ölçülerinden yola çıktığı üçüncü kişisel sergisi ‘İki Dirhem Bir Çekirdek’ Nisan 2013’te Sultanahmet’te,  Tarihî Nakkaş Sarnıç Sanat Galerisi’nde meraklısıyla buluştu. Bu sergide de bir kez daha bize motif ve objeden yola çıkarak takı yarattığını ortaya koydu ve Osmanlıda hem para hem de ağırlık ölçüleri olarak kullanılan sikkelere üçüncü bir işlev kattı.   Sergi alanı eski bir sarnıç olunca sanatçı takılarını sanki dün toprak altından çıkarılmış gibi cilasız gümüş sırlama yöntemiyle sergiledi. Böylece koleksiyon ve mekân bir bütün oluşturdu. Modern takı, eski motifle antik bir mekânda hayat buluyor anlayacağınız!

 

Kilim desenlerinden esinlendiği son sergisi ‘Eli Belinde’yi ise Mayıs 2015’te gene  Nakkaş Sarnıç Sanat Galerisi’nde gerçekleştirdi. Bu sergisi Haziran 2015’te Argos in Cappadocia'nın içindeki Bezirhane'de yenilendi. Bilirsiniz, ‘Eli Belinde’ motifi eski çağda Anadolu’da ana tanrıça için kullanılmış ve sonra da kilimlerde unutulmaz olmuş bir motif.

 

Sergilerde bir başlangıç bir sonuç, yani bir hikâye de var. ‘Eli Belinde’ sergisi kilim desenlerinden esinlendiğinden kilimlerdeki motiflerle Anadolu insanının öyküsü anlatılıyor. Kilimdeki dağ figürü Kaf Dağı ya da Zümrüt Dağı efsanesinden geldiğinden, ‘Zümrüt Dağın Etekleri’ takısında bir dağ, eteklerinden şerit şerit dökülen kilim desenleri ve bir zümrüt tanesini görüyorsunuz. ‘Eli Belinde’ takısı doğurganlığı yani kilimi dokuyan Anadolu kadınını anlatıyor. Koç boynuzu motifi erkeği temsil ettiğinden bu motifli takının adı ‘Yağız’. O, kilim dokuyan kızın askerdeki yağız yavuklusu. Yavukluya ‘Muska’ takı veriliyor. ‘Gönül Çemberi’ takısı aralarındaki aşkı anlatıyor. Evlendiklerinde çiçekler açıyor, takının adı ‘Düğün Dernek’ oluyor. Ev kuruluyor ‘Çanak Çömlek’ objesiyle, çocuk oluyor, ‘Allah’a Emanet’ takısıyla. Hepsinden orijinali de yaptığı takıların arkası kilim gibi ilmik ilmik, önü ise kilim deseni!

 

Yeni planları mı? 2016, sanat hayatının 10. yılı olacağından büyük bir sergi hazırlığında. Bir yandan mekân arıyor, bir yandan da mekânla bütünleşecek bir koleksiyon düşünüyor. Bunun içinde müzeler geziyor, kültürel, tarihî kitapları karıştırıyor… Bizse heyecanla yeni sergisini bekliyoruz.

 

Yazı Ve Fotoğraf
Mehpare Sözener