
Dünya’yı köşe bucak gezerken mezarlıları hiç ihmal etmedim. Benim için mutlaka ziyaret edilmesi ve görülmesi gereken yerlerdi.
Yaşım küçüktü ve Televizyonda yayınlanan ‘Susam Sokağı’ adlı çocuk programını severek izliyordum. Özellikle Edi ile Büdü’yü. Neredeyse onların birer kukla değil gerçek olduğuna inanacaktım ki büyüdüm. Fazla değil ama, halen çocuktum.
O yaşlarda Almanya’ya gitmiştim. Gezilecek görülecek bir çok yerin yanı sıra bir gün beni bir mezarlığa götürdüler. Mezarlığın ortasına gelinceye kadar, bir botanik bahçesinde gezdiğimizi zannediyordum. Yakup amca’nın “Bak şu bir çocuk mezarı” demesiyle irkildim. Dönüp baktığımda, çimlerin üzerine süt beyaz bir mermer halı gibi serilmişti. Sol köşede taze çiçek saksısı, sağ köşesinde Edi ile Büdü yan yana ayakta duruyorlar. Mermerin ortasında Jocelin Krüger 1982 – 1993 yazıyordu. Sağ alt köşede ise bir mum halen yanmaya devam ediyordu. Yanında ki mezarda bir çocuğa aitti ve başında bir rüzgâr gülü esen rüzgarla dönüyordu. Onun yanında ki mezarda bir çocuğa aitti ve onun yanında ki de. Çocuklar bir çiçek bahçesinde ve bir sürü oyuncakla birlikte yatıyorlardı. Ve fakat bana göre Edi ve Büdü kimseye ait olamazdı, Jocelin onları benden alamazdı. Uzanıp Edi Ve Büdü yü ordan aldım. Etrafımda ki kimse görmeden cebime koydum. İşte o gün bugündür Jocelin’e bir özür borçluyum ve halen yaptığımdan utanıyorum.
Asıl anlatmak istediğim Avrupa da ki mezarlıklar. Yüz yıl önce ölmüş birisinin mezarı başında taze çiçekler, yanan mumlar. Kendi inançlarına göre düzenlenmiş tematik mezarlar. Hiç ürkütmeyen bir atmosfer. Sakın yanlış anlamayın. Bizde mezarlarımızı süsleyelim demiyorum. Ama mezbelelikte olmasın.
Orada mezarlıklara bakan kuruma belli bir bedel ödeniyor ve onlar genel olarak mezarlığın tüm işleri ile ilgileniyorlar. Ağaçlarla, çimlerle, çiçeklerle tek tek tüm mezarlarla. Sonuçta mezarlıklar pırıl pırıl, yeşil ve de çiçek bahçesi gibi.
Edi ve Büdü halen bendeler. Jocelin’e o gün bu gündür dua ediyorum.
Halen her Avrupa’ya gidişimde bir mezara giderim ve bir çocuk mezarının başına geçip, üzerlerinde halen cennet kokusu taşıyarak bu dünya dan göçen minik bedenleri düşünürüm. Mezarı başında ki oyuncaklardan onların neleri sevdiğini anlamaya çalışırım. Bir çiçek koyar, rüzgar gülerini üfler, yanımda oyuncak varsa bırakırım…
Mezarlıkları farklı amaçlarla ziyaret ettim yada gezdim. Ama ortak bir gerekçem vardı ki oda ibret almak.
Yazı Ve Fotoğraf
Ali Sami PALAZ